İşçi Partisi (Labour Party) iktidarı döneminde uygulamaya giren yeni okullar kurma programı başarıyla uygulanmış ve bunun sonucunda çeşitli akademiler kurulmuştu. İşçi Partisi’nden sonra iktidara gelen Muhafazakar Parti (Coservative Party) ve Liberal Demokrat Parti (Liberal Democrats Party) ortaklığındaki koalisyon hükümeti, herhangi bir değişikliğe gerek görmeden bu programı olduğu gibi devam ettirdi.
Şimdiki Eğitim Bakanı M. Gove eğitimde akademi kurmanın doğru olduğu inancında. Gove bu okulların ihtiyacı olan eğitim standartına uygun, donanımlı öğretmenler yetiştirmeye öncelik vereceğine, daha ucuza mal olan teknik uzmanlara iş olanakları açması sonucunda eğitim kalitesinin düşmesi, muhalafet ve hükümet arasında süregelen ciddi polemiklerin konusu oldu.
Muhalefetle hükümet arasındaki sert tartışmalar yalnızca akademilerle sınırlı kalmadı. Ailelerin kurup yönettiği ‘Free School’ diye adlandırılan okulları da kapsamına aldı. Eğitim Bakanı Gove, okula en çok ihtiyaç duyulan bölgelerde değil, tam tersine, yeterince öğrencisi olmayan yerlerde de okulların açılmasını zorladı. Ailelerin ihtiyaç duymadığı okulların açılması ciddi tepkiler topladı. İşçi Partisi, öğretmen ve ailelerin gerçek talebi olan yörelerde veli ve öğretmenlerin birlikte yönetebileceği akademilerin açılmasının gerekli olduğunda ısrar ediyor.
Yoksul bölgelerdeki okullara verilen yardımların artarak devam ettirilmesi, kamuoyunda uzun zaman tartışılan sorunlar arasındaydı. Hem Londra’da hem de İngiltere’nin diğer bölgelerinde dar gelirli, göçmen veya işsiz aile çocuklarının okuduğu okullara verilen yardımların gittikçe kesilmesi yanlışlığına vurgu yapan eğitimciler, yardımların hükümet tarafından artık amacından saptırıldığını açıkladılar.
Her okula harcamaları için ilkokullarda çocuk başına 953 ve ortaokullarda 900 pound veriliyor, bunun amacı zengin bölgelerdeki başarılı okullarla başarı düzeyi düşük yoksul bölgelerdeki okulların arasındaki büyük farkın kapatılmasıdır. Hükümet yardımları durdurmuyor gibi görünüyor ancak okul bütçelerine yaptığı desteği sürekli azaltıyor, böylece uyguladığı eşitlik karşıtı yaptırım politikasıyla bölgeler arası eğitim ve başarı oranı farkının kapatılması gibi bir hedefinin aslında olmadığını gösteriyor ve eğitimde de özelleştirmenin yollarını arıyor.
Özel okullara sağlanan vergi indirimlerinin de haksız olduğu yaygın bir kamuoyu algısıdır. Vakıf statüsünde faaliyet yapanlar çok az vergi ödüyorlar. Özel okullar az sayıda öğrenci okutmalarına rağmen vergiden büyük indirimler sağlıyorlar. Dolayısıyla bulundukları bölgenin eğitimine aldıkları fonlar kadar katkıları olmuyor. Vakıf olmanın gerektirdiği eşitlikçi, bölgesel ve insani sorumlulukları yerine getirmeden vergi indirimi alamayacaklarını hükümet yetkililerinin bildirmesi, zorlama yapması ve onları sürekli olarak denetlemesi gerekiyor.
Üniversite harçlarının ulaştığı astronomik rakamlar ise artık çok sayıda dar gelirli ailelerin çocuklarının en büyük endişe konusu. Kamuoyunda etkili olan kurum ve kuruluşlar harçların yıllık üst sınırının altı bin pound’ta tutulması için hem hükümete hem de muhalefete çeşitli baskılar yapıyorlar. Harçların düşürülmesi için sunulan çok çeşitli alternatifler var fakat hükümet böylesi önerilerin hiç birine yanaşmıyor. Üniversiteleri mali yönden güçlendirmek amacıyla Başbakan Cameron üniversite öğrencilerine her yıl dokuz bin pond harç ödemeleri zorunluluğu getirdi. Buna konut, baslenme ve ulaşım gibi zorunlu giderler de eklenince, öğrenciler daha diploma almadan büyük bir borç yükü altına giriyor, bu da çok sayıda dar gelirli ailelerin çocuklarını daha başlamadan üniversite hedefinden soğutuyor.
Devam edecek