‘Türkçe Tiyatro Festivali’ kapsamında Türkiye’den gelen ünlü tiyatrocular sanatseverlerle buluştu

1 Mayıs 2018

“Türkçe Tiyatro Festivali”ne Türkiye’den katılan konuk sanatçılar Türkiye’de sanata ve sanatçılara yöne­lik baskılara karşı direndiklerini belir­terek yine de umutlarını yitirmedikleri ortak görüşünde birleştiler. Sanatçı Rutkay Aziz, “Ülkemde sanata ölümcül darbeler vuruluyor. Ona rağmen biz gerçekten ileri ve devrimci olan bizler bu düşmanca tavırlara karşın demok­rasi özgürlük ve barış adına “düşmana inat” gereken kavgayı vermekle yüküm­lüyüz” diye konuştu.

Saray Karakuş ve Ümit Baysal’ın gi­rişimleriyle başlatılan “Türkçe Tiyatro Festivali”nin ikincisi 27-28-29 Nisan ta­rihleri arasında Kuzey Londra’da bulu­nan Milfield Art Centre’de gerçekleşti. “Türkçe Tiyatro Festivali” kapsamında, tiyatro oyunu, çalışma atölyesi ve söy­leşiler yer aldı.

Türkiye’den gelen konuk sanatçılar arasında Tamer Levent, Cezmi Baskın, Meltem Cumbul, Rutkay Aziz, Füsun De­mirel, Müfit Can Saçıntı, Belcim Bilgin, T. Yılmaz Öğüt, Kemal Başar, Eda Kan­dullu, Galip Erdal, Tuğçe Aydın, Özgün Uğurlu ve Savaş Özdemir de gala gece­sinde bulundu…

Galada kokteyl sonrasında konuk sa­natçıların seyircilerin sorularını yanıtla­dığı söyleşi ve Gözlerin Ardında Müzikal oyun yer aldı. Gecenin son programında da Kemal Başar ve konuk sanatçı Özgün ile canlı müzik dinletisi sunuldu…

Milfield Art Centre tiyatro salonunun dolu olduğu gala gecesine Londra’da yaşayan sanatçılardan Seylan Levent, Füsun Demirer, Melisa Kenter, Ahenk Demir, Günyol Bakoğlu ve İnci Türkay da katıldı.

Saray Karakuş ve Ümit Baysal’ın te­şekkür konuşması sonrasında tek tek takdim edilerek sahneye davet edilen konuk sanatçılara teşekkür plaketi su­nuldu. Sanatçıların konuşmaları özetle şöyle:

RUTKAY AZİZ: Shakespeare’in ana­vatanında böyle tiyatro festivali yap­mak cesaret ister. Bu cesaretiniz için sizi yürekten kutluyorum. Efendim bi­zim yaşımıza gelindiğinde yaşam boyu onur ödülü verilmesi aslında giderayak ödülleridir. Bunların da yeri vardır, al­mak lazım.

Bize ülkemizde ne düşüyorsa, size de o düşüyor. Öncelikle 2 aya girdik. Sizler de oy kullanacaksınız. Çok açık bir şey var. Ülkemde sanata ölümcül dar­beler vuruluyor. Ona rağmen biz ger­çekten ileri ve devrimci olan bizler bu düşmanca tavırlara karşın demokrasi özgürlük ve barış adına “düşmana inat” gereken kavgayı vermekle yükümlüyüz. Sizlerin de böyle olduğuna inanıyorum. Ülkemde 1 Mayıs’ı büyük bir coşkuyla kutlayacağız. Siz de burada kutlayınız. İnanıyorum ki geldikleri gibi gidecek­ler…

Aziz, dizilerdeki şiddet sorusuna ya­nıt olarak “Dram başka bir yerde. O pen­cereden bakın. İktidarın en üst yetkilisi 4 bin 438 kişiyi etkisiz hale getirdik diyor ve bu halk alkışlıyorsa burada düşün­memiz gerekir. Orada bizim insanları­mız da ölüyor. Öldürmekten kıvanç du­yulmaz. Siz öyle başlarsanız arkasından diziler de gelir tabii…” dedi.

TAMER LEVENT: “Türkçe Tiyatro Festivali”nde bulunmaktan çok mutlu­yum. Frankfurt ve Berlin’de de “Türkçe Tiyatro Festivali”leri var. Enteresan bir şekilde örnek oluyor. Bazen bir şey ya­pamadığımızı düşünüyoruz fakat bazen de sürpriz gelişmeler oluyor. Bu an­lamda Frankfurt’taki oyunlara Almanlar da geliyor. Burada da öyle olacak. İn­sanlar aslında birbirlerinden farklı değil, birbirine benzer olduklarını tiyatrolar aracılığıyla öğrenecekler. Yaşamın sa­natsallaşması konusunda belki ortak bir çabaya başlayacaklar. Bu festivalin be­şinci ya da onuncusunda da görüşürüz.

Sanat kavramında ürünün değil sü­recin sonucu olduğunu düşünüyorum. Eğer ticari değil kültürel çalışmalar ya­pabilmişseniz ürün de o derece gelişmiş olacaktır. Zaman zaman Türkiye bunu yaptı. Yaşamın sanatsallaşması konu­sunda çaba gösterebiliriz. Seyirciler­den “Bizden ne beklersiniz” sorusuna yanıtım, bu festivale sahip çıkmanızdır.

