Hepinize merhaba, birçok insan durup dururken, bazen de yaşadığı bir takım maddi veya manevi zorluklardan dolayı kendi varlığını veya hayatın anlamını sorgulama dönemine girmiştir.
Bir grup insan bu zor dönemleri gereken dersleri almadan, şikayet ile geçiştirebilir. Bazıları ne kadar şanssızım diyerek depresyona girebilir. Bazıları ise olayların gerisindeki gerçek planı görüp, alması gereken dersi almaya çalışıp ya da durumu kabullenip kendi nefsini tanımaya başlayabilir.
1982 Avustralya doğumlu Nick Vujicic, kolları ve bacakları olmadan dünyaya gelmiş. Doğduğunda ailesinin bu duruma alışmaları 4 aylarını almış. Büyüdükçe bu zor hayat karşısında birçok zorluklar yaşayan Nick, 8 yaşında intihara bile teşebbüs etmiş. Bir gün herkesin hayatında büyük sorunlarla karşılaşabildiğini fark etmiş ve hayatla barışmaya karar vermiş.
Kendi iç gücüne ve Yaradan’a inanmayı seçmiş. İçine kapanmak yerine kendini geliştirmeyi tercih eden Nick, 21 yaşında üniversiteden mezun olduktan sonra kişisel gelişim üzerine çalışmaya başlamış. Kitaplar yazmış ve motivasyon konuşmacısı olarak 60 ülkede 3 milyondan fazla kişiye konuşmalar yapmış. Ayak kısmındaki minicik bir parmak ile yazabiliyor, golf oynuyor ve yüzebiliyor.
Nick bu tarzda pes etmeyen tüm insanlar gibi Allah’ın onun için bir planı olduğuna inanıyor ve bunu kabul etmiş. 2012’de bir seminerine katılan Kanae Miyahare ile evlenen mutlu çiftin iki de çocuğu var.
“Kaç kere denediğiniz değil, nasıl bitireceğiniz önemlidir.” Nick Vujicic
Nick’in hayatı bu cümleyi en zor haliyle öğretmiş; o da şimdi verdiği seminerlerle bunu tüm insanlara anlatıyor.
Bu hayat hikayesi bana geçen sene katıldığım bir kişisel gelişim seminerini hatırlattı. Sınıftaki katılımcı bir hanım kızımız danışmana anlatılan konu ile çok alakasız olmasına rağmen:
“ Biz bu workshop’a katılanlar çok şanslıyız. Maddi durumumuz iyi, güzeliz, sağlıklıyız. Ama dünyada mesela sakat insanlar var. Ne zor hayatlar değil mi?” gibi bir şey demişti.
On sekiz yaşında olsa hadi aklı bir karış havada derdim ama bunu söyleyen kadın otuzlu yaşlarda duruyordu. Aslında bu genç kadının söylediğini yargılamak istemiyorum. Acıma duygusu ile sahip olduğu şükretme duygusunun kendilerini iyi insan mertebesine ulaştırdığını zanneden insanlar vardır. Yani kendi kapasitesi dahilinde güzel bir şey söylediğini düşündüğüne eminim.
Ama bu genç kadının surat ifadesinden sakat diye tanımladığı insanları normal insan olarak görmediğini de bariz şekilde hissettim. Ve sakatlar için ( bu arada ben sakat yerine “fiziksel engelli” insanlar demeyi yeğlerim);
“Ne kadar şanssızlar, yazık!” dediğini ve benim dayanamayıp Stephen Hawking örneğini vermek zorunda kaldığımı hatırlıyorum.
Gelin hep beraber çelişkiye bir bakalım. Söz konusu katılımcıda dahil olmak üzere katıldığımız workshop’un tüm ana fikri kuantum teorisi, paralel evrenler, fotonlar, enerji, Yaradan’a teslimiyet üzerine kurulu idi. İroniye bakın ki bu teorilerin babası Einstein’dan sonra günümüzde bu teorileri geliştiren, yenilerini ekleyen, şu an dünyanın bir numaralı, en parlak fizikçisi “Stephen Hawking” aynı zamanda dünyanın görüp görebileceği en “fiziksel engelli” insanlardan birisi.
Sonuç olarak bu son cümleyi kendime de söylüyorum. İmkanı olduğu halde bir şeyleri erteleyen, tembellik eden, çabuk vazgeçen ve sürekli bulduğu mazeretlerin arkasına saklanan insanlara Nick ve Stephen iyi birer örnek olmalı.
Her şer gibi görünende bir hayır olabileceği için görünenin arkasına bakmak çok daha iyi bir fikir diye düşünüyorum. Hayat bizim seçimlerimiz.
Sevgimle kalın.
e-mail:
info@ndlondon.com
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…