İşçi Partisi lideri, Brüksel ile yeni bir anlaşma için gıda kontrolleri ve balıkçılık haklarından göç konusuna kadar önceliklerini belirledi.
Birleşik Krallık yaklaşık beş yıl önce Avrupa Birliği’nden ayrıldığında, Brexit’in gerçekleşmiş olsa da aslında hiçbir zaman sona ermeyeceği konusunda uyarıda bulunanlar olmuştu. Nitekim öyle de oldu.
Yeni bir anlaşmaya ilişkin resmi müzakerelerin ilkbaharda başlaması ve her iki tarafın da “saldırı” ve “savunma” stratejilerini formüle etmesi bekleniyor. Keir Starmer, salı günü Birleşik Krallık’ın, AB ile “eski kurallara geri dönmeyi” içeren herhangi bir anlaşmaya imza atmayacağında ısrar etti.
Starmer, Baltık ziyareti sırasında HMS Iron Duke gemisinde yaptığı konuşmada The Sun’a şunları söyledi; “Başından beri bunun AB’ye yeniden girişle ilgili olmadığını, eski kurallara, tek pazara, Gümrük Birliği’ne, dolaşım özgürlüğüne geri dönmekle ilgili olmadığını çok açık bir şekilde ifade ettik. Ancak bunun içinde sıfırlama yapmak istiyoruz; insanlar için, okuyucularınız için daha iyi bir anlaşma yaptığımızdan emin olmak istiyorum, böylece kendilerini daha iyi hissedecekler, daha iyi kamu hizmetleri alacaklar. Bunu sıfırlama ile yapabiliriz. Bu bir geri dönüş değil, bu konuda gerçekten açık oldum, insanlar 2016’da hangi yönde oy kullanmış olursa olsun, geri dönmeyeceğiz.”
Starmer, 30 yaş altı Avrupalıların Birleşik Krallık’ta serbestçe çalışabilecekleri ve seyahat edebilecekleri bir anlaşmaya ilişkin haberlerle ilgili olarak da şunları söyledi; “Başından beri serbest dolaşımın bizim için kırmızı çizgi olduğu konusunda nettim. Serbest dolaşımla ilgili herhangi bir planımız yok, ancak görüşmelere başlıyoruz.”
Peki Birleşik Krallık görüşmelerden ne istiyor ve daha da önemlisi Brüksel bunun karşılığında ne istiyor?
Birleşik Krallık ne istiyor?
Manş Denizi’ni geçen gıda ve diğer ürünler üzerindeki kontrollere son verilmesi
Birleşik Krallık’ın, AB’den ayrılmasından bu yana, Kıta’ya (ve İrlanda’ya) yapılan tüm gıda ve tarım ihracatı, AB tek pazar kuralları ve düzenlemeleriyle uyumlu olmalarını sağlamak için masraflı ve zaman alıcı evrak işlerine ve kontrollere tabi tutuluyor. Büyük ve küçük ölçekli firmaları etkileyen bu durum,yeni bir araştırmaya göre, İngiltere’nin bloğa yaptığı ihracatı 2021’den bu yana yılda 3 milyar sterlin azalttı.
The Times’ta yer alan habere göre, daha geçen hafta Marks & Spencer’ın başkanı, şirketin İrlanda’daki mağazalarına yapılan ihracatla ilgili tüm evrak işlerini depolamak için bir depo kiralamak zorunda kaldığını açıklarken, birçok küçük işletme de sürece dahil olan bürokrasinin ekonomik olmaması nedeniyle AB’ye satış yapmayı tamamen bıraktı.
Starmer’ın sıfırlama planının kilit noktası, sağlık ve bitki sağlığı kontrolleri (SPS) olarak bilinen bu kontrolleri ortadan kaldırmak için AB ile bir anlaşma yapma girişimi. Bu, Birleşik Krallık’ta üretilen tüm ürünlerin Brexit öncesine benzer bir şekilde ihraç edilebileceği ve AB’de satılabileceği anlamına geliyor. Mevcut sistemde 200 sterline kadar çıkabilen ihracat sağlık sertifikalarına (ve diğer evrak işlerine) gerek kalmayacak ve bazı ürünlerin nihai varış noktasına ulaşmadan bozulmasından sorumlu tutulan gümrük tesislerindeki gecikmeler de ortadan kalkacak.