FÜSUN DEMİREL: Buradan büyük bir enerji alıyoruz sonra memlekete dö­nüyoruz. Saray ve bütün ekibine gerçek­ten çok teşekkür ediyorum. Müthiş bir buluşma. Buradan enerji ve umutla dö­nüyorum çünkü sanatı besleyen umut­tur. Umut olmazsa sanat üretilemez sev­gili dostlar. Baktığımızda düşüncenin ve ifadesinin yasaklandığı, kısıtlandığı hatta cezalandırıldığı ülkelerde direnen sanatçılar her koşulda yolunu buluyor ve umudu yeşertiyor. Bizlerde buradan aldığımız güç ve umutla ülkemize gidi­yoruz ve sanat üretmeye direnmeye devam ediyoruz. Biliyor musunuz? O uçurtma bir gün uçacak.

Tek başına değilim tabii ki. Benden önce işsiz bırakılan, ötekileştirilen, izole edilen arkadaşlarım oldu, benden sonra da olacak gibi görünüyor. Önemli olan gerçekten Türkiye’de ayakta kalabil­mek. Bunun mücadelesini veriyoruz. Kendi işimizi üreterek ayakta kalmaya çaba harcıyoruz. Avrupa’daki Türki­yelilerin özellikle moral desteğine çok büyük ihtiyacımız var. Onu da bu bu­luşmalarla zaten gerçekleştiriyoruz. Umudumuzu hiçbir zamanla yitirme­dik. Sonuna kadar kuyruk havada dik oralarda duruyoruz.

CEZMİ BASKIN: Kendimi Türkiye’de dolu bir tiyatro salonunda hissediyo­rum. Dilimizi, kültürümüzü buralarda da yaşattığınız için çok teşekkür ede­rim. Bu şovence bir cümle değil. Bu bi­zim ülkemizi sevmemizin bir sonucu. Sanatı desteklediğiniz her yerde bizler yaşayacak, mutlu olacağız. Ülkemiz de mutlu olacak. Sanatın her dalına özgür­lük diyorum. Sanatsız dünya olmaz di­yorum. Festivali de kutluyorum.

Şimdiye kadar bir sürü rol oynadım. Sizlerin hissedemeyeceğiniz bir baskı altındayım. Son oynadığım dizideki “Osman Ağa” karakteri tuttu ve bana yapıştı. Ünlü olmanın belaları da var. Benim ismimi bilmeden benim Osman Ağa olduğumu bilenler var. Oysa oyun­cuların da bir yaşamı olduğu bilinmeli.

Şiddet içeren dizilerde oynayan oyuncular yalnızca ekmek parası pe­şinde. İktidarın kurguladığı diziler bun­lar. Böylece kendilerine cemaat yaratı­yor, bir seçmen gurubu oluşturuyorlar. Bu iktidarı seçenler bu dizileri seyredi­yor, bu dizileri seyredenler de bu ikti­darı seçiyor.

MELTEM CUMBUL: Bizi burada böyle ağırladığınız için teşekkür ediyo­rum. Eric Morris System çalışmasını burada Türkçe öğretme şansı verdiği­niz için teşekkür ediyorum. Dilerim çok güzel bir üç gün geçiririz. Bunun başlan­gıcını burada attık.

12 yaşındaki oğlunun tiyatrocu ol­ması için izlemesi gereken yol konusun­daki önerim, oğlunun tiyatroyu sevmesi ve doğru kişilerle bir araya getirilme­sidir. Dizilerdeki sanatsallık konusun­daki bir soruya yanıt olarak sektör ha­line gelmiş bir alanda işgücünün hiçe sayılmış olduğu gözümüze sokuluyor. Bu kadar büyük bir sektörde çok daha disiplinli, işçi haklarının korunduğu bir alan yaratılabilir. Oyuncular Sendikası, Yapımcılar Derneği ve reklam verenler de dahil sektörü iyileştirmek için adım­lar atabilir.

MÜFİK CANSAÇINTI: Büyüklerin el­lerinden, küçüklerin gözlerinden ortan­caların alınlarının ortasından öperim. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Türkçem be­nim ses bayrağım şiiri görür. Londra’da Türk konsolosu kimdir bilmiyorum ama Türkçe konsolosu Saray Karakuş olarak ilan ediyorum. Ustaların önünde saç­malamak istemiyorum. Tarihe baktığı­mızda devlet yıkılabiliyor ama halklar yıkılmıyor. Halklar ise kültür ve sanat yıkıldığı zaman yıkılıyor.

TURHAN YILMAZ ÖĞÜT (YAYINCI VE YAZAR): Ben tiyatro sanatçısı deği­lim. Tiyatro kitapları yayıncısıyım. Ti­yatro sanatına yardım etmeye çalışıyo­rum. 25 yıldır 800’ü aşkın kitap bastık. Beni buraya çağırma nezaketi gösteren festival komitesine teşekkür ediyorum.

KEMAL BAŞAR: Burada olduğumuz için çok mutlu olduk. Saray Karakuş ve Ümit Baysal önemli bir iş yapıyorlar. Siz sanatı gereklilik olarak gören bir ülkede yaşıyorsunuz, biz ise Türkiye’de gerçek­ten sıkıntılar çekiyoruz. “Özgür sanat” dedi arkadaşım, özgür düşünce olma­dan özgür sanat olabilir mi? Ne mutlu ki buradasınız.

Londra’da güçlü bir tiyatro sevgisi var. Bu çok sevindirici. Çağdaş tiyatro konusunda yerel kültürümüzden çıkıp, kültürümüzün değerini bilip, zengin kül­türümüze yaslanıp evrensel işler üret­meliyiz. Burada olmaktan onur duyu­yorum.