Londra’nın doğusunda 228 Kingsland Road adresinde düzenlenen gece Alataş Tiyatrosu kurucusu ve ATA Sanat Kulübü Başkanı Müslüm Alataş’ın şiir ve video gösterimiyle başladı. İngiltere ADD Başkanı Jale Özer, “Evet susmayacağız. Hayatlarını, inandıkları ilkeler uğruna veren devrim şehitlerimizi yaşattığımız, uğruna öldükleri ilkeleri gençlerimize öğrettiğimiz sürece bu mücadelede başarılı olabiliriz” dedi.
31 Ocak 1990’da öldürülen ADD Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy başta olmak üzere, 24 Ocak 1993’te öldürülen Uğur Mumcu, 24 Ocak 2001’de öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan, ADD Genel Sekreteri Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Bahriye Üçok, Prof. Dr. Ümit Doğanay, Doç. Necip Hablemitoğlu, gazeteci Abdi İpekçi, Turan Dursun, Çetin Emeç ve demokrasi yolunda katledilen aydınlanma şehitlerinin saygıyla anıldığı geceye; Araştırmacı-Yazar Abdullah Nihat Yılmaz ile gazeteci İrfan Taştemur konuşmacı olarak katıldı. Şiirler ve video gösteriminin yapıldığı gecenin moderatörlüğünü İngiltere ADD Başkanı Jale Özer, sunuculuğunu ise ATA Sanat Kulübü Başkanı Müslüm Alataş yaptı.
Yaptığı konuşmada; 31 Ocak 1990’da Ankara-Bahçelievler’deki evine giderken katledilen Prof. Dr. Muammer Aksoy’un hukukçu, yazar, aynı zamanda siyaset adamı olduğunu söyleyen İADD Başkanı Jale Özer, 27 Mayıs 1960’dan sonra yeniden döndüğü üniversitesinin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Anayasa Hukuku profesörü olan Aksoy’un, 1961 Anayasasının hazırlanması sırasında Anayasa Komisyonu sözcülüğü yaptığını, ayrıca Ankara Barosu ve Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı görevlerini üstlendiğini anımsattı.
“Yaşamı boyunca laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin savunucusu olan Prof. Aksoy, Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden verilen ödünlerin ülkeyi nereye götürdüğünü çok iyi irdeledi” diyen Özer, 1989 yılında Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kuran Aksoy’un, Kurucu Genel Başkan olarak çalıştığını da kaydetti.
Jale Özer, şöyle devam etti: “Katledilmesinden iki saat kadar sonra gazeteleri arayan bir kişi, Prof. Dr. Aksoy’un tesettür konusunda İslama karşı takındığı tavır nedeniyle Müslümanlar tarafından cezalandırıldığını söylemiş ve cinayeti İslami Hareketi adına üstlenmiştir. Oysa öldürülmeseydi, sonraki günkü basın açıklamasında şu sözleri söyleyecekti; ‘Atatürk’ün din düşmanı olduğunu söyleyenler, her alanda kendileri gibi düşünmeyenleri ve farklı inançlara sahip olanları ezmeyi, yok etmeyi, din uğruna cihat sayan vicdan özgürlüğü düşmanlarıdır. Atatürkçüler, dinin değil, din bezirganlarının düşmanıdır. Vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin tekeline almak isteyen saldırganların düşmanıdır.”
Prof. Dr. Muammer Aksoy’un cenazesinde Cumhuriyet’in bir başka yazarı, hocasının fotoğrafını kortejin en önünde kucağında taşıyan, 24 Ocak 1993 yılında, evinin önünde düzenlenen bir bombalı saldırı sonucu yitirdiğimiz Uğur Mumcu’ydu. O, kendi deyimiyle, ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağını’ çok genç yaşta kavrayan, çok araştıran, okuyan, sorgulayan ve susmayan bir gazeteciydi. Medyanın sesinin kısıldığı şu günlerde ülkemizin O’na her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
Uğur Mumcu’nun, kendisini, “Ben Atatürkçüyüm, Cumhuriyetçiyim, laikim, antiemperyalistim, tam bağımsız Türkiye’den yanayım, özgürlükten yanayım, insan hakları savunucusuyum, terörün, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların karşısındayım” şeklinde tanıttığını anlatan Araştırmacı-Yazar Abdullah Nihat Yılmaz da, O’nun hep doğruları yazdığını söyledi. Uğur Mumcu’nun demokrasiye bakışına da değinen Abdullah Nihat Yılmaz, “Uğur Mumcu, toplumu bir şeye inandırmak istediği zaman, bunu yazmadan önce birçok insana sorardı. Bundan çekinmezdi. Yazacaklarını, 100-150 kişi onaylamadan yazmazdı. O yüzden demokrasi lafla olmuyor. Demokrasi kitlelerin sesini duymakla oluyor. Tartışmakla, görüşmekle oluyor. Hiçbir zaman bugünkü gibi olmuyor” dedi.
Uğur Mumcu’yu yakından tanıyan isimlerden, gazeteci İrfan Taştemur ise, Mumcu gibi büyük gazetecilerin neden öldürüldüğünün sorgulanması gerektiğini ifade ederek salondakilere, “Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Turan Dursun, Abdi İpekçi niye öldürüldü, neden?” sorusunu yöneltti. Taştemur, “Uğur Mumcu, bu toprakların devrimci mirasını alıp bilincinde ve kişiliğinde bize yorumlayan ve sosyalizmle buluşturan gazeteciydi. İşte büyük gücü oradan geliyor. Uğur Mumcu, Atatürkçülükten çok söz eder; ancak bütünüyle sahiplendiği, Kemalizmdir. Bütün perspektifi Kemalizm üzerinedir. Uğur Mumcu’yu bağımsızlık ve sosyalizm kavramlarıyla birlikte anıyoruz” diye konuştu.