Öğrenciyi sürükleyen güçlerin birisi olarak gösterdiğimiz yükselme tutkusunun, daha yumuşak bir deyimle, kendini gösterme, seçkinleşme isteğinin insan yaradılışında sağlam kökleri vardır.
Bu türlü bir itki olmasa insanlar arasında iş birliği kurulamaz. İnsanın yaptığını başkalarına beğendirme isteği toplumun bağlayıcı güderinin en önemlilerinden biridir.
Ancak, bir duygular karmaşığı olan bu isteğin içinde yapıcı ve yıkıcı güçler içi içe girmiştir. Beğenilme, görülme isteği sağlam, temiz bir itkidir, ama başkasından, okul arkadaşından daha iyi, daha güçlü, daha akıllı olarak tanınmak isteği insanı kolayca aşırı bir benciliğe düşürebilir, ki bu da hem kendisine hem de topluluğa zararlı olabilir.
Onun için öğretmenler öğrencileri daha çok çalıştırmak için, işin kolayına kaçıp kişisel yükselme tutkularını körüklemekten de sakınmalıdırlar. Yaşamanın amacının kaba anlamıyla başarı olduğu inancını gençlere aşılmaktan sakınmalıyız. Çünkü başarı kazanan bir insan başkalarından büyük bir pay alır ve bu pay çok kez onlara gördüğü hizmetin karşılığını kat kat aşar. Bir insanın değeri verdiğiyle ölçülür, alabileceğiyle değil. Okulda ve hayatta çalışmanın en önemli yanı çalışma zevki, yaptığını görme sevinci ve alınan sonucun toplum için değerini bilmedir.
Gençlerde bu ruh güçlerini uyandırmak ve arttırmak okulun başlıca işidir. Yalnız böylesi bir psikoloji temeline dayanılarak insanlığın en yüce değerlerine ulaşma isteği ve sevinci yaratılabilir: O değerler de bilgi ve sanattır.