Andalucia ya da Türkçedeki adıyla Endülüs, İspanya’daki 17 özerk bölgeden biri olup, ülkenin en güneyinde yer alır ve sekiz şehirden oluşur.
Bu şehirlerden dört tanesi diğerlerinden biraz daha ön plana çıkar: Malaga, Sevilla, Granada ve Cordoba. Bu şehirlere turistik açıdan Ronda’yı da eklemek mümkündür. Şehirlerarası yolculuklarda karayolu oldukça rahat ve güvenlidir.
Endülüs’ü ziyaret ettiğinizde Katalonya veya Kuzey İspanya’dan çok daha farklı bir ülke bulacaksınız. Muhtemelen Endülüs’ün başkenti Sevilla’ya hayran kalacak, Elhamra Sarayı’nı çok beğeneceksiniz.
Malaga
Genelde Endülüs turlarının başlangıç noktası, uluslararası havalimanı sebebiyle Malaga olmaktadır.
Malaga’da ilk ziyaret edilecek yerlerden bir tanesi, şehre ve limana tepeden bakan konumuyla Alcazaba’dır. Burası Endülüs Arapları’ndan kalma çok önemli bir kale ve hükümdar ikametgâhıdır. Torre de Maldonado, yani Maldonado Kulesi orijinal mermer kolonlarıyla şehrin en güzel görüntüsünü sunan yerlerin başında gelir. İkinci ziyaret noktası; dış cephesi Barok, geri kalanı ise Rönesans tarzında inşa edilmiş Malaga Katedrali’dir. Katedralin kulesi 84 metre uzunluğunda olup, muazzam bir görüntüye sahiptir.
Eğer yaz mevsiminde giderseniz harika kumsalı ve deniziyle Malagueta Plajı da sizi bekler.
Malaga ile Sevilla arasındaki
özel bir şehir; Ronda
Ronda’nın iki özelliği onu ziyaret edilmeye değer kılar: Bunlardan ilki Plaza de Toros Arenası’dır. İspanya’nın en eski arenalarından bir tanesi olup burada hem arenayı hem de arena içinde yer alan müzeyi ziyaret etmek mümkündür. Ronda’da görülmesi gereken diğer yer ise Puento Nuevo’dur. Tajo Boğazı’nın üzerinde 150 metrelik bir kayalığın iki yanında kurulu bu şehirde, İslam Emirleri tarafından yönetilen yeni merkez ve Hristiyan krallarının hüküm sürdüğü eski şehri birbirlerine kavuşturan muhteşem bir mimari harikasıdır.
Sevilla
Endülüs’ün başkenti ve İspanya’nın 4. büyük kenti olan Sevilla’yı ziyaret ettiğinizde Avrupa’nın en yaşanılası şehirlerinden bir tanesi olduğunu göreceksiniz.
Şehrin sembollerinden biri, insanın içine girdiğinde kendini küçücük hissetmesine neden olan Sevilla Katedrali’dir. Tavanın en yüksek olduğu noktanın yüksekliği 37 metre olup, aynı zamanda dünyanın en büyük 3. Gotik katedrali durumundadır. 40 civarında şapeli dışında katedralde, Küba’nın İspanya’dan ayrılmasından sonra Havana’dan nakledilen Kristof Kolomb’un mezarını da görebilirsiniz. Katedralin 98 metre yüksekliğindeki ünlü çan kulesi Giralda, 1184 yılından kalma ve üzerine kurulduğu eski caminin minaresidir. Giralda’ya tırmanıp şehri panoramik olarak izlemek bu geziyi daha da anlamlı kılar.
Sevilla’da bir diğer önemli durak hemen katedralin yanı başında yer alan Alcazar Sarayı’dır. Endülüs’ün tüm tarihi eserleri gibi İslam ve Gotik özellikleri bir arada barındırır. 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne alınan Alcazar’ın en önemli özelliği ise birbirinden farklı ve geniş bahçeleridir. Patio de las Doncellas, yani Bakireler Avlusu, farklı bir tarihsel öneme sahiptir.
Plaza de Espana için söylenecek tek kelime muhteşem olduğudur. Yarım oval biçimindeki meydan Maria Luisa Parkı’nın içerisindedir.
Ortasında bir havuz, etrafında gündüzleri tekneyle gezinti yapılan zarif köprülerle çevrili bir su kanalı, iki devasa kulesi ve her İspanyol şehrinin kurtuluşunu sembolize eden fayans süslemeli bölümleriyle gece ayrı, gündüz ayrı gezilmeye doyulmayacak bir mekandır. Sevilla Belediye Başkanlık Binası da burada bulunur.