Mazlum London; Türk markaları, Londra’ya değer katıyor

22 Aralık 2025

İngiltere’nin en prestijli caddelerinden Knightsbridge Street’te kapılarını açan Mazlum London, bünyesinde müze barındıran ve 24 ayar altın kaplama hediyelik porselen ürünler sunan dünyadaki tek pastahane olarak Londra’ya Türk imzası atıyor.

İngiltere’nin başkenti Londra’ya Türk markaları değer katmaya devam ediyor. Başkentin en pahalı ve dünyaca ünlü Knightsbridge Street’te yer alan önemli ve kaliteli markalara bir yenisi daha eklendi. 100 yılı aşkın köklü geçmişe sahip Mazlum, bu seçkin lokasyonda açtığı Mazlum London ile yalnızca bir pastahane değil, aynı zamanda kültürel bir miras alanı sunuyor.

Mazlum’u diğer markalardan ayıran iki temel özelliği bulunuyor. Bunlardan ilki, 100 yılı aşan geçmişini de beraberinde Londra’ya taşıyarak mekânın bir bölümünü müzeye dönüştürmüş olması. İkincisi ise 24 ayar altın kaplama hediyelik porselen ürünler sunarak, dünyada benzeri olmayan bir anlayışı pastacılık kavramıyla buluşturması.

Mazlum London’da Sunulan Ürünler Bir Zanaat Anlayışını Yansıtıyor

Mazlum London’da sunulan ürünler, klasik şekerleme ve pastacılığın çok ötesinde, adeta bir zanaat anlayışını yansıtıyor. Geleneksel tarifler modern dokunuşlarla yeniden yorumlanırken; çikolata, tatlı ve pasta çeşitlerinde kullanılan seçkin hammaddeler, el işçiliği ve estetik sunumla birleşiyor.Her bir ürün yalnızca tadıyla değil, hikâyesi ve görsel diliyle de dikkat çekiyor. Bu yönüyle Mazlum London, ziyaretçilerine bir tatlı deneyiminden ziyade kültürel ve duyusal bir yolculuk sunuyor. Mazlum London’da Asıl Değer Menüde Değil, Hafızada Knightsbridge’te faaliyet gösteren Mazlum London’da en kıymetli sunum menüde yer almıyor.

O değer; aşınmış, ölçülmüş, kusurlu ama anlamlı nesnelerde ve altınla parlatılmış porselenlerde yaşıyor. Birlikte, sessiz ama güçlü bir felsefeyi temsil ediyorlar: Miras, sadece tadılan değil, elde tutulan bir şeydir. Mazlum London’un sahibi Enes Hüseyin Pekerken, pastahane kavramının modern tanımını bilinçli olarak sorguluyor. Mekânda, 1920’li yıllara ait üretim aletleri ile günümüz için hazırlanan tatlılar aynı öneme sahip. Ortaya çıkan tablo; ne nostaljik bir gösteri ne de bir vitrin şovu. Aksine, geçmiş ile bugün arasında özenle kurulmuş bir diyalog.

Bir Zamanlar Çalışan Nesneler

Mazlum London’un içindeki küçük müze, bolluğu değil emeği onurlandırıyor. Sergilenenler arasında el yazması belgeler, tekrar tekrar kullanılarak şekil almış bıçaklar, hassas teraziler ve makineler standartlaşmadan önce dokuyu belirleyen bir un eleği yer alıyor.

Bunlar törensel objeler değil; günlük disiplinin araçlarıydı. Her bir nesne, hesap makinesi olmadan ölçen, otomasyona değil tecrübeye güvenen ellerin izini taşıyor. Mazlum bu objeleri koruyarak yalnızca tarihi değil, üretim kültürünü ve yöntemi de yaşatıyor.

Kalıcılık Olarak Lüks

Bu mütevazı aletlerin karşısında ise modern ama ölçülü bir başka duruş öne çıkıyor.

Mazlum London, dünyada 24 ayar altın kaplama porselen hediyelik ürünler sunan tek pastahane olma özelliğini taşıyor. Burada altın, gösterişin değil; kalıcılığın ve sürekliliğin simgesi olarak kullanılıyor.

Porselen ürünler, kısa süreli bir tüketim nesnesi değil; zamanla değer kazanacak hatıralar olarak tasarlanıyor. Tatlının tadı unutulduktan sonra bile bir evde sessizce varlığını sürdüren objeler… Bu anlayışta lüks, bir arşiv bilincine dönüşüyor.

Acele Etmeyi Reddeden Bir Marka

Mazlum’un hikâyesi hızla değil, sabırla yazılıyor. 19. yüzyılın sonlarında günde yalnızca tek kazan helva üreten bir dükkândan, bugün Londra’da ölçüyü ve sadeliği esas alan bir adrese uzanan bu yolculukta, marka hiçbir zaman hacmin peşinden koşmadı.

Sürekliliği tercih etti. Mazlum London; yemeği hatırlamadan, toplamayı anlamadan ayırmıyor. Ziyaretçilerini; ağırlığı, dokuyu, malzemeyi ve zamanı fark etmeye davet ediyor. Knightsbridge’in modern lüks diliyle çevrili bir noktada Mazlum, sesi yükseltmeden konuşuyor. Ve şunu hatırlatıyor: En nadir lüks altın değil, sürekliliktir.