Hepinize merhaba, “Ah!… Eskiden her şey ne kadar güzeldi, ne kadar da mutluyduk! O günlere dönebilsek keşke.” dediğiniz oluyor mu hiç?
Pazarlama sektöründe tüketicilerin davranışları ve psikolojileri üzerine yaptıkları araştırmalara yer verdikleri, orijinal ismi “ Nostalgia for early experience as a determinant of consumer preferences” olan kitapta nostalji/ geçmişe hasret tanımı şu şekilde “Nostalji, bir kişinin daha gençken çok popüler ya da moda olan insanlarla, yerlerle ve objelerle bağlantılı olan tecrübeleriyle pozitif yönde oluşan bir tercihtir.”
Aslında bu psikolojik deneylerle varlığı defalarca kanıtlanan bir olgu.
Çoğu insan kendi yetiştiği ve çocukluğunu geçirdiği dönemi (eğer o dönem tramvatik anılarla dolu değilse) en güzel dönem olarak görmektedir. Örneğin 2000’lerin başında 80’li yılların övülmesi modayken günümüzde çocukluğu 90’lı yıllarda gecenler yetişkinliğe eriştiği için bu yılların övülmesi moda oldu.
Mesela günümüzde 90’larda büyüyen nesil her şeyin (örneğin: müziğin, filmin, dizilerin, komşulukların, çevrenin) en iyisinin o dönemde olduğunu iddia ederken aynısını 10 yıl önce de 1980’lerde büyüyen nesil yapıyordu. 2060 yıllarına geldiğimizde de 2010 yılları övülecek.
Daha sonra yapılan diğer araştırmalarda da bazı insanların geçmiş odaklı, bazılarının şimdi ki zaman odaklı, bazılarının da gelecek odaklı olduğu ortaya çıkacaktı. Buna göre geçmiş odaklı insanlar sürekli geçmişi düşünüyor, geçmişi özlüyor.
Karşılarına çıkan her şeyi geçmişteki versiyonlarıyla karşılaştırıyordu. Şimdiki zaman odaklı insanlar geçmiş veya gelecekle pek ilgilenmeyen, şu anda popüler olan şeylere odaklanan insanlar. Bu insanlar arada sırada nostaljinin etkisine girebilse de ilk gruptakilerin aksine bu etki geçici oluyor ve kolayca bunun etkisinden çıkabilecektir.
Örneğin 1990’larda doğan insanlardan bu gruba ait olan biri “Evet 1990’lar güzeldi ama bugünler de güzel” seklinde düşünecektir. Üçüncü grup ise gelecek odaklı olan bir grup.
Bu gruptakiler zaman zaman hasret duyabilir ama geleceğin daha iyi olacağı umudunu her zaman içlerinde tutarlar. Bu gruba ait olanlar sürekli “İleride bir zamanda çok rahat edeceğim” diyerek ağır çalışmayı kabul ederler.
‘Bunlar için mutluluk çoğu zaman henüz gelmemiş olan ama gelmek üzere olandır. Bunların ilkesi de “Şu okul/iş bitsin hayatım süper olacak” şeklindedir.
İlk gruptaki insanlar belki de geleceğe yönelik umutlarını kaybettikleri için geçmişte takılıp kalmıştır. Üçüncü gruptakiler de geçmişte mutluluk yaşamadıkları için bunun gelecekte bir gün geleceğine ikna olmuştur.
Bu sadece zamanla değil coğrafyayla alakalı da olabiliyor. Mesela çocukluğu bir ülkede geçip yetişkin iken yurtdışına taşınan birçok insanın “Dünya’da memleketim gibisi yok” seklinde düşündüğü biliniyor. Bu durumda insanlar sadece geçmişte yaşadıkları zamanlara veya geçmişteki arkadaşlarına değil aynı zamanda geçmişte yaşadıkları topraklara da belli bir bağlılık ve özlem duymaya başlıyorlar.
Mesela benim gibi İstanbul’dan sonra Londra da senelerce yaşayınca, kendi şehrinin hep güzellikleri akla gelebiliyor. İstanbul’a gitmeyi güneşli pırıl pırıl bir havada balkonda oturup, Türk kahvesi keyfi hayali ile bekleyebiliyorum. Farkındaysanız hayalini kurduğum şeyler boğaza nazır lüks bir mekanda akşam yemeği değil. Evimin balkonunda, bahçenin harika çiçekleri eşliğinde bir Türk kahvesi içmek. Pek meşhur bir söz vardır:
Dünya gölgen gibidir kaçarsan kovalar, kovalarsan kaçar.
O zaman elimizdekinin ve içinde bulunduğumuz zamanın kıymetini bilmeyi diliyorum.
Sevgi ile kalın…
e-mail: info@ndlondon.com
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…