U.S. National Cancer Institute tarafından desteklenen çalışma, evre 3, adjuvan kemoterapi uygulanan 1018 kolon kanserli hasta üzerinde gerçekleştirildi.
Katılımcılardan tedaviden önceki ve sonraki beslenme alışkanlıklarıyla ilgili soruları cevaplandırmaları istendi.130 yiyecek ve içecekle ilgili sorulardan oluşan anketin ilki hastalar kemoterapi görürken, ikincisi de 6 ay sonra kemoterapi bitince yapıldı.Denekler ilk anket itibariyle ortalama 7.3 sene takip edildi. Bu süre zarfında 348 hastada yeni bir primer kanser veya kolon kanserinin nüks ettiği belirlendi ve bunlardan 265’ i öldü.Analizlerde günde bir veya iki kutu (12 ons) diyet meşrubat içenlerde kolon kanserinin nüks ihtimali içmeyenlere göre % 46 daha az bulundu.
İkinci bir analizde, bu faydanın yarısının normal meşrubattan diyet meşrubata geçilmesiyle ilgili olduğu ve içilen meşrubat miktarı arttıkça hayatta kalma sürelerinin de arttığı belirlendi.Araştırmacılar bu sonuçların sebebini, deneklerin şekerli meşrubattan diyet meşrubata geçmeleri olarak açıkladı.
Daha önce yapılan çalışmalarda kahve içmenin ve kuruyemiş tüketmenin de kolon kanseri nüksü ve ölüm riskini azalttıklarını, suni tatlandırılmış içeceklerin ise artırdıkları belirlenmişti.
Bu araştırma, kanser teşhis edildikten sonra suni tatlandırılmış meşrubat içmek gibi hayat tarzında yapılan bir değişikliğin etkisinin ne olduğunu belirlemek amacıyla düzenlendi. Araştırmanın uzmanlarından Yale Üniversitesi Kanser Merkezi BaşkanıCharles S. Fuchs; “Suni tatlandırılmış içecekler konusunda kafalar karışıktır çünkü bunlarla ilişkilendirilen sağlık riskleri hiçbir zaman gerçek manada ispatlanmamıştır. Şekerli meşrubatın obezite, tip 2 diyabet, kalp-damar hastalıkları ve kolon kanseri nüks ve ölüm risklerini artırdığını gösteren pek çok araştırma vardır. Diyet meşrubatın da obezite, diyabet ve kanser riskini artırdığını gösteren veriler olmakla beraber bunlar kesin sonuçlar değildir. Ayrıca hayvan deneylerinde diyet meşrubatın bazı kanserlerin riskini artırdığı gösterilmiştir ama bu ilişki insanlar üzerindeki epidemiyolojik çalışmalarda ispatlanamamıştır” açıklamasında bulunuyor.
Kaynak:
http://journals.plos.org/plosone/ article?id=10.1371/journal. pone.0199244