Londra Yunus Emre Enstitüsü, Genç Akademisyenler Seminer Serisi’nin 20. bölümünde Moğol dönemi İran’ında Entelektüel Yaşam konu başlığıyla ele alan Cambridge Üniversitesi doktora öğrencisi Yusuf Chaudhary’yi ağırladı.
Londra Yunus Emre Enstitüsü, 24 Mayıs 2022 Salı günü Genç Akademisyenler serisinin 20. Bölümünde, 13. ve 14. yüzyıllarda Moğol Dönemi İran’ında, Meraga ve Tebriz şehirlerinde yaşamış alimlerin arasındaki entelektüel çevreyi inceleyen bir sunuma ev sahipliği yaptı.
Cambridge Üniversitesi doktora öğrencisi Yusuf Chaudhary’un gerçekleştirdiği sunum, katılımcılarda büyük ilgi uyandırdı ve konuşma yoğun bir so-ru-cevap oturumu ile devam etti. Doğu İslam dünyasında Moğolların etkin olduğu yüzyıllar, entelektüel gerileme ve durgunluk ile geçtiğine inanılan yaygın anlatının aksine, kültürel ve entelektüel fikir alışverişinin doruk noktasında olduğu bir dönemdir.
Alimler Meraga ve Tebriz’in yükselen entelektüel merkezlerinde toplandıkça, Moğol dönemi İran’ı ve Anadolu’da, İslam felsefesi tarihinde İbni Sina felsefesi, Eş’arî kelâmı ve İbn Arabî’nin tasavvufi metafiziğinin bir sentezini gören yeni bir aşama başlamıştır.
Moğol hükümdarları ve İranlı yöneticiler hi-mayesinde gelişen bu yeni entelektüel merkez, Nasîrüddîn el-Tûsî, Kutbüddin eş-Şîrâzî, Kadı Beyzavi, Allâme el- Hilli gibi diğer birçok alimi, felsefe ve teoloji araştırmalarına yöneltti. Ancak, bu dönemde üre-tilen ve çağdaş tarihçilerden çok az ilgi gören eserlerin çoğu el yazması arşivlerinde keşfedilmeyi beklemektedir.
“Moğol dönemi İran’ında Entelektüel Yaşam: 13. ve 14. Yüzyıl Meraga ve Tebriz’de Alim Çevresi” adlı ko-nuşmasında Yusuf Chaudhary, Meraga ve Tebriz şehirlerindeki entelektüel ilişkileri ve o dönemde yazıl-mış olan eserleri, Moğol dönemi tarihçisi İbnü’l-Fuvaṭī tarafından yazılmış Arapça biyografi sözlüğü aracılı-ğıyla ele aldı.
Bugüne kadar üzerinde az çalışılmış olan bu sözlük, o çağın en aktif alimlerinden birinin gö-zünden Moğol İlhanlı Devleti’ndeki entelektüel yaşamından kesitler sunmaktadır. Sözlük ayrıca bu iki şehrin, o dönemde yaşayan alimlerin oraya yerleşip idari pozisyon elde etme istedikleri ve yerli halk ile daha yakın bir ilişki içinde olmak istedikleri ilgi çekici birer merkeze dönüştüğüne de ışık tutmaktadır.