Bu aynı zamanda Kuzey İrlanda’ya gönderilen mallar için mevcut bürokratik kuralların hafifletilebileceği anlamına da geliyor. Hükümetin argümanı, gıda güvenliğine ilişkin İngiliz yasalarının AB’ninkilerle aşağı yukarı aynı olduğu ve Brüksel’in her iki tarafın mevzuatının karşılıklı olarak tanınmasına izin veren bir “eşdeğerlik” anlaşması müzakere etmesi gerektiği.
Savunma işbirliği
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından İşçi Partili bakanlar yeni bir Birleşik Krallık-AB güvenlik paktı üzerinde anlaşmak istediklerini açıkladı. Bu anlaşma Birleşik Krallık’ın AB’nin askeri ve sivil Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CSDP) misyonlarına katılımını ve terörizm gibi “iç” güvenlik konularında güçlendirilmiş işbirliğini kapsayabilir.
Ayrıca Birleşik Krallık savunma firmalarının 8 milyar Avro değerindeki Avrupa Savunma Fonu’na katılmasına da olanak sağlayabileceği umuluyor. Starmer’ın Şubat ayında Belçika’da AB liderlerinin katılacağı gayrı resmi bir toplantıda önerilerini ortaya koyması bekleniyor.
Güvenlik
Birleşik Krallık Brexit’in ardından Avrupa tutuklama emri ve Schengen Bilgi Sistemi (SIS II) dahil olmak üzere bir dizi AB veri tabanına erişimini kaybetti ve artık Europol üyesi değildi. Ayrıca, AB’nin kıtadaki sığınmacıları ve yasadışı göçmenleri tespit etmek için kullandığı parmak izi sistemi olan Eurodac’a da erişimini kaybetti; hükümet, İngiliz sınır memurlarına Birleşik Krallık’a gelen sığınmacılar hakkında anında istihbarat sağlamak için bu sistemi yeniden kurmak istiyor.
Yasadışı göç
Birleşik Krallık, Starmer’in “çeteleri çökertme” çabalarına yardımcı olacak güvenlik konusundaki işbirliğinin arttırılmasının yanı sıra AB ile sınırlı bir “geri dönüş” anlaşması da istiyor. Bu, Birleşik Krallık’ın küçük teknelerle sınırları içine geçenlerin bir kısmını geri göndermesine olanak tanıyarak, daha da caydırıcı bir rol oynayabilir. Buna karşılık hükümet, Birleşik Krallık’ta ailesi olan refakatsiz çocuk göçmenleri kabul etmeye hazır olduğunu belirtti.
Yeterliliklerin tanınması
Brexit’ten bu yana avukatlar, muhasebeciler ve mimarlar gibi İngiliz profesyoneller için AB’de iş almak çok daha zor hale geldi çünkü mesleki nitelikleri artık blok tarafından tanınmıyor. Bu, Starmer’ın kaldırmak istediği bir engel olup, Birleşik Krallık hizmet ihracatı sektörünün gücü göz önüne alındığında özellikle önemli.
Avrupalılar ne istiyor?
İngiltere, AB kural ve düzenlemelerine uyacak
AB, Starmer’ın İngiltere’nin kıtaya gıda ihracatında bürokrasiyi azaltma talebini, İngiltere’yi, Brüksel’in düzenleyici yörüngesine geri çekmek için bir fırsat olarak görüyor.
Özellikle de İngiltere’nin gıda güvenliği gibi konularda AB’ninkilere “eşdeğer” olduğu sürece kendi kurallarını koymasına izin verecek bir anlaşmayı reddetti. Bizli bir iç belgeye göre, AB sadece “Birlik müktesebatına tam uyum sağlanması ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın yargı yetkisinin korunması koşuluyla” kontrolleri kaldıracak. Bu da Birleşik Krallık’ın üzerinde hiçbir kontrolü olmadığı yeni kurallara uymak zorunda kalacağı ve bazen süpermarket gıdalarından sanayi malları üzerindeki ‘karbon yoğun’ yorumlara kadar çeşitli alanlarda Avrupalı rakiplerine fayda sağlayacağı anlamına geliyor.
AB, gen düzenleme ya da genetiği değiştirilmiş ürünlere ilişkin İngiliz mevzuatının yürürlükten kaldırılması gibi “bu alandaki bazı tedbirlerin derhal uyumlaştırılması gerekeceğini” belirtiyor; ‘Bu ilaç şekersizdir.’ Mevzuat üzerindeki her türlü kontrolü kaybetmenin yanı sıra, anlaşmayla ilgili tüm risk değerlendirmeleri ve maliyetlerin faturasını işletmeler yerine İngiliz vergi mükellefleri ödemek zorunda kalacak.
