Bir haftadır Londra’da farklı kesimlerle diplomatik temaslarını sürdüren Suriye Demokratik Meclisi eşbaşkanı İlham Ahmed dün akşam Britanya Parlamentosunda konuştu.
İşçi Partili milletvekili Lloyd Russell-Moyle ev sahipliğinde yapılan toplantıya aralarında milletvekili Sandy Martin, gazeteci ve politikacıların da olduğu çok sayıda dinleyici katıldı. Londra merkezli faaliyetlerini yürüten Kürt Çalışmaları Merkezi (Centre For Kurdish Progress) tarafından organize edilen toplantıda konuşan İlham Ahmed, ellerindeki 800 DAİŞli’nin 47 farklı ülkenin vatandaşları olduğunu ve bu ülkelerin kendi vatandaşları ile ilgi bir çözüm bulmaları gerektiğini dile getirdi.
“Orta Doğu’da ilerici demokrasiyi inşa etmek: Kuzey ve Doğu Suriye’deki özerk yönetimin geleceği” adı altında yapılan toplantının ev sahipliğini yapan İşçi Partili milletvekili Lloyd Russell-Moyle, birkaç ay önce Kuzey Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği ziyaretteki gözlemlerini anlatarak konuşmasına başladı.
‘‘Kendim birkaç ay önce gidip yerinde gördüm, çoğulcu demokrasinin nasıl işlediğine kendim şahit oldum. Özellikle de ezilen ve kadın-karşıtı olarak görülen bir bölgede yaşamın ve yönetimin her alanında var olan kadınları gördüm. Farklı kültürlerden ve farklı inançlardan toplumların bir arada eşit bir şekilde yaşamı paylaştığına tanıklık ettim. Çoğulcu, demokratik, feminist, çevreci ve konfederalist bir toplumsal sisteme tanıklık etmek beni şok etti. Bu anlamda yüz yıllık Britanya’dan daha ileri bir durumda diyebilirim. Medeniyetin doğduğu topraklarda yaratılan bu toplumsal sistemi koruyamazsak, o zaman evrensel etik kurallarımızı gözden geçirmeliyiz.
Son dönemde tüm Avrupa ülkeleri özellikle de Britanya tarafından tartışılan SDG’nin elindeki tutuklu DAİŞ üyeleri ilgili bilgi veren Ahmed, vatandaşları oldukları ülkelerin mutlaka çözüm konusunda sorumluluk almaları gerektiğini belirtti: ‘‘Şuanda mevcut 4 bin civarında DAİŞ üyelerinin aileleri ve 800 civarında DAİŞ üyesi var elimizde. Bu 800 DAİŞ’li 47 farklı ülkenin vatandaşı. Biz bunların vatandaşları oldukları ülkelere teslim edilmelerinden yanayız. Daiş’e karşı savaşta 8 bin şehit verdik, binlerce yaralı ve gazimiz var. Biz bu savaş ve bedellerle hem kendi güvenliğimizi sağladık, hem de tüm Avrupa’nın güvenliğini. Tabi bu noktada koalisyonun desteğini de inkar etmiyoruz. Ama şunu da söyleyebiliriz, halen DAİŞ tehditi tümden ortadan kalkmış değil. Halen Rakka gibi şehirlerde bombalı saldırılar gerçekleştiriyorlar. Bu yüzden DAİŞ’e karşı mücadele aralıksız devam etmeli. Fiziken sona gelmiş olabilir ama ideolojik olarak da mücadele sürmeli. En önemlisi de bu bölgenin güvenli kalması ve istikrarın devam etmesidir. Bu Suriye’nin demokratikleştirme garantisi olacaktır.’’
Suriye’nin güvenliğinin tüm Avrupa’yı ilgilendirdiğini ifade eden Ahmed, Koalisyonun çekilmesinin bir anda değil bir plan dahilinde olması gerektiğini söyledi.
‘‘Bölgenin güvenliği aynı zamanda Britanya’nın güvenliği anlamına geliyor.
Koalisyonun plansız bir şekilde çekilmesi yeni çatışmaları doğuracaktır. Siyasal çözüm bulununcaya kadar bölgenin güvenliği garanti altına alınmalıdır.’’