Londra’daki Türkçe Konuşan Toplulukların varlığı 1940’lı yıllara kadar gitmektedir. Literatürde buraya yaşanan göçler genel olarak dört döneme ayrılır. Birinci dönem 1940’larin ortalarında başlar ve 1970’lere kadar devam eder. Bu dönem Kıbrıs’lı Türklerin İngiltere’ye göçüdür. İkinci dönem 1980 askeri darbe sonrası. Bu dönem Turkiye’deki siyasal karmaşayı sebep gösterip Türkiye’den İngiltere’ye göçen Türkiye’li Türklerin göçüdür. Üçüncü dönem 1990’lar dönemi. Bu dönem daha çok Türkiye’nin Kürt kökenli vatandaşlarının İngiltere’ye yaptığı göçlerdir. Dördüncü dönem ise 2000’li yıllar sonrası dönem. Turkiye’den turist, iş adamı, isçi, ögrenci,çocuk bakıcısı vizesiyle gelip vize süresini aşıp İngiltere’de kalanlardır. Bu dört göç dönemi arasında farklılıklar olduğu kadar benzerlikler de vardır. Bunların bir bütünün parçası olduğu unutulmamalıdır ve her dönemde yaşanan göçler içinde bir çok sebep barındırdığı gibi aynı zamanda birbiri ile de bağlantılıdır.
Bu dört döneme ayrılan göçlerden üzerinde en az durulanı en son gelenlerdir. Yani 2000 sonrası göçlerdir. Kıbrıslı Türklerin göçleri ile Türkiye’den 1980’lerde ve 1990’larda gelenler üzerine belli çalışmalar ve araştırmalar yapılırken son gelenler üzerine pek de çalışma yapılmamıştır. Peki 2000 yılından sonra Londra’ya gelenlerin daha önce gelenlerden farkı nedir? Onları göç etmeye ve Londra’yı yurt edinmeye iten sebepler nelerdir? Kısacası hikayeleri öncekilerle aynı mıdır?
Elbette sebepler arasında benzerlik vardır, bağlantılar kurulabilir ama son dönem göçler önceki dönemlerde yaşanan göçlerden bir çok açıdan farklıdır. Önceki göçleri genel olarak ekonomik ve siyasi sebeplere bağlarken son dönem göçler ise farklı bir süreç izlemektedir. En azından bazı açılardan farklılıklar göstermektedir. 2000’den sonra gelenlerin içinde ‘eğitim amaçlı gelenler’in sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Dil öğrenmek, yabancı bir ülkenin üniversitesinde okumak ve farklı bir ülkede yaşama gibi sebepler dikkate değerdir. İçlerinde eğitimine devam edemeyip çalışmak zorunda olanların oranı çok yüksektir. Hayata tutunabilmek için çalışmak zorunda kalsalar bile zihinlerinin bir köşesinde mutlaka üniversiteye gitme ya da master yapma fikri vardır. Eğitime devam etme fikri ile beraber, gelmişken İngiltere’den oturum alayım düşüncesi de hakimdir. Zamanla bütün planlar o yöne evrilmiştir.
Türkiye’de üniversite bitirip Londra’da master yapma amacıyla gelenler olduğu gibi Türkiye’de liseyi bitirip Londra’da üniversite okumak amacıyla gelenler de vardır. Mesela dört sene önce Londra’ya gelmiş olan “Özge” gelme amacı için şu ifadeleri kullanmaktadır: “ Türkiye’de sosyoloji bölümünü bitirdiğim zaman amacım master yapmaktı. Nerde yapsam diye düşünürken aklımda hep Londra vardı. İngilizcemi en iyi geliştirebileceğim yer orası diye düşünmüştüm. Amacım burda (Londra’da) masterimi bitirip Türkiye’ye geri dönmekti. Londra’da master yapmanın Türkiye’de getirisinin çok olacağını düşünmüştüm ve hala da öyle düşünüyorum”.
Türkiye’de liseyi bitirdikten sonra Londra’ya gelen” Osman” ise gelme sebebini şöyle açıklıyor: “Liseyi bitirdiğim zaman iki defa üniversite sınavına girdim, kazanamadım. Çok üzülmüştüm ve çevreden kazanamadığım için dalga geçenler oluyordu. Bir işe gireyim dedim ama okumak istiyordum. Londra’da bir akrabam vardı. Onunla konuştuktan sonra Londra’ya gitme ve burda bir üniversite okuma hayellerimi süsledi. İlk önce İngilizce kursuna kaydoldum. Bir şey bilmiyordum. Tabi ki param heme bitti ve bir işe girdim. Kursu da bırakmak zorunda kaldım. Halen çalışıyorum ama bir yandan da okumak için para biriktiriyorum”. Örnekleri çoğaltmak mümkündür ancak genel olarak denilebilir ki son dönemde gelenlerin içinde eğitim amaçlı gelenlerin oranı yüksektir. İlk gelen göçmenlerle kıyaslandığında sonradan gelenlerin eğitim seviyesi öncekilere göre daha yüksektir.
Geldikten sonra ise durum değişmektedir. Bu sefer ekonomik faktörler devreye girmektedir. Ailesinin maddi durumu iyi olan ve onlardan destek alanlar eğitimlerine devam edebilirken, bu destekten mahrum olanlar eğitimlerine devam edememektedir ya da en azından ara vermektedirler. Denilebilir ki eğitim için aile desteği almayanların oranı daha yüksektir. Bu yüzden eğitim amaçlı gelenler kısa bir süre sonra maddi sorunlar yaşadıkları için iş hayatına girmektedirler. Asıl olarak üniversite eğitimi amaçlansa da yeterli İngilizce’yi elde etmek için bile gerekli eğitimi alamayanların sayısı oldukça fazladır. İş hayatı ise en az eğitim hayatı kadar zor ve zahmetlidir. Hatta daha zahmetlidir.
- Michail Gove’un Birinci Dünya Savaşı’na dair açıklamaları üzerine düşünceler
- PISA 2012 ( Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)
- Doğu Londra’da tarihi bir semt : Spitalfields
- PISA 2012 ( Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)
- Gök kubbede hoş bir sadâ : Osman Balıkçıoğlu
- Misak-ı milli sınırlarını aşan bir yemek tabağı
- Anma Günü ya da Kırmızı Gelincik Günü
- Tıkış tıkış evler
- Başlarken