Yazar Aydın Çubukçu’nun hazırlayıp sunduğu “Renkli Resimli Felsefe, Tarih, Politika Söyleşileri”nin ikincisinde Belçikalı ressam Rene Magritte’yi (1895-1967) anlattı. Çubukçu söyleşilerin ilkinde ressam Bruegel’i ele almıştı.
Söyleşi 22 Ekim Salı günü saat 19.30’da “22 Moorfield Road Tottenham N17 6PY” adresindeki Kuzey Londra Toplum Merkezi’nde (DAY MER) kalabalık bir katılımla gerçekleşti.
Sürrealist akım içinde farklı bir yeri olan Magritte, tablolarında imge ve gerçek arasında ilişkiyi sorgulamasıyla ünlü bir sanatçı olarak biliniyor. Çubukçu, Magritte’nin felsefe, edebiyat, psikanaliz ve resim sanatı arasında kurduğu ilişki tabloları üzerinden anlattı. Belçikalı komunist bir ressam olarak Rene Magritte’i “hayatının sonuna kadar ideallerinden ilerlemiş bir ressam” olarak tanımlayan Çubukçu, sanatçının “Sanatım yalnızca burjuva ideolojisine, hayatın sönmüş olduğu iddiasına direndiği süreçte geçerlidir” sözünü örnek gösterdi.
Çubukçu şöyle konuştu: “Magritte; felsefe, edebiyat, psikanaliz ve yapısalcılıkta tartışma yaratmış, özgün görüşleriyle de bu tartışmaların odağında olmuştur. Resmi bir gösteri değil, bir derdi olduğu için yapar. Afiş ve grafikle de uğraşarak para kazanmaya çalışmıştır. Yaptığı resimlerin yorumlamasını isteyenlere de ‘Bir şey anlatmıyorum, sadece düşünmenizi istiyorum’ diyerek resmin yorumuna katılmalarını ister. Zor bir ressamdır.”
Sanatçının “Kapitalizm simgeler yaratarak bizleri yönlendiriyor” sözlerini aktaran Çubukçu şöyle devam etti: “Nesnelerle imgeler, dil ile kelimeler, kavramlar arasındaki ilişki üzerine düşünmüştür. Gerçeklik ve görüntü arasındaki ilişkiyi, bir çelişme olarak değerlendirmiş ve bağıntı üzerine tartışma açmıştır. Ona göre bağıntı, bağlananlardan bağımsız bir nitelik taşır. Bağlantının doğası, bağlandıklarından kaynaklanmakla birlikte, kendine özgüdür ve onlardan bağımsız biçimler kazanır.”