Balık Arts, eylüldeki dört günlük Türk film festivaline çok sayıda başvuru aldı. Britanya’daki film ve sanat vakfına, Taste of Anatolia – Films from Turkey Festivali’nin üçüncüsünde yer almak isteyen sinemacılardan 1469 başvuru geldi.
Festival Direktörü Yeşim Güzelpınar, “Dünyanın dört bir yanından başvurular yapıldı. Daha çok sinemacının katılabilmesi için bu süreci ücretsiz yaptık. Bize çok çeşitli filmlerden seçme imkânı veren, neredeyse 1500 filmin gönderilmesinden çok mutluyuz” dedi.
Bu sene üçüncüsü yapılacak olan Taste of Anatolia – Films from Turkey (Anadolu’nun Tadı – Türkiye’den Filmler / TOA), Birleşik Krallık’ın tek bağımsız Türk film festivali. Uzun metrajlı film, kısa film ve belgesellere yer verecek olan festival, bu sene 2-5 Eylül tarihlerinde tamamen çevrimiçi gerçekleşecek ve filmler önceden kayıt yaptırmış olan tüm izleyicilerle ücretsiz olarak buluşacak.
Festivalin hamileri arasında ünlü Türk oyuncular Kadir İnanır, Selda Alkor ve kendisi de önceden Balık Arts’ta ders veren Cengiz Bozkurt’un yanı sıra, Britanyalı oyuncu Bhasker Patel, şarkıcı Çiğdem Aslan, yapımcı Ahmet Baydar ve Cambridge akademisyeni, politikacı Barones Julie Smith var. Birleşik Krallık’taki Türkiyeliler ve Kuzey Kıbrıslılar için önemli bir kültürel etkinlik olan Taste of Anatolia, onlara görünürlük ve söz hakkı veriyor. Sayıları tahmini yarım milyon olmasına rağmen Türkçe konuşan toplumlar, Britanya’daki ana akım medyada genellikle görmezden geliniyor ve kültürel olarak varlık gösteremiyor.
Festival Türkiye’nin çok renkli gerçek içyüzünü anlatmayı, insanlarını ve kültürlerini Doğu İngiltere ve ötesindeki izleyicilerle buluşturmayı ve ülke hakkındaki olumsuz yargıları sorgulamayı amaçlıyor. Türkiye’nin, farklı kültür, dil ve inançlarıyla Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Rumlar, Ermeniler, Araplar ve Kıbrıslı Türklerinden oluşan etnik mozaiğinin değeri Britanya’da pek bilinmiyor.
TOA ülkenin göz alıcı coğrafyasını, İstanbul ve Adana gibi büyük şehirlerden Ege ve Akdeniz kıyılarına, Karadeniz yaylalarına ve Anadolu ovalarına uzanarak gösteriyor. Festivalin cesur programı da hayati konulara odaklanıyor: Siyasi eylem, suç, alternatif hayat tarzları, gençlik kültürü, sınıf, göç, mülteciler, din, kırsal yaşam, kentleşme ve insan hakları.
“Türkiye’nin uzun bir sinema tarihi var ve aktif bir bağımsız film sektörüne sahip. Ama bu maalesef Britanya’da pek bilinmiyor, çünkü Türk filmleri Londra dışında nadiren izleyiciyle buluşuyor. Bu da sinemacıların bilinmemesine ve izleyicinin bilgisiz kalmasına neden oluyor” diyen Güzelpınar, şöyle devam etti: “TOA’nın esas amaçlarından birisi, Britanyalı izleyiciyi Türkiye’den filmlerle tanıştırmak. Böylece birçoğu için yeni ve farklı olan bir kültürü keşfedebilirler.
Ayrıca, ülke hakkındaki yaygın klişelere ve yanılgılara da karşı çıkmak istiyoruz.” Koronavirüs pandemisi yüzünden 2020’de yapılamayan festivalin organizatörleri, kolay olmayarak da olsa bu sene tüm filmleri çevrimiçi gösterme kararı aldı. İzleyiciler ve sinemacılarla fiziksel etkileşim eksikliğinin getirdiği hayal kırıklığını, sanal bir film festivalinin çok daha fazla izleyiciye ulaşması ve dünyanın her yerinden erişimle küresel olma imkânı telafi ediyor.
18-30 yaş grubu için projelerde uzmanlaşan, Cambridge’deki vakıf Balık Arts, TOA’nın merkezine yine gençleri koyacak. 2021 programında yer alacak yeni film yönetmenlerini seçecek olan, gençlerin öncülüğündeki festival, onlara festival organizatörü olarak pratik beceriler geliştirmeleri için imkân sunarken, daha genç izleyicileri de Türkiye sineması ile buluşturmayı amaçlıyor.