a’Ha production ile Londra’da oyununu sergileyecek Yüksek Ünal, “Çöp Tenekesi” adlı oyununun hikayesini ve kendi tiyatro deneyimini Olay Gazete okurları için açtı. 14 Haziran’da Millfield Theatre’da sahnelenecek oyun için şimdiden tiyatroseverler heyecanlı bekleyişe geçtiler.
Yüksel Ünal kimdir?
Zor soru… Çünkü bu hep değişiyor ve galiba öyle de olmalı. En başta babayım ben, sonra bir kadının kocam dediği adam, sonra evlat, kardeş, dost belki düşman… Uzatmadan devam edeyim; 1974’te Almanya’da doğdum. 9 yaşımda annemin babamın elinden tutup İzmir’e geldim. 2004’ten beri babayım, 2007’den beri babasız. 4 kardeşin tarihsel açıdan en küçüğü, fiziksel açıdan en büyüğüyüm.
Almanya’da doğdunuz ve 9 yaşınızda Türkiye’ye geldiniz. Adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
Yaşamaz mıyım? Çok az Türkçe bildiğim için beni bakkala “minare gölgesi, davul tozu” falan almaya yolluyorlardı. Mahallenin eğlencesi olduk ağabeyimle beraber… Tombak olduğum için en çok benimle uğraşırlardı… Aşırı sıcak bir yandan… Ve daha neler neler…
Oyunculuk serüveni nasıl başladı
1983 yılıydı. İlkokul 3. sınıfta, kulakları çınlasın (ki hâlâ görüşüyoruz) öğretmenim Gülderen Gökter masasında “Oyuncakçı Dede” adlı bir kitap vardı. Bir piyes… Sınıf arkadaşım Gökhan, kitabı alıp düz bir şekilde replikleri okumaya başladı. Öğretmenimiz tebessümle bize bakıyordu. “Öyle okunmaz ki” dedim.. Aldım ve kendimce okumaya başladım.. Öğretmenimin bana bakışını hâlâ unutamam. “Aferin” dedi bana. İşte ben, o günden beri güzel okumaya çalışıyorum. Ne zaman bir sahneyi oynamaya başlasam, önce başımı okşayan o eli öpüyorum…
O yıl, “Ayıkla pirincin taşını” adlı oyunda “İbiş” karakterini oynadım. Nasıl bir haz aldıysam, ilkokul 4. sınıfta başlayan bu heves, çok şükür beni bırakmadı. Hayatımda hep vardı ve inşallah hep olacak. Yaz tatillerinde mahalledeki büyüklerimize oyunlar oynuyordum arkadaşlarımı da yanıma alarak… Liseden sonra özel eğitimler aldım. Oyunculuk sürekli bir öğrenme hâliymiş, anladım… Öğrene öğrene oynamaya, oynaya oynaya öğrenmeye devam ediyorum…
Muhteşem Yüzyıl’da Şeker ağa karakteri çok sevildi. Sizce neden?
Bir sürü entrika ve sosyal bulmacanın iç içe geçtiği bir hikâyede tek gayesi güllaç yapmak, bıldırcın yumurtası kırmak, lokma dökmek olan bir adam sevilmez mi? Galiba fiziksel özelliklerim de buna destek oluyor… Yüzüme bakan “al eve besle” diyor sanki içinden. Öte yandan, senaryonun da bunda etkili olduğunu düşünüyorum. Şeker Ağa çok tatlı, zararsız ve mutluluk veren bir adamdı…
Çöp Tenekesi nasıl ortaya çıktı?
Aslında biraz kendi kendine gelişti diyebilirim. Arkadaş arasında başımdan geçenleri komik bir dille anlatırken bana güldüklerini gördüğümde çok mutlu oluyordum. (hala öyledir)
Bir yandan, “ben anlatmayayım Yüksel anlatsın o daha komik anlatıyor” diyen insanların sayıları da artmaya başladı çevremde… Bu bana müthiş bir özgüven ve mutluluk vermeye başladı. Neden sahneye çıkıp anlatmıyorum ki dedim… Önümde kahkaha atan insanları görmekten aldığım keyfi anlatamam… Sonrası zaten çok eğlenceli… Ben de çok eğleniyorum gerçekten…
Neden Çöp Tenekesi?
Ben çöp tenekelerini çok özel bulurum. Kalanların, atılanların, istenmeyenlerin, harcananların, kurtulmak istenilenlerin buluşma yeridir. Artık lazım olmayanlardır yani… Öyle mi gerçekten? Sonbahar yaprakları caddede ne güzel bir dekordur; hastane koridorunda çöpe dönüşür. Çöp diye attığınız pet şişeyi akşam tertemiz ekmek parası diye toplayan var! Demek ki, ait olmadığı yerdeyse her şey çöptür. Bazen kendinizi de hiç ait olmadığınız coğrafyalarda, adreslerde, ilişkilerde bulmuyor musunuz? Yani bir çöp gibi hissettiğiniz zamanlar… Çöp tenekesi çöpün evidir.
Görmediğimiz o detayı, o incittiğimiz takvimi, gülmeyi unuttuğumuz o hikâyeyi anlatıyorum sahnede. Gülelim, anlayalım, göz göze duralım da muhabbet edelim diye…
Londra’da Çöp Tenekesi adlı gösterinizi izleyenler ne hissedecekler, sizce hangi duyguda kalacaklar?
Şimdi ne desem tehlikeli… Sadece şunu söyleyebilirim ki; çok eğlenecekler ama eğlenmekle kalmayacaklar. Çünkü bazı hikâyelerde anlatırken derinleşip ağladığım zamanlar oluyor. Sevincin ve hüznün dili aynı ve bu çok güzel bir şey…
Gösteri sırasında küfür ediyor musunuz?
Ben değil ama hikayesini anlattığım kişi bazen ediyor. Benim günahım ne sorarım size? Yok yok, öyle seviyesiz bir şey anlatmıyorum. Doğal olarak zaman zaman rahat konuşmak da gerekiyor tabii…
Çocuklar da izleyebilir mi?
Çocuklar için ayrı bir gösteri yapıyorum. Çöp Tenekesi 16 yaş altı için ilgi çekici olmayabilir. Elbette sıkılmazlar, yanında büyükleri kahkahalarla gülerken, keyifliyken çocuklar da mutlu olur. Bir gün sadece onlar için gelirim, daha çok eğleniriz…
Oyunda anlatamadıklarım var demiştiniz. Onları nerde anlatmayı düşünüyorsunuz?
Sanıyorum söyleşi tadında birkaç buluşma organize ediliyor. Benim için çok sarsıcı olan hikâyeler var, oyunlarımda onlara bir yer bulamıyorum. Umarım paylaşma fırsatım olur. Anlattıkça yüküm hafifliyor.
a’ha Prodaction organizasyonuyla ilk kez İngiltere’desiniz ve seyircilerinizle buluşacaksınız. Peki, bundan sonra başka Avrupa şehirleri de olacak mı?
a’ha Prodaction’ın bendeki yeri çok özel. Beraber aynı heveslerin içinde telaşlanmak, konuşmak ve harekete geçmek benim için çok güzel bir duygu. Bıraksalar, orta doğuya barış getirecekmiş gibi enerji ve iyi niyetle dolu bir oluşum. “ÇÜNKÜ NEDEN OLMASIN” diye gülümseyen insanların ışığında durmak ne güzel? Ha soru neydi sahi? Başka Avrupa şehirleri mi demiştiniz? Neden olmasın?
Haber: Onur Uz