CHP İngiltere Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen “Türkiye Nereye Gidiyor?” konulu panel Londra’da yapıldı. Cumartesi akşamı Hackney RoundChapel’da yapılan panele konuşmacı olarak CHP Milletvekili Süheyl Batum, gazeteci-yazar Uğur Dündar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel ve gazeteci-yazar Ali Sirmen katıldı.
Panelin açılışını CHP İngiltere Dayanışma Derneği Başkanı Seniha Russel yaptı ve Türkiye’nin politik ortamını kısaca özetledi. Research Turkey Centre’den akademisyen Ümit Sönmez’in yönettiği panelde ilk söz Süheyl Batum’a verildi. Batum konuşmasına cemevlerinde Hz Ali’nin resminin yanına Atatürk’ün fotoğrafının konulduğunu belirterek, “Bunun sebebi laik Cumhuriyetin getirdiği özgürlük anlayışıdır”dedi. Batum, bugün ise başbakanın çıkıp “benim teminatım altındasınız” demesine rağmen, tam sekiz yerde Kılıçdaroğlu’na “Alevidir” diyerek satır altında suçlama yaptığını söyledi. Cumhuriyetin yaratmak istediği ‘sosyal sermaye’nin yani aydının son senelerde bilinçli olarak yok edilmeye çalışıldığını kaydeden Batum, “Bugün burada bir panel düzenlemek için sizler araya araya ancak üç gazetece bulabildiniz. Bunların arasına ancak bir üç tane daha katabilirsiniz, hadi diyelim beş tane daha katabilirsiniz. Türkiye’de sosyal sermayeyi yavaş yavaş bitirdiler” dedi.
Batum, bugün ise başbakanın çıkıp “benim teminatım altındasınız” demesine rağmen, tam sekiz yerde Kılıçdaroğlu’na “Alevidir” diyerek satır altında suçlama yaptığını söyledi. Cumhuriyetin yaratmak istediği ‘sosyal sermaye’nin yani aydının son senelerde bilinçli olarak yok edilmeye çalışıldığını kaydeden Batum, “Bugün burada bir panel düzenlemek için sizler araya araya ancak üç gazetece bulabildiniz. Bunların arasına ancak bir üç tane daha katabilirsiniz, hadi diyelim beş tane daha katabilirsiniz. Türkiye’de sosyal sermayeyi yavaş yavaş bitirdiler” dedi.
Batum konuşmasında, eskiden sarı sendikalar olduğunu bugün ise ancak ak sendikalar bulunduğunu, belirterek, işçinin hiç bir güvencesinin olmadığını, Türk İş’in başında eskiden hükümete bağlı birinin olduğunu bugün ise daha da bağlı birinin getirildiğini dile getirdi. Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen de, “Türkiye’de sandığı demokrasinin tek güvencesi sayan, çoğunlukçu demokrasiyi çoğulcu demokrasiyle karıştıran, çoğunluk diktasını ya da sandıktan en çok oy alanın diktasını demokrasi diye bize yutturulmaya çalışılıyor” diye konuştu. Sirmen, “Bugün artık nereye gidiyoruz?’ diye sormanın anlamı yoktur çünkü varacağımız noktaya zaten vardık. Ama burada kötümser olmamak gerekiyor” dedi.
Atilla Sertel de, iki gün önce gazeteci Mustafa Balbay’ı Sincan Cezaevi’nde ziyaret ettiğini, hücresindeki kötü şartlara rağmen Balbay’ın moralinin bozuk olmadığını söyledi. Balbay’ın hatta giden ziyaretçilere moral verdiğinden söz eden Sertel, “Balbay’ın eşi ve çocuğu yirmi beş dakika mesafeden ziyaretine kolayca gelebiliyorlar. Daha önce ise Silivri yollarında ailesi üç kez kaza atlattı” dedi. Sertel sözlerini şöyle tamamladı: “Karanlıktan ne zaman çıkacağımız değil ama nasıl çıkacağımız belli . Başımız dik alnımız açık. Eğilmeden bükülmeden çıkacağımız günlerin hesabıyla ve Mustafa Balbay’ların, Tuncay Özkan’ların, Merdan Yanardağ’ların, Hikmet Çiçek’lerin, Turan Özlü’lerin, Deniz Yıldırım’ların içerde çürütülmeye çalışıldığı bir dönemde Türkiye talihsiz günlerini yaşıyor” Son konuşmacı Uğur Dündar ise, “10 Kasım’da bir milyon seksen dokuz bin altı yüz on beş kişiden biri olarak sizlere sevgili arkadaşım Müjdat Gezen’den selam getirdim” diyerek sözlerine başladı.
Dündar, “Umutsuz olmaya hiç gerek yok, Cumhuriyet çok sağlam iki temel üzerine kuruldu. Bunlardan biri gençlik ve diğeri de laiklik. Bu temeli atan büyük önder ve silah arkadaşlarına sonsuz şükran borçluyuz” dedi.“Ben çok Makyavelist yönetim gördüm. Türkiye’de siyaset Makyavelizm üzerine kuruludur” diyen Dündar şöyle devam etti: “Ama, Makyavel mezarından çıksa, Tayyip Bey’le tanışsa, ben teorimi yazmadım, sana bırakıyorum, sen en alasını yazarsın der… Aslında bu cumartesi günü hep gülmeliydik. Ben meslek hayatımın çok komik anılarını anlatmalıydım. Sizler de kahkahalar atmalıydınız. Ama o günler uzak değil. O günler yakın. Bunu da birçok örnekle görüyoruz. Gençler ve 1.089.615 rakamı bize çok umut veriyor. Türkiye’nin her köşesinde, 29 Ekim’de halkın onca korkutmaya, biber gazına, ‘toma’ya rağmen sokaklara çıkması bize çok umut veriyor. Ve Şükrü Saraçoğlu Stadyum’u inleten, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyenler bize çok umut veriyor…”