İngiliz endüstrisi, Karbon emisyonları konusunda da tüm denetimin Brüksel’e ve Lüksemburg’daki Avrupalı yargıçlara geçmesiyle, İngiltere’nin üzerinde hiçbir kontrolü olmayan AB mevzuatına tabi olacak.
Balıkçılık
AB, ticari sürtüşmeleri hafifletecek herhangi bir müzakere yapılmadan önce tartışmalı 2020 Brexit sonrası balıkçılık anlaşmasını geri çekerek, Birleşik Krallık’ın balıkçılık haklarından vazgeçmesi konusunda ısrar edecek.
Bunun da ötesinde, AB’nin, Birleşik Krallık’ın bağımsız deniz koruma politikasını etkili bir şekilde ortadan kaldıracak yeni talepleri var. Birleşik Krallık’taki balıkçılık örgütleri ve koruma derneklerini öfkelendiren Fransa, “Birlik balıkçı toplulukları üzerinde sosyoekonomik sonuçlar doğuracak” koruma tedbirlerine karşı çıkıyor. İşçi Partisi seçmenleri arasında popüler olan, martılar ve yunuslar gibi yaban hayatını korumayı ve balık stoklarını yenilemeyi amaçlayan kilit deniz koruma önlemleri, AB onayına bağlı hale gelecek.
Ulusal Balıkçı Örgütleri Federasyonu, Britanya sularından daha fazla balık payı istiyor çünkü mevcut düzenlemeler altında balıkların çoğu Avrupalı teknelere gidiyor.
Gençlik hareketliliği
AB’nin müzakerelerdeki en önemli taleplerinden biri, 18 ila 30 yaş arasındaki gençlere sınırlı bir süre için potansiyel olarak dört yıla kadar, Birleşik Krallık’a gelip yaşama, çalışma ve eğitim alma hakkı tanıyacak yeni bir gençlik hareketliliği programı. İşçi Partili bakanlar böyle bir anlaşmanın arka kapıdan dolaşım özgürlüğüne geri dönüş olarak gösterilebileceğinden endişe ettikleri için bu durum müzakerelerde önemli bir engel teşkil edebilir.
AB, hükümetin daha yüksek maaş eşiklerine bağlı olarak iş vizelerine getirdiği kısıtlamalardan ve çalışan göçmenler tarafından ödenmesi gereken NHS ek ücretinden hiç memnun değil.
Avrupalı öğrenciler için yüksek öğrenim harçları da özellikle üniversite çağında çocukları olan AB liderleri ya da diplomatlarının yakındığı bir konu. AB, AB vatandaşlarının bu ücretlerden bazılarından muaf tutulması için pazarlık yapmaya çalışacak.
Güvenlik ve göç
Trump yönetimindeki ABD’nin, NATO ülkelerinin askeri harcamalarını arttırmaları yönünde baskısı artarken, AB savunma alanında daha fazla işbirliği yapma konusunda istekli. Gelecekte “yabancı bilgi manipülasyonu ve müdahalesi, terörle mücadele, deniz güvenliği, yaptırımlar ve konsolosluk işbirliği dahil olmak üzere siber ve hibrit tehditlerle mücadele” konularında işbirliği yapılması öngörülüyor. İngiliz savunma sektörünün, AB’nin tek pazarına katılması konusunda ise daha az heves var.
İngiltere, özellikle Polonya, Baltık Devletleri ve Fransa tarafından, yeni yılda Ukrayna’da yapılacak barış görüşmelerinde kritik öneme sahip olarak görülüyor. Birleşik Krallık askerleri ve askeri gücü Ukrayna’da yeni bir barış anlaşmasının uygulanmasında kilit rol oynayabilir. İngiltere, Kiev’de, Berlin’e kıyasla güvenilir bir müttefik olarak görülürken, Londra da diplomatlara göre, Ukrayna’ya adaletsiz bir anlaşma dayatılmayacağı ilkesinin sadık bir garantörü olarak görülüyor.
The Times’ta yer alan habere gore, AB iç belgelerinde, “düzensiz göç” ve yasadışı küçük tekne geçişleriyle mücadele konularında işbirliğini geliştirmenin yollarını düşünmeye genel bir açıklık var. Ancak Avrupa da yüksek düzeyde düzensiz göçle karşı karşıya kalmaya devam ettiği için Birleşik Krallık’ın yasadışı göçmenleri geri göndermesine izin veren bir anlaşma için daha az iştah bulunuyor.
Bu ayın başlarında, bir AB diplomatik metninde “Geri kabul konusunda bir anlaşmaya doğru ilerlemek pek çok üye ülke için kabul edilemez olacaktır” deniliyordu.