Diş beyazlatma diye türkçeye çevirebileceğimiz “bleaching” bu haftanın konusu. Daha başlığı görür görmez konunun bir çoğunuzun ilgisini çektiğine inanıyorum. Estetik değil mi, en büyük kaygılarımızdan birisi, ağız ve diş sağlığımız ile ilgili olarak.
Bunda hiç yanlış yok, tam tersine iyi, özellikle bizleri diş hekimlerine düzenli olarak götürebilecek kadar, gerekli önemi kendimizin göstermemizi sağlayacak kadar güçlü olduğunda bu kaygı.
Her zaman olduğu gibi konunun tarihine kısaca gözatalım, ardından da hangi durumlarda yapılması tavsiye edilir, yan etkileri var mı, yok mu, diş sağlığınızı nasıl etkiler gibi konuların üzerinde duralım. Aslında dişlerin beyazlatılması o kadar da yeni bir buluş değil.
Aksine yaklaşık100 yıl kadar önce, kanal tedavisi yapılmış yani sinirleri alınmış ve dolayısı ile rengi zaman içerisinde koyulaşan dişlerin, beyazlatılabileceği keşfediliyor.
1880’li yıllarda, yine günümüzdede kullanılan ana madde, hydrogen peroxide maddesi kullanılmaya başlanıyor bu amaçla ve 1910’lu yıllarda bu işlemin süresi kısaltılamaya başlanıyor ve yine aynı madde fakat bu seferısı lambası ile sıcaklık vererek kullanılıyor.
Daha sonraki yıllarda ise bu yöntemin sadece kanal tedavisi olmuş ölü dişlerde değil, diğer canlı dişlerde de kullanılarak tüm lekeleri yok edebileceği farkediliyor.
En sonunda 20 yıl kadar öncesinde ise, işte günümüzdeki yöntemin, ağza, dişetlerine zarar vermeden ve de hastayı zehirlemeden! kullanılabileceği anlaşılıyor ve tüm dişler için kullanımı yaygınlaşıyor. Peki nasıl oluyor da dişlerimiz bu kadar sararıyor, bazımızda kararıyor yaş ilerledikçe.
Yıllar geçtikçe dişler üzerinde biriken doğal organic pigmentler (renk maddeleri) nedenlerden en önemlisi. Bazı yiyecekler, kahve ve çaydaki renklendirilmiş proteinler kolaylıkla dişlerin rengini koyulaştırıyor. Bunun dışında sigara, yoğun antibiyotik kullanımı da bu süreci hızlandırıyor.
Bu dış etkenlerin yanısıra üst satırlarda da belirttiğim gibi kanal tedavisi ile sinirlerin alınması yani dişin bir anlamda ölmesi de zaman içinde doğal renklerini kaybetmelerine neden oluyor. Peki tüm bu sebeplerle sararan dişlerimizi eski beyazlıklarına kavuşturabilmek, estetik kaygılarımızı giderebilmek üzere başvurabileceğimiz bu beyazlatma yöntemi ” bleaching” hangi durumlarda sonuç vermeyebilir?
Herşeyden önce tahmin edersiniz ki çürüklerden ve eski amalgam yani gri renkli dolgulardan ileri gelen kararmalar için bir çözüm sunmuyor. Bunun dışında bazı kişilerde fazla floride alımından kaynaklanan ve dişlerin üzerinde küçük parçacıklar olarak duran beyaz lekelenme problemini çözmüyor. Bunlar dışındaki tüm lekelerde ise etkili bu yöntem. Buarada ufak bir not daha. Biliyorsunuz ki diş beyazlığının da bir sınırı var.
Eğer kendi dişlerimiz, biz dishekimlerinin A2 dediği ölçü beyazlığında ise bu tedaviyi uygulamak dişleri daha beyazlatmayacaktır tabii. Bir diğer önemli nokta tedavi ile ilgili, bu yöntemi denemeye kararlı tüm hastaların öncelikle kapsamlı bir check-up olmalarının gerekmesi. Gerekli diğer tüm tedavilerin (çürükler, dişeti iltihaplanmaları vs) tamamlanması gerekiyor, birazdan açıklayacağım yan etkiyi azaltmak, ve bu dezavantajların dışlere zararını engellemek üzere.
Sevgili okuyucular, dikkatinizi özellikle çekmek istediğim noktalardan birisi de piyasada bu yöntem için kullanılan maddelerin çok çeşitli oluşu. Dişhekiminizin sizlere uygulayacağı tedavide bile biraz önce değindiğim gibi hiçkuşkusuz yan etkiler varken, eczanelerden kolaylıkla sağlanabilecek ve hastanın kendi başına uygulayabileceği çok sayıdaki ilaca büyük kuşku ile yaklaşmak gerekiyor.
Yanlış kullanım dişetlerimizde rahatsızlıklara kolaylıkla yol açabilir, dikkat! Eski renklerine, beyazlıklarına kavuşturabilmek dişlerimizi, gerçekten çok hoş geliyor kulağa ama ne gibi yan etkiler, dezavantajlar söz konusu? Tedavi süresince gerek dişlere uygulanan baskıdan, gerekse kullanılan maddenin sinirlere etkisinden ötürü dişlerdeki hassaslığın artması, en büyük yan etki. Eğer zaten problem varsa diş ve dişetlerimizde, hiç kuşkusuz bu yan etki daha da artıyor. İşte bu nedenle önce gerekli diğer tedavilerin tamamlanması ve ağız sağlığının yerinde olması gerekmekte. Son olarak vurgulamalı, hep “Tedavi” kelimesini kullanmamın sebebini.
Çünki bu tedavi, diğer tedavilerden kaplama ve ya bezer olan veneer dediğimiz yöntemlere bir alternatif olarak değerlendirilmeli. Yani mesela, görüntü daha doğrusu renk sebebi ile dişhekimine gitmeyi planladığımızda, kendi dişlerimizin kesildiği kaplama yöntemi yerine bu tedaviyi tercih etmek akıllıca olabilir. Konu ile ilgili daha fazla bilgi için yardımcı olmaya hazırım.