Kapitalizmin doğası; üretimi ucuza getirmek, tüketimi teşvik ederek değeri üzerinden satarak kazanç elde etmektir. Emek kendi hakkını sendikal mücadeleyle almaya çalışırken ne yazık ki doğayı korumak da biz emekçilere düşmektedir.
Yer kürenin en büyük sorunu iklim değişikliği denilebilir. Bilimsel olarak bunun da ana nedeni aşırı üretim sonucu doğaya salınan sera gazı emisyonlarıdır. Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumludur.
Her üretimin doğaya zarar verdiğini unutmayalım. Biz emekçilerin öncelikli yapabilecekleri arasında gereksiz tüketimi frenlemesi ve atıkların geri kazandırılması sayılabilir. Londra’da belediyelerin geri dönüşüm kampanyalarına lütfen kulak verelim. Özellikle restoran ve cafê işletmecisi toplum üyeleri belediyelerden ücretsiz geri dönüşüm poşetleri ya da atık kutuları isteyebilirler.
Geri dönüşüme göndereceğiniz atıkların temiz olmasına özen gösteriniz. Çocuklara geri dönüşümün önemini anlatmayı unutmayınız.
Bir de çocuklara Nazım’ın “Basit Yaşamak” şiirindeki felsefeyi öğretmeyi:
“Saatin, sadece saati gösterecek / Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. / Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan. / Basit yaşayacaksın, basit. / Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi / basit…”
***
İngiltere’de 1837 yılından bu yana yürürlükte olan “evlilik kayıt sisteminde” değişikliğe gidilerek, çiftlerin yalnızca baba adının kayıtlı olduğu evlilik sertifikalarında ilk kez anne isminin de yer alacağı açıklandı. Ülkenin başında kraliçe var fakat toplumda hâlâ erkekler egemen. Kadınların eşit haklara kavuşması için daha çok yol alınması gerekir sanırım. Sırada satrançta kadın erkek ayrımına son verilmesi olsun…
***
İngiltere’de normalleşmeye yeşil ışık… Koronavirüs vakaları ve ölüm rakamlarındaki düşüş, ülkenin yeni normale geçişini hızlandırdı. Hükümet yeni yol haritasını 10 Mayıs’ta açıklamaya hazırlanıyor. Yeni normalleşme kapsamında, aile ziyaretleri yapılabilecek; restorant, cafe, sinema, müze gibi sosyal mekanların kapalı alanlarında servis verilebilecek.
Korona derdinden tamamen kurulunabilmesi için herkesin aşı olması gerekiyor. Ne yazık ki benim çevremde bile aşıyı reddedenler az buz değil. Oysa “hangisi olursa olsun mutlaka aşı olun” diyen bilim insanlarına güvenmek gerekir. Biliyoruz karantina günlerinde canımız burnumuza geldi, hepimizin psikolojisi şu ya da bu şekilde etkilendi fakat biraz daha sabretmek gerekiyor. Sağlık Bakanı Matt Hancock’un geçen günkü basın toplantısındaki aşağıdaki sözlerini ciddiye almak gerekiyor:
“Bu krizden çıkmak için net bir yol haritasına sahibiz ama şimdi rahatlık değil, dikkatli olma zamanı. Böylelikle hayatı normale döndürecek adımlar atarken virüsü de kontrol altında tutabiliriz. Aşı programımız, bize özgürlüğümüzü geri getiriyor ama bu gelişim için en büyük tehdit, yeni türler olarak görülüyor. Destek aşısı planlarımızın üzerinde çalışıyoruz. Bu, tüm dünyada virüsü kontrol altında tutarken güvenliğimizi sağlayacak en etkili yol.” Biraz daha sabır daaa…
- Oxford Street’de Urfa’daki işçileri desteklemenin erdemi
- Namık Kemal’in Londra’daki izi
- İngiltere’de emekli maaşı 50 paket sigara karşılığında
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (II)
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (I)
- İngiltere laikliği sağlamlaştırıyor
- Emekli WASPI kadınlarının zaferi…
- İngiltere’nin simgesi Minilerin tasarımcısı: İzmirli Alec
- Kral Charles ve bir yoksul hastalığı olarak kanser…
- Ahhh Kate Osamor bir çuval inciri berbat ettin!