Hepinize tekrar merhaba güzel bir yaz gününden. Yaz gelince beni bir tatil, güneş, deniz ve sıcak hava mutluluğu sarıyor. Londra’da bildiğiniz gibi güneşli günler eskisine göre çoğalsa bile yine de sayılı.
Ülkenin coğrafi yapısı gereği yaz mevsimi olsa bile Londra’da yağmurlar pek bitmiyor. Aslında bu durum Londra’nın birçok pozitifliği yanında çok da büyütülecek bir olay değil. Ama işte hem Akdeniz insanıysanız, hem benim gibi yaz aylarında doğduysanız, hem de vücut yapısı olarak güneş ve sıcağı seviyorsanız kapalı hava ruh durumunuzu fark etmeden etkileyebiliyor. Bu etkilenme genelde iç kararması şeklinde olabiliyor.
Öte yandan bilim bile güneş ışınlarının yeterli derecede alınmasının insan fizyolojisi ve ruhu üzerindeki pozitif etkilerine sürekli yer veriyor.
Yani içimin kararmasının bilimsel açıklaması var.
Tüm bu nedenlerden dolayı yazları mümkünse ailemle Türkiye’de denize yakın bölgedeki yazlığımıza gitmeyi ya da İstanbul’da evimde olmayı seviyorum. Bunun yanı sıra bazen vatanımızın güzel bölgeleri Ege ve Akdeniz sahillerine de iniyorum. Geçen haftalarda bir arkadaşımın daveti üzerine muhteşem beldelerimizden Bodrum’daydım. Tahmin edersiniz ki Bodrum masmavi denizi, imar planına uygun olarak yapılmış beyaz, mavi renklerin hâkim olduğu iki katlı klasik Bodrum evleri ile sanki bir cennet. Hele o pırıl pırıl denizi yok mu! İnsan hiç ayrılmak istemiyor.
Bu şekilde güzel bir tatil geçirirken tüm medyanın yer verdiği merkez üssü Yunanistan Kos adası ile Bodrum olan yüksek şiddetli bir depreme şahit olmam hiç beklenmedik bir olay idi. Türkiye’nin deprem kuşağı üstünde olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha önce depremlere şahit olan birçok insan var etrafımda.
Öte yandan şöyle bir gerçek de var. Tüm depremlerde yurtdışında olduğum için hayatımda ne küçük ne büyük hiç bir depreme şahit olmamıştım. Bu yüzden de, o gece uyanıkken evde yakalandığım bu deprem benim psikolojimi derinden etkiledi. Allahtan hem kaldığım ev çok sağlam, hem de Bodrum genelinde yapılaşma ve zemin çok düzgün olduğu için ne mal ne can kaybı yaşanmadı. Fakat o derinden gelen uğultuyu, sallantıyı ve doğanın karşısında nasıl aciz kaldığımı, korkumu unutmayacağım.
Deprem sonrası etrafımızdaki olayların bir şekilde yansımamız olduğunu bildiğim için bu konu hakkında düşünmeye başladım. Bugüne kadar genellikle İngiltere’de olduğumdan ve Britanya adasının altından hiç bir fay hattı geçmediğinden bu konu hakkında hiç empati yapmadığımı fark ettim. O zaman içimde olan bir korkuyu çağırmış olamazdım. Sadece bireysel olarak pozitif olsam bile toplumun kolektif enerjisinin de ne kadar önemli olduğunu hatırladım.
Bilirsiniz bir problemi çözmeye çalıştığınız zaman cevaplar alakasız şekilde gelebilir. Ben de sevgili arkadaşım yazar ve ilişkiler uzmanı Seda Diker’ in sosyal medyada ilişkiler üzerine bir konuşmasına şahit oldum. Asıl konusuna başlamadan önce Bodrumda ’ki depremden bahsetti. Bana çok mantıklı gelen düşüncelerini kendi cümlelerim ile aktarmak istiyorum.
“Hepimizin bildiği gibi tüm canlılar, bitkiler, hayvanların ruh durumları, enerjileri var. Nasıl ki interneti göremiyoruz ama tüm dünyaya yayın yaptığını biliyoruz, işte bizler de bu şekilde elektro manyetik alanlarımızdan sürekli yayın yapıyoruz. Hepimizin bilinçaltındaki duygular, korkular doğaya yayılıyor. Bireysellik dışında bir bölgede topluca bu alandan öfke ve nefret yayarsak dolayısı ile bu duygu ve düşünceler kuraklık, sel ve hatta depremin bile manyetik dalgasını etkileyebiliyor. Biz bunun sorumluğunu almak zorundayız. Korku yerine sevgi yayını yapmalıyız. Birbirimize farklı olduğumuz, farklı düşündüğümüz için kızmayı bırakalım. Herkes kendi duygusundan sorumlu olmalı. Doğa bu kadar huzursuz olsa bile biz kendi içimizde sakin kalıp huzurluyum ve güvendeyim demeye devam etmeliyiz. Hayalimizde her şeyin düzeldiğini canlandırıp Yaradan’a teslim olmak en güzeli.”
Tabi ekleme yaparsam hiçbir şey yapmadan teslimiyet ve güzel düşünme yetmiyor. Bunun yanı sıra doğayı korumak, ağaçlandırmak ve planlı yapılaşma mutlaka olması gerekenler.
Sevgilerimi yolluyorum. Her şey çok güzel oluyor.
e-mail: info@ndlondon.com
TASARIM ÖDÜLÜ…
İç mimarlık ve dekorasyon alanında proje , tasarım ve uygulama hizmetleri veren Retro Dekorasyon Yapı Hizmetleri kurucusu H. Feray Alpay İzmir Kültür Sanat ve Tasarım Derneği tarafından 2017 yılı “Tasarımda Mükemmeliyet Ödülü” ne layık görüldü.
Yıllardır bu alanda çalışmalar yürüten , tasarım dünyasında farklılık yaratmanın mümkün olabileceğini gösteren H. Feray Alpay Türkiye ve yurtdışında birçok ünlü ismin ev ve stand projelerini başarı ile uygulayan bir iç mimar ve tasarımcı.
Retro Dekorasyon Yapı hizmetlerinin tamamlanmış bazı projeleri arasında :
Ümit- Cem Boyner’e ait Ayvalık ev projesi ve uygulaması
Şebnem Dinçgör Ulus/ İstanbul ev projesi ve uygulaması
Şebnem- Mehmet Dereli ’ye ait Dikili / İzmir ev projesi ve uygulaması
Tuğçe Dursun’a ait Amerika/ Brooklyn residence projesi
Pınar-Kerem Görsev’e ait ev projesi ve uygulaması
Altınyıldız firmasının Premier Vision Paris fuar standı
Simpaş firmasının Seranit Unicera fuar standı bulunuyor.
Feray Alpay’ın lüx paket, ambalaj tasarımları ise Türkiye’nin en büyük markalarından biri olan Beymen mağazalarında satıldı.
Eski mobilyaların ve malzemelerin geri dönüşüm çalışmalarına da ağırlık veren tasarımcı New York’ta önümüzdeki haftalarda geri dönüşüm mobilya tasarımlarına yer verdiği bir sergiye de ev sahipliği yapacak.
Bazı projeleri ile Türk basınında dönem dönem yer alan H. Feray Alpay 15 Eylül 2017’de İzmir’de tertiplenecek özel bir etkinliğe katılarak dernek yönetim kurulu başkanı Tuna Yıldırım’ dan bizzat ödülünü alacak.
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…