Son bir iki senedir Türkiye’den Birleşik Krallığa, özellikle Londra’ya yeni bir göç furyası başladı. Fakat bu sefer geçmişten sanırım farklı olarak yüksek eğitimli, kariyerli, çoğunluk aile olarak gelenler. Benim gibi tek başına Londra’ da tez yazarken, tesadüfen “Ay bu Ankara anlaşması da neymiş? İyi hadi başvurayım bari! “ demek yerine planlı bir şekilde satıp, savıp yeni bir hayat kurmaya gelen bir topluluk.
Britanya vatandaşı olma sürecime dönersek. Süresiz oturum aldıktan sonra aslında vatandaşlık çok da aklımda olan bir şey değildi. Çünkü Londra’dan başvurduğum için zaten her yere çok kolay vize alabiliyordum. Ayrıca süresiz oturum ve çalışma izni vatandaşlık ile nerdeyse aynı haklara sahipti. Diğer yandan sosyal yardım konularıyla ilgilenen bir kişi olmadığım ya da Londra’da ev satın almayı filan düşünmediğim için gerçekten çok da umurumda değildi İngiliz vatandaşı olmak.
“Fakat bir gün herkesin bildiği gibi Brexit ile Britanya Krallığı Avrupa Birliğinden çıkma kararı verdi. Hiç akla gelmeyen bazı şeylerin değişebilme olasılığını görünce vatandaş olmaya karar verdim”
Hemen ilk süreç olan ‘Life in the UK” kitabını satın aldım ve hikâye okur gibi okumaya başladım. İşte bu kitap ile birlikte aslında senelerdir içinde yaşadığım ülkenin, milletin tarihini, değerlerini, kanunlarını, monarşi ile devletin arasındaki geçiş süreçlerini, işçi kesim ile Lord’lar dünyasını çok daha özümseyerek öğrenmiş oldum.
İngilizce sınavı benim için tabi ki çok kolaydı. Ama “Life in the UK” (Britanya Krallığında Yaşam) sınavına girenleri görünce cidden şaşırdım. Bir kısmı sınava onuncu kere giriyorlardı ve geçemiyorlardı.
Britanya Krallığı yakın bir tarihte artık Life in the Uk testinden ve İngilizce sınavından belli derecede geçme zorunluluğu getirdiği için kızgın olanlar bile vardı. Aslında ben bile İngilizce ve tarih bilgisi yeterli olmayanlar için çok zor bir sınav olduğunu kabul ediyorum. Ayrıca bu sınav günlük hayattan ziyade İngiliz olmakla ilgili değerlere ve kurallara odaklanan bir test idi.
“Fakat diğer yandan da bir ülkenin kendisine vatandaşlık için başvuran kişilerden ülkenin tarihini, siyasi olaylarını, kanunlarını ve konuşulan resmi dilini yeterli derecede bilmesini istemesini inanılmaz mantıklı buluyorum.”
Bu sınavlardan sonra Holborn’da metroya inerken etrafa baktığımı, tüm o zamanında Britanya İmparatorluğu sömürge milletlerini görünce o günleri düşündüğümü hatırlıyorum. Yüz yıllar önce buraya demiryolu yapımı, kanal yapımı, ev yapımı vs için isçi olarak gelenlerin torunları her yerdeydi artık.
Sınavlarda başarılı olduktan sonra yaptığım başvurunun sonucunun kabul edilmiş olması ayrı bir mutluluk oldu benim için. Ama halen o sırada vatandaşlık törenini formalite olarak gördüğümü söyleyebilirim.
Neyse ki işler hiç benim düşündüğüm gibi sıradan çıkmadı. Bağlı bulunduğum Belediye’de Mayor yani belediye başkanı elinden vatandaşlık sertifikamı almak, benimle birlikte törende hazır bulunanların ciddiyetleri, Kraliçe II. Elizabeth’e ettiğimiz sadakat yemini, ortamın tam filmlerdeki gibi bir havada olması. Gerçekten etkilenmemek elde değildi.
Türk vatandaşı olmakla gurur duyuyorum ama evet ben ayrıca Britanya vatandaşıyım ve içinde yaşadığım, çalıştığım, bana imkânlar sunan bu ülkenin vatandaşı olmanın da güzel bir duygu olduğunu düşünüyorum.
e-mail:
info@ndlondon.com
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…