Türk Okullarında yıllardır idarecilik yapan Ertuğrul Mehmet, Londra Türk Dili ve Kültürü Okulları ile ilgili yaptığı çarpıcı açıklamaların son ikinci ve son bölümünü yayınlıyoruz. Mehmet, Türk okullarından mezun olan öğrencilerin elde ettikleri avantajlarla ilgili şunları söyledi: “Herşeyden önce kendi kimliğini öğrenir ve ona daha duyarlı olur.
Ekseriyetle çocuk, İngiliz okullarındaki GCSE ve A level sınavlarından önce Türkçe sınavlarını alır. Türkçe’de elde edecekleri yüksek başarı, onu cesaretlendirir ve diğer sınavlardaki başarılarını da etkiler diye düşünüyorum. Bilhassa Konsorsiyum, TC Eğitim Müşavirliği ve KKTC Eğitim ataşeliğinin ders programlarında bu yıl yapmakta oldukları yeni düzenlemelerle, Türkçe dersleri, İngiliz eğitim sistemine daha da uygun hale getiriliyor. Bu da çocukların Türkçe’yi İngilizce ile eş zamanlı öğrenecekleri için İngilizcedeki başarılarını da olumlu yönde etkileyecektir. Üniversitelere girişte, yabancı dili kabul eden bölümleri seçenler için ek bir avantaj sağlar.
Üniversiteye sırf Türkçe A level’i olduğu için girebilen çok sayıda gencimiz olduğunu biliyoruz” Ertuğrul Mehmet, ‘Türk okullarından mezun olan öğrenciler, iş yaşantılarında bir adım öne çıkabiliyorlar mı?’ şeklindeki sorumuza şu cevabı verdi: “Türkiye’nin, Avrupa Birliğine adaylığının kabul edildiği yıllarda, defalarca dile getirdiğimiz bir şey vardı. O da Türkiye, Avrupa Birliğine alınsa da alınmasa da, Türkçe’nin Avrupa’daki öneminin artacağı ve Türkçe A level sertifikası olanların iş bulmada daha avantajlı olacakları idi. Bunu her geçen gün sadece şirketlerin reklamlarına baksak bile görebiliriz.
Bence Türk okullarını bitiren öğrenciler iş yaşantılarında daha önlerde olurlar. İngiltere’ye çeşitli ülkelerden gelen ve Türkçe konuşan nüfus sayısı çok artmaktadır. Bu nüfusun yoğunlaştığı bölgelerde, şirketler Türkçe konuşan çalışanları tercih etmekte, hatta bazıları, bu vasifta olanlar arandığını reklamlarına dahi koymaktadırlar. Ayrıca Türkiye’de şube açan çok sayıda büyük şirket vardır. Türkiye’deki şubeleri ile olan devamlı iletişim nedeniyle, merkezi ofislerinde çalışanların ve şube açmak için Türkiye’ye gönderecekleri müdürlerin, Türkçe konuşanlarını tercih etmektedirler. Ben şu iki örneği verebilirim. Hem McDonald’s, hem de Tesco, Türkiye’de şube açarken, tanıdığım, Türkçe konuşan müdürlerini göndermişlerdi.
Daha geçen hafta bir şirketin iş ilanını sosyal medyada paylaşmıştım. Bir şirket Türkçe konuşan Business Development Manager arıyordu.
Mehmet, eğitimcilere, ailelere, öğrencilere ve toplumun geneline yönelik olarakta şunları söyledi: “Ben öğretmen değilim ve 1997 yılından beridir okulların idari bölümleri ile ilgilendim. Her yiğidin bir yoğurt yiyiş şekli vardır derler. Her öğretmen de kendine göre bir öğretme şekli geliştirmiştir. Belki bir öğretmenin yöntemi diğerlerine göre daha başarılı olabilir ama genelde tüm öğretmenlerimizin başarılı olduklarını görmekteyim. Başarılı değilmiş gibi görünen öğretmenin sınıfı mercek altına alındığında sorunun öğretmen değil de veli ve çocuklar olduğu ortaya çıkmaktadır”
Başarılı idareci Mehmet sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumsal haklarımızı elde edebilmemiz, siyasi alanda ne kadar etkin olduğumuza bağlıdır. Bunun için toplum olarak iki şeye önem vermemiz gerekmektedir. Biri çocuklarımıza kimliklerini sevdirmemiz ve ona sahip çıkmalarını öğretmemizdir. Bunu da Türk okulları yolu ile elde edebiliriz. Çocuklarımızı yüksek eğitime yönlendirelim. Kimliğini benimsemiş, sevmiş, eğitimli gençliği siyasi partilere yönlendirelim. Siyasi partilere katılan gençlerimiz kanalıyla, siyasetçilere oy potansiyelimizi hissettirelim. İşte o zaman toplumsal haklarımızı elde edebiliriz.
Çocuklarımızın doğru, tarihi bilgilerle donatılmasını sağlamak için çalışmalar içinde olalım, çünkü bu günün çocukları yarının etkili lobicileri olabilirler. Bunun için de kurum, kuruluş ve derneklerimize işler düşmektedir.