Mavi Marmara gemisinde bundan 9 yıl önce Gazze’ye insani yardım götürürken İsrail askerlerince düzenlenen saldırıda yaralanan Osama Qashoo, Paveen Yaqub, Alexandra Lort Phillips ve Laura Mcdonald Stuart, Londra’da basın toplantısı düzenledi.
City bölgesinde 150 Minories adresindeki Stoke White Avukatlık Ofisi’nin toplantı salonunda düzenlenen etkinlik öncesi şirketin direktörü Hukukçu Hakan Camuz, mağdurları tanıttı.
Hatırlanacağı üzere, 31 Mayıs 2010’da 700 mürettebatıyla Türkiye’den Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara isimli gemiye uluslararası sularda İsrail askerleri tarafından saldırı düzenlenmiş, 10 kişi yaşamını yitirmiş, 50’den fazla kişi de yaralanmıştı.
Yoğun katılımın olduğu toplantı ardından yapılan basın açıklamasında aşağıdaki ifadeler yer aldı: “Tüm Mavi Marmara ve Gazze Özgürlük Filosu kurtulanları adına O gece ve sonrasında işlenen suçlar için yalnızca adalet aradığımızı yinelemek istiyoruz. Gerekli tüm yasal kanallarda adalet için mücadelemizi yenilemek için her şeyden önce Londra’da bir araya geliyoruz. Basit bir insani misyona sahip olan ve kendilerine yaşatılanları hak etmeyen, 37 farklı milletten mağdurlarız. Bazılarımız hayat değiştirecek şekilde yaralandı, bazılarımız da öldü. Biz mağdurlar olarak, 31 Ocak’ta bir İsrail STK’sının devam eden davamıza müdahalesinden ve bizi alçakça ve düşmanca bir niyetle radikaller olarak göstermeye çalışmasından derin endişe duyuyoruz. İsrail mermilerinin altında acı çekenlere tanık olanlar olarak, sözüm ona ‘sivil’ bir örgütün bize bu şekilde iftira atıp karalamayı seçmesi acı verici.
Mahkemenin bir soruşturma açmaya karar vermesini engellemek için İsrail’in başvuruları, mağdurları ve avukatları hedef olarak gösterebilmek için iftira ve manipülasyon yöntemleri içeriyor. Değinilmesi gereken bir başka önemli husus ise; İsrail sürece katılma talebi vasıtasıyla Türkiye İsrail anlaşmasının bu mahkeme tarafından dikkate alınmasını istemiştir. Mavi Marmara’ya yapılan korkunç saldırıdan kurtulanlar adına böyle bir anlaşmaya taraf olmadığımızı söylemek istiyorum.
Böyle bir anlaşma hiçbir mağduru bağlamaz, bağlamayacaktır. Hiç kimse Türkiye Hükümeti’ne böyle bir yetki yada sorumluluk da vermemiştir. İsrail hangi devletle ne anlaşma yaparsa yapsın mağdurların hak arama ve adalete erişim hakkı hukukun koruması ve garantisi altındadır. İsrail aynı dosyada Türkiye ile 2013 yılında ayrıca bir mutabakat daha yaptığını beyan etmiştir. UCM’ye İsrail tarafından sunulan bu mutabakat metni daha önce hiçbir şekilde görülmemiştir. Eğer sunulan bu belge doğruysa yani ikinci ve gizli bir mutabakat daha mevcutsa dahi böyle bir mutabakatın da bizleri hiçbir şekilde bağlamayacağını buradan açıklıyoruz. Gazze’ye hala ölümcül bir abluka uygulayan İsrail bu abluka suçuyla çok sayıda çocuğun, hastanın ve kadının ölümüne sebep olmuştur. Hal böyleyken bu ablukayı kaldırmak ve Gazze’deki Filistinlilere yardım götürmek isteyen insanlara saldırmış ve insani yardım gönüllülerini korkunç bir şekilde katletmiştir. 100 ün üzerinde kişi ağır yaralanmış bazıları sakat kalmıştır. Adaletin gereği bu saldırıda İsrail’in sivil kılığına bürünerek mahkemeye tehdit etmesine müsaade etmeden, İsrailli sorumluların mahkeme önüne çıkarılması ve yargılanmasını sağlamak olmalıdır. Adaletin tecellisi adil bir yargılanmanın başlaması ile başlar. Sayın savcıya ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çağrımız özgürce ve adaletin gereği olarak bu soruşturma başlatmasıdır.”