ADD Genel Başkan Yardımcısı Gürkan, kan dökerek can vererek kurulan cumhuriyet düzeninin şaibeli bir halk oylamasıyla yıkılamayacağını söyledi.
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği’nde konuşan Gürkan, Atatürk’ün laik ve demokratik Türk Devrimi’nin bir barış ve refah projesi olarak günümüze de ışık tuttuğunu kaydetti… Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD) Genel Başkan Yardımcısı Uluç Gürkan, 16 Nisan halk oylamasında gerçekte “hayır” olan sonucunun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yasa dışı olarak “evet”e dönüştürüldüğünü söyledi. Bunun kabul edilemez olduğunu belirten Uluç Gürkan, “YSK üyelerinden bu yasa dışı kararın hesabını er ya da geç sorulacaktır” dedi.
Gürkan, Londra’da Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleriyle buluştu. Türk ulusunun, Olağanüstü Hal koşullarında her türlü baskıya ve yönlendirmeye karşın, çoğunlukla laik ve demokratik parlamenter cumhuriyet düzenine sahip çıktığına, egemenliğin tek bir kişiye devredilmesine direndiğine dikkat çeken Gürkan şöyle konuştu: “Halk oylaması sonuçlarının YSK marifetiyle değiştirilmiş olması bizi karamsarlığa sürüklememeli. Tam aksine, 16 Nisan onlara sonun başlangıcını göstermiştir. Bu nedenle tam panik halindeler…
Atatürk’ün bize öğütlediği gibi, gerçekleştirdiğimiz dirençle övünmeliyiz, çalışmalarımızı da aynen halk oylaması sırasında olduğu gibi bütün hızıyla sürdürmeliyiz. Güvenli sonuca böylece ulaşacağız…” Uluç Gürkan, Atatürk ve arkadaşları tarafından kan dökerek can vererek kurulan cumhuriyet düzeninin şaibeli bir halk oylamasıyla yıkılamayacağını da sözlerine ekledi.
Uluç Gürkan konuşmasında Atatürk’ün sadece bir geçmiş zaman kahramanı olmadığını, gerçekleştirdiği laik ve demokratik Türk Devrimi ile günümüze de bir barış ve refah projesi olarak ışık tuttuğunu kaydetti.Gürkan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Doğudan ve Güneyden bizi çevreleyen İslam coğrafyasında pek çok kan gölü var. Bu kan göller, etnik ve dini cemaat temelli çatışmalarla besleniyor. Bu da dünya barışını tehdit ediyor.
Eğer bölgemizdeki kan göllerini kurutup İslam coğrafyasını bir barış denizine dönüştürmek istiyorsak, ihtiyacımız olan Amerika’nın tankı, topu, uçağı değildir. İhtiyacımız, Atatürk’ün laik ve demokratik cumhuriyet modelinin yaşama geçirilebilmesidir… Atatürk modeli, Türkiye’nin ötesinde bir barış projesi olmasının yanında, evrensel ölçekli bir refah projesidir. 1929 dünya ekonomik buhranının hemen ertesinde Atatürk’ün yaşama geçirdiği kamu öncülüğündeki planlı karma ekonomi modeli, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batılı ekonomileri ayağa kaldıran Keynes’in refah toplumu modeline kaynak olmuştur.
Bugün de, can çekişmekte olan neoliberal küresel kapitalizme karşı halkçı bir model Atatürk’ün karma ekonomi anlayışıyla kurgulanmak durumundadır. Nitekim Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Macron, kampanyası süresince, Fransız ekonomisinin günümüz koşullarında ancak devlet öncülüğünde bir ekonomi yönetimi anlayışıyla canlanabileceğini savunmak durumunda kalmıştır.“