Day-Mer Londra Meydan Sahnesi’nin (LMS), yoğun provalardan sonra yeni oyunları O.B.E.B. adlı oyun Kuzey Londra’da izleyicisiyle buluştu. Emek veren herkesle heyecanlı ve ciddi bir hazırlık dönemi yaşayan ekip, sizlere keyifli ve eğlenceli olduğu kadar içeriği de sağlam, nitelikli bir oyunu garanti ediyor.
Yiğit Sertdemir’in yazdığı, Celal Perk’in yönettiği iki perdelik kara komedi niteliğindeki oyunu, 6-12-13 ve 14 Temmuz tarihleri arasında Londra Toplum Merkezi’nde izlemek mümkün. Oyunun yönetmeni Celal Perk, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Tamamen emekçi amatör oyunculardan oluşan Day-Mer LMS, zaten kuruluşundan bugüne 24 yıl boyunca -kalitesi tartışılsa da- gündemle, sorunlarımızla ilgili oyunlar sergilemiş ve hala da aynı ilke ve pratikle üretmeye devam ediyor.
Bizler, sanatı-tiyatroyu bir amaç olarak değil, insanın eğlenerek bilinçlenmesinde, özgür algı ve yasaksız ifade zenginliğinde, kendisiyle, toplumla ilişkisinde üreterek paylaşabileceği estetik ve felsefi bir araç olarak görüyoruz. Elbette indirgemeciliğe-kolaycılığa düşmeden, “sanatsal” mastürbasyonlar yapmadan ve zorunlu emeğinin, disiplininin sorumluluğunu da bilerek. Kişisel duygu ve düşüncelerimle de uyuşan bu yaklaşımla, sadece Londra’da drama kurslarımdaki öğrencilerimin yoğun özverisi, emeğiyle 2003 yılından bu yana sergilediğimiz 15’e yakın oyunda benim pratik olarak ivmelendirmeye-olgunlaştırmaya çabaladığım hedef de buydu. Kısaca, tiyatro da en yalın ve en temel örgütlenme olarak, tüm fikirlere, hepimize yönelttiği sorularla her zaman ezilenden, emekçiden yana tavır alacaktır şüphesiz”.
Nedir O.B.E.B.?
O.B.E.B. açılımıyla “Ortak Bölenlerin En Büyüğü” anlamına da gelen bir matematik terimi. Ama son derece eğlenceli-keyifli ve herkesin kavrayabileceği bir matematik bu. İki perdelik kara komedi oyun, Türkiye’de 90’larda kurduğu “Altıdan Sonra Tiyatro” ekibiyle yazar-yönetmen ve oyuncu olarak üreten Yiğit Sertdemir tarafından 2004’te yazılmış. Özellikle son dönemde yapıtlarıyla öne çıkan Sertdemir, kendisine “En İyi Oyun Yazarı” ödülü de kazandıran bu oyununda, Türkiye’nin 70’li yıllarından günümüzü mercek altına alıyor ve bir “komplo teorisi” ekseninde sistemi, sistemin manipüle ettiği toplumu bütün kesimleriyle sorguluyor.
Bu sorgulama da asık yüzlü ve umutsuz değil elbette; “Merkezce” şehvet afyonu bir stara, feminist yazara, güdümlü muhalife ve hatta siyasi lidere dönüştürülen çok tanıdık dört “görev kadınıyla” ezber bozan, yerelden evrensele uzanan bir “kahkaha protestosu”!.Belki de en “zorlandığım” broşür yazısı bu; oyunun adım adım ilerleyen ve seyircisini de bir tür keşif yolculuğuna çıkaran kurgusunu ele vermeme zorluğundan değil. Açıkçası birçok açıdan -ne yazık ki hala-gündeme “cuk” diye oturmasından da değil. Coşkudan!…
Tam da şu günlerde maruz kaldıkları orantısız şiddete, orantısız zeka ve mizahla karşılık veren “Çapulcuların” başlattığı, demokratik hak arayışlarıyla memleketimizde filizlenen yepyeni bir umudu büyütme coşkusundan.