2004 yılında diasporadaki Azerbaycan Türkleri tarafından kurulan Güney Azerbaycan İstiklal Partisi, Londra’da bir protesto gösterisi düzenledi.
Pazar günü Number 10 Başbakanlık binası önünde toplanan Azeriler, İran rejimi tarafından ülkede yaşayan Azerilere büyük bir baskı uygulandığını ve kendi ana dillerinde eğitim alamadıklarını dile getirdiler. Çok sayıda Azeri’nin katıldığı gösterinin ardından Başbakanlığa verilmek üzere hazırlanan bir dilekçe yetkililere teslim edildi.
Güney Azerbaycan Bağımsızlık Partisi imzalı dilekçe şöyle: “Bu dilekçe, çocukları İran’ın diktatör rejimi tarafından ana dilde eğitimden mahsur bırakılmış 35 milyon Güney Azerbaycan Türkü ile ilgilidir.
Birleşmiş Milletler kongrelerinde ve BM genel sözleşmesinin 1. ve 55. maddelerinde belirtildiği üzere, kurumun görevlerinden biri ırk, cinsiyet, dil veya din ayırt etmeden bütün insanlara evrensel saygı, insan hakları ve temel özgürlüklerini sağlamakla yükümlüdür. Kamu ve Politik Haklar Uluslararası Anlaşması’nın 27. Maddesi ve Ulusal, Etnik, Dini ve Dilsel Azınlıkların Hakları Deklarasyonunda (1992) belirtildiği üzere, devletler ülkelerinde bulunan azınlıkların ana dillerini öğrenebilmek için gerekli eğitim imkanlarını tanımak ile de ayrıca yükümlüdür. Aynı zamanda yerel bölge halkları, BM Yerel Halkların Hakları Deklerasyonu’nda (2007) belirtildiği üzere, ana dillerinin öğretilmesi adına kendi enstitülerini ve eğitim merkezlerini kurma hakkına sahip. Ana dilde eğitim ile alınmış kararlar, Yerel ve Tribal Halklar Anlaşması (1989) ve Çocuk Hakları Anlaşması (1989) gibi pek çok farklı uluslararası anlaşma ile perçinleştirilmiştir.
Azerbaycan Kaçar Hanedanlığı’nın 1920’lerde çökmesinin ardından, Güney Azerbaycan, İran tarafından gasp edildi ve Pahlavi’nin ırkçı rejimi altında yaşamak zorunda kaldı. 1979’dan itibaren ise sözde İslami rejim hüküm sürüyor. 80 yılı aşkın bir süredir ülkenin tek resmi dili olarak Farsça öğretilirken, Güney Azerbaycan Türkçesi konuşanlar, bölgede yaşayanlar ve onların çocukları kendilerine yabancı bir dil olan Farsça’da eğitim görmek zorunda bırakılıyorlar.
Kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. Kendileri aynı zamanda Fars’lıların yaşadığı bölgelere zorla göç etmek zorunda bırakıldı. Güney Azerbaycan Türkçesi’nde yazılar yazdıkları veya gazete ve makaleler okudukları için cezalandırılıyorlar. Birinci sınıfta okuyan ve evlerinde Türkçe konuşulan çocuklar, okullarında ana dillerini konuştuklarında cezalandırılıyor ve şiddete maruz kalıyorlar. Bu sözde 1979 devrimi durumun iyileşmesine katkıda bulunmadı. Güney Azerbaycan Türkleri, İran işgali altında kalmaya devam etti ve bu insanların temel haklarının sağlanmaması durumu değişmedi. İran’ın demokratik olmayan rejimi Güney Azerbaycan Türkleri’nin çocuklarına, ana dilde eğitim görme hakkını vermemeye devam ediyor. Şu anda İran İslami faşistler ve ırkçı İranlılar tarafından yönetiliyor.
Böyle despot bir yönetim ile, azınlıkta olan Farslılar, Güney Azerbaycan Türkleri, Türkmenler, Araplar ve diğer etnik azınlıkların acılar çekmesine sebep oluyor. Şu anda ülkede yaşayan Güney Azerbaycan Türkleri’nin bir bölümü Güney Azerbaycan’da yaşamaya devam ederken, büyük bir bölümü ise zorunlu göçlerle İran’ın farklı bölgelerine gitmek zorunda bırakıldı. Güney Azerbaycanlılar üzerinde sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan büyük bir baskı kurulmuş durumda. Fakat bunun anlamı, insan hakları, eğitim ve aydınlanmanın düşmanlarının kazandığı anlamına gelmiyor.
Hayır, bu yalan makineleri ve cehaletin savunucuları İran isimli hapishanede yaşayan halkı zorla Farslılaştırmakta başarılı olamadılar. İran’daki Fars-Şia hükmünün son 31 senesinde, çocukları için ana dilde eğitim için protestoda bulunan binlerce Güney Azerbaycan Türkü kaçırıldı, tutuklandı, zorla alıkonuldu ve işkencelere maruz kaldı. İran’ın ayrımcı rejiminin Güney Azerbaycan Türklerini hedef alan bu sistematik yıldırma politikası; insanları sosyal, ekonomik ve dil açısından soykırıma uğratmak üzerine kurulu. Bizler sivil ve politik aktivistler olarak, diktatör İran rejiminin bu temel insan haklarını elimizden almasına karşı çıkıyoruz.
Bizler, özgürlüğü seven tüm hükümet ve hükümetlere bağlı olmayan organizasyonları, bizlerin İran’ın yasa dışı rejiminin altında çektiğimiz acıları görmeye ve tanımaya davet ediyoruz. Demokratik ülkelerin vatandaşlarından, bu insan hakları ihlalini ve 35 milyon Güney Azerbaycan Türkü’nün kendi dilinde eğitim görmesinin engellenmesini kınamalarını bekliyoruz.
Herkesin katılımıyla sesimizi güçlendirelim ve çocuklarımızın ana dillerinde eğitim görmesi için beraber güçlü bir duruş sergileyelim. Böyle bir insan hakları ihlali gerçekleşirken, bunu görmezden gelemeyiz. Masum çocuklarımızın sesi olmak, hepimizin ahlaki sorumluluğudur”.