23 Nisan’lar, 19 Mayıs’lar, 30 Ağustos’lar ve 29 Ekim’ler aydınlığa doğru giden ışıklı yolun meşaleleri, ulusumuzun onur ve gururla kutladığı bayramlardır.
Ancak son 14 yılda türlü nedenlerle bu ulusal bayramlarımızın kutlanılması ya engellenmiş ya da aynı günlerde yaratılan alternatif suni yaklaşımlarla önemi azaltılmaya çalışılmıştır.
YIL 1922:
Cumhuriyet’imizin kurucusu ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk; 30 Ağustos zaferinden önce yayınladığı genelgede, Türk Ordusu’nun savaşacağı Yunan Ordusu için “Bu ordu, emperyalizmin üzerimize gönderdiği son ordudur.” saptamasını yapmış ve 30 Ağustos; bu anti-emperyalist bilinçle gerçekleştirilmiştir. Atatürk’ün ağzından ne ‘Yunan’ kelimesi, ne de ‘Ey Müslümanlar’ çağrısı çıkmıştır. Yapılan tek tespit ‘EMPERYALİZM’dir. 30 Ağustos bu bilinçle kazanılırken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluşu da aynı bilinçle şekillenmiştir.
Atatürk, 30 Ağustos 1924 Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın ikinci yıldönümü dolayısıyla Dumlupınar’da yaptığı konuşmada, “30 Ağustos’u” kısaca şöyle anlatır:
Efendiler, Afyonkarahisar – Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Muharebesi Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder.
Tarihi millîmiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada ihraz ettiği zafer kadar neticei kat’iyeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kat’i tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.
Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur!
Hâkimiyeti milliye öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. Avrupa’nın ortasından tâ Şark’ın öbür ucundaki binlerce senelik memleketlere bakacak olursak, Osmanlı İmparatorluğunun istihkak ettiği talihi daha güzel anlayabiliriz.
Sarayların içinde Türkten gayri unsurlara istinat ederek, düşmanlarla ittifak ederek Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından tard, düşmanların denize dökülmesinden daha rehakâr bir harekettir.
(Kaynak: Hakimiyet-i Milliye 31.08.1924)
YIL 2016:
Emperyalizmin Türkiye üzerindeki, daha açıkcası TSK üzerindeki oyunları son hızıyla devam etmektedir. TSK, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Halkı’nın bir parçasıdır ve kuruluşu itibariyle, çoğu ordudan tamamen farklı olarak, emperyalizme karşı halkın parçası olarak kurulmuştur, savaşmıştır ve varolmuştur. Emperyalizm, Türkiye Cumhuriyeti ve kazanımlarını yıkmanın başlıca yolunun TSK’yı ele geçirmekle başlayacağını çok iyi bilmektedirler. 12 Mart ve 12 Eylül’de Halkın Ordu’sunu milletinden çalan ABD, ileriki yıllarda TSK’nın bu emperyal oyunlara gelmediğini görmüştür.Bu yüzdendir ki desteğiyle yarattığı siyasal iktidar ve FETÖ işbirliğinde özellikle 2007 yılından itibaren Balyoz, Ergenekon, Poyraz adı verilen operasyonlarıyla sahte belgeler üretilerek psikolojik bir savaş başlatmış, vatansever, aydın, Atatürkçü komutanların hapse atıldığı, intihara sürüklendiği bir dönemi yaşatmıştır.
Ve bu dönemde ele geçirilen bu kadrolar cemaatçilerle doldurulmuştur. Ama tüm bu operasyonlara rağmen, hepimizin dehşetle yaşadığı 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesi yine bu milletin ordusundaki vatansever subaylarımız tarafından başarısız hale getirilmiştir.
Bugün 2016’da her tarafta bombaların patladığı, masum insanlarımızın katledildiği, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’na suikast girişiminin düzenlendiği, her gün sivillerimizin, askerlerimizin ve polislerimizin şehit haberleriyle sarsılarak uyandığımız ülkemizde bizlere düşen görev büyüktür. Bir yandan PKK, bir yandan IŞİD ve bir yandan FETÖ terör örgütüyle çarpışarak ülkemizin güvenliğini sağlamaya çalışan TSK’mıza ulusca sahip çıkmak, onların yaralarını sararak moral vermek ve tekrar milletiyle kavuşmasını sağlamak olmaktır.
Bu 30 Ağustos’ta; Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız ve aydınlık geleceği için başta Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni bizzat yürüten Cumhuriyeti’mizin kurucusu, Ebedi Başkomutan’ımız Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere vatanları için canlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve şükranla anıyor, Türkiye Halkı’nın ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değerli mensuplarının 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 94. yılını idrak ediyor ve kutluyoruz.
Bütün bu olumsuzluklara karşın, ülkemiz üzerindeki karanlık bulutların aydınlığa yönelmesi için haritamızın Cumhuriyeti’mizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yol haritası olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlanıyor
Sivil toplum örgütleri, Mustafa Kemal’in başkomutanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’un 94’üncü yıl dönümü, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği binası önünde kutluyor. Türkiye Gençlik Birliği İngiltere, Anadolu Kültür Merkezi ve Londra Cumhuriyetçi Kadınlar tarafından ortaklaşa düzenlenen kutlama ile igili şu açıklama yapıldı; ‘İçerisinden geçtiğimiz günler İstiklal Savaşı ruhunun yeniden yeşerdiği günlerdir. Ülkemizin ‘dahili ve harici’ düşmanlarına karşı verdiği savaş bu adı hak edecek niteliktedir. Bölgemizin can düşmanı ABD emperyalizmine karşı mücadele ancak İstiklal Savaşı ruhuyla verilirse başarılı olacaktır. Yedi düvelin emperyalistlerini yenilgiye uğrattığımız ve istiklalimizi kazandığımız 30 Ağustos, bugün çok daha anlamlıdır.
ABD’nin FETÖ ve yandaş terör gruplarıyla vatanımızı parçalamaya kalkıştığı sürece 24 Temmuz 2015 itibarıyla dur diyerek vatan savaşında atağa kalktık. Devlet kurumlarında gizli iktidar odağı yaratan Fethullahçı Terör Örgütü’ne karşı başlayan mücadele ise 15 Temmuz 2016’da doruğa çıkmıştır.
Başarıların hepsinin altında Mustafa Kemal’in askerlerinin hayati önemde katkıları bulunmaktadır. Gerici ve bölücü teröre karşı attığımız bu adımları ancak güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olarak sürdürebiliriz. Bundan dolayı son kararnamelerle askeri okulların kapatılması ve silahlı kuvvetlerimizin emir-komuta zincirinin bozulması kesinlikle kabul edilemez.Genelkurmay başkanının cumhurbaşkanına, kuvvet komutanlarının milli savunma bakanına bağlanması emir-komuta birliğini ortadan kaldırır. Ordumuzu emperyalizme ve taşeronlarına direnemez hale getirir. Hükümet bu yanlıştan derhal geri dönmelidir. Çünkü ülkemize yönelecek iç ve dış tehditleri ancak güçlü orduyla bertaraf edebiliriz. Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye demektir’
BİLGİ İÇİN
Tarih: 30 Ağustos 2016 Salı
Saat: 18.30
Adres: Türkiye Cumhuriyeti Londra Büyükelçiliği, 64 Belgrave Squrare, London SW1X 8PA