İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, 1951 tarihli BM Mülteci Sözleşmesi’nin güncel olmadığını ve reforme edilmesi gerektiğini savundu.
Braverman, mülteci teriminin daha dar bir tanımının yapılması gerektiğini de belirtti. Konuşmasında çok kültürlülüğün başarısız olduğunu ve kontrolsüz göçün varoluşsal bir meydan okuma olduğunu vurgulayan Braverman, yasa dışı göçün kamu güvenliği ve ulusal güvenlik açısından da tehdit oluşturduğunu ifade etti.
İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, Downing Street tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ruanda uçuşlarını engellememesi üzerine Avrupa Konvansiyonu’ndan ayrılma ihtimalini gündeme getirmesi için yetkilendirildi.
Hükümetin Ruanda politikası, Yüksek Mahkeme’de 9 Ekim’de üç gün sürecek bir duruşmada görüşülecek ancak Kasım ayına kadar bir karar çıkması beklenmiyor.
Bakanlar, Haziran ayında Temyiz Mahkemesi’nin bu politikanın İngiltere’nin AİHS kapsamındaki yükümlülüklerine uymadığı sonucuna varan kararını bozmaya çalışıyor.
Hükümet davayı kazanacağından ve önümüzdeki yılın başlarında uçuşların başlamasının önünü açacağından emin.
Ancak bakanlar, AİHS’nin nihai hakemi olan Strazburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin uçuşları geciktirebilecek ya da askıya alabilecek yasal itirazlara izin vermesinden korkuyor.
Braverman Salı günü Washington’da yaptığı açıklamada, Ruanda politikasını geciktirmeye devam etmesi halinde İngiltere’nin AİHS’den ayrılma ihtimalini gündeme getirdi.
Braverman, “Uluslararası bir insan hakları örgütüne üye olmayan bir ülkenin insan haklarına saygı göstermesinin beklenemeyeceği fikrini reddediyorum.
Sanki Birleşik Krallık’ın Magna Carta’ya kadar uzanan gurur verici bir insan hakları tarihi yokmuş ve bizi Rusya olmaktan alıkoyan tek şey AİHS’ymiş gibi; Amerika, Kanada, Yeni Zelanda ve Japonya gayet iyi idare ediyor gibi” dedi.
Downing Street konuşmayı onayladığını teyit ederek konuşmanın “normal süreçten geçtiğini” söyledi. Times, No10’un Braverman’a İngiltere’nin AİHM’den ayrılma ihtimalini dile getirmesi için izin verdiğini bildirdi.
Bu, Strazburg mahkemesine Ruanda uçuşlarını engellememesi için baskı yapma stratejisi olarak görülüyor.