Hepinize merhaba, eğer kendi içimizde mutlu değilsek dünyanın neresinde ve kimle olursak olalım mutlu olamayız. Dünyanın en güzel şehrinde olmak veya piyangodan milyonlar kazanmak ya da insanların mutlu olacağı algısını yaratan herhangi bir şey içteki mutluluk yoksa belli bir süreden sonra bir işe yaramıyor. En zengin, en ünlü ve en güzel olduğu halde intihar edenler olduğunu düşünürsek demek ki mutluluk farklı bir şey olsa gerek.
Geçen hafta Türkiye’nin eski başbakanlarından Mesut Yılmaz’ın 38 yaşındaki oğlunun intihar haberini duyunca herkes gibi ben de çok şaşırdım. Yaşadığı yer İstanbul ‘un en güzel bölgelerinden biri.Yemyeşil ormanların içinde, bembeyaz köşkleri andıran bu villalara arkadaşlarımı ziyaret için çokça gittiğim olmuştur. Her ziyaretimde bu evlerde yaşamanın ne kadar mutluluk verici olduğunu düşünürüm. Demek ki bir kişinin içinde yaşadığı mekanın muhteşem olması, kişinin içinde bulunduğu ruh hali ve fiziksel sağlığına etki etmeyebiliyor.
Diğer yandan çok kazandıran bazı mesleklere bakarsak. İyi bir beyin cerrahi spor eğitmenime “Keşke babam küçükken beni bir demir atölyesine çırak olarak verseymiş. Böylece sabahtan akşama kadar demir döverdim, stres yapmazdım. Az kazanırdım ama eve geldiğimde kafam rahat, mutlu ve huzurlu olurdum” demiş. Şimdi ise hayati önem taşıyan ameliyatlar yaptığını, bir insanın yaşamı söz konusu olduğu için gece rüyalarında bile ameliyat gördüğünü, sorumluluğu çok yüksek olduğu için sürekli stres altında olduğunu iletmiş.
Bu konuşmayı duyunca sevgili Doğan Cüceloğlu’ nun yaptığı bir anket aklıma geldi. Mutlulukla, cehalet ve farkında olmak arasındaki ilişkiyi karşılaştırmalı olarak soran sorulara okuyuculardan cevaplar alınmış. İki görüş var:
“A” görüşü şu: Ne kadar çok öğrenirsen, ne kadar çok bilirsen, ne kadar çok gelişir ve farkına varırsan o kadar çok sorunları görür ve mutsuz olursun. Gelişmek ve farkına varmak insana mutsuzluk getirir. Özetle, “cehalet mutluluktur.”
“B” görüşü şu: Ne kadar çok öğrenirsen, ne kadar çok bilirsen, ne kadar çok gelişir ve farkına varırsan o kadar olgunlaşır, güçlenir, kendini ve dünyayı tanımanın verdiği bir bilinçle yaşamını kendi bireysel seçimlerinle yaşama olasılığını canlı tutarsın. Özetle, “insanlar farkında olduğu kadar yaşar.”
Ben hangi görüşte olduğuma dair bir cevap vermeyeceğim. Doğan Cüceloğlu kendi internet sitesinde bu iki görüşe gelen birçok cevabı yayınlamış. İsteyenler araştırabilir. Sizler kendi cevabınızı kendiniz biliyorsunuz ve herkesin cevabı farklı. Çünkü burada kesin doğru bir cevap yok.
Hayatta her şey içeriden başlar. Rüyalarımız, hayallerimiz, kendimize olan saygımız, sevgi, mutluluk, depresyon ve kendimizden kaynaklanan düş kırıklıklarımız, evet hepsi ama hepsi içten dışadır. ‘Ben’ veya ‘kendimi tanımak hepimizin yolculuk etmesi gereken içeriye doğru yolculuğu işaret eder.
Aslında sistem basit bir mantıkla çalışmaktadır. Kendimizi akıl ve kalp ikilisinden oluşmuş bir makine olarak düşünürsek amaç dengeyi bulmaktır. Hayatımızın ahenkli bir uyum içinde geçmesini istiyorsak öncelikle kendimizi içten bir şekilde sevmeliyiz.
Sevgi ile kalın…
e-mail:
info@ndlondon.com
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…