Türkiye’nin 2023’te AB’ye tam üye olma hedefini değerlendiren AB uzmanı Can Baydarol, AB’nin Türkiye ile yaşadığı krizin yanı sıra kendi içinde de ciddi sorunlar yaşadığına dikkat çekti. Baydarol, krizlerin yakın vadede çözülemeyeceği görüşünde.
AB Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Selim Yenel, 2023 yılında kuruluşunun 100. yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye’nin, bu tarihte AB üyesi olmayı hedeflediğini söyledi. Almanya İçişleri Bakanlığı’nın ‘Türkiye hükümetinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’da İslamcı terör örgütlerini desteklediği’ tespitine yer veren gizli raporuna ilişkin tartışmaların yaşandığı dönemde, bir Alman gazetesine demeç veren Yenel, “Uzun vadede AB üyesi olmamak bizim için kabul edilemez” dedi.
AB uzmanı Can Baydarol, 2023’te tam üyelik hedefınin, mevcut koşullar düşünüldüğünde mümkün olmadığı kanaatinde.
Tam üyelik için hem Türkiye’nin hem de AB’nin yerine getirmesi gereken bazı koşullar olduğunun altını çizen Baydarol, müzakere sürecinde de iyi bir performans ortaya konulamadığına dikkat çekiyor:
“Başladığımız bir müzakere süreci var. 2005’ten günümüze geçen 11 yılda, maalesef izlenen performans ve şu an içinde bulunulan koşullar, Türkiye’nin çok kolay tam üye olacağını göstermiyor. AB’nin içinde yaşadığı zorluklar da malum. Öteki tarafta Türkiye’ye getirilen eleştiriler de ortada. Dolayısıyla, bugünden bakıldığında 2023 oldukça iyimser bir temenni olarak gözüküyor.”
Baydarol, AB’ye tam üyelik konusunda, pek çok başlıkta sorun yaşandığını aktarıyor. Bu sorunlardan bir bölümü Türkiye’ye ilişkin, bir bölümü ise AB’nin kendi içinde yaşadığı krizlerle ilgili:“Şu an AB üç başlıkta toplayabileceğimiz bir kriz yaşıyor. Bu da AB’nin geleceği konusunda çok ciddi endişeleri ortaya koyuyor. Bunlardan biri; euro krizi.
Tek paraya geçişle birlikte, şu anda çok fazla konuşulmuyor olsa da, o kriz bitmiş değil, Yunanistan’ın durumu hâlâ ortada. Sadece Yunanistan değil, büyük AB ülkelerinin ekonomilerinde de çok ciddi çatlaklar görüyoruz.
İkincisi, şu anda Türkiye’yi ilişkileri yumuşatma ve AB’yi itmek noktasına getiren mülteci krizi, daha genel başlığıyla Schengen krizi. Bir tarafta özgürlükler tartışılıyor Avrupa’da ama öteki tarafta güvenlik politikaları ön plana çıkıyor ve Türkiye’de bu özgürlük güvenlik dilemması içerisinde Avrupa’nın değerlerine uymamakla suçlanıyor.
Öteki tarafta da bakıyoruz ‘Türkiye, Suriyeli mültecileri ülkesinde tutsun. Biz de gereken rüşveti verelim, vizesiz turistik dolaşım hakkını verelim’ gibi bir yaklaşım var ve burada hâlâ tartışmalar devam ediyor. Üçüncü ana başlıksa Brexit krizi. Büyük Britanya’nın AB’den ayrılma noktasında yaptığı referandum ve sonuçları, şu an AB içerisinde bırakın yeni ülkeleri almayı, ‘mevcut ülkeleri bir arada nasıl tutacağız’ diye çeşitli konular var. Dolayısıyla AB’nin yakın vadedeki gündeminde, bu üç temel krizi bir şekilde düzenlemek var. Bu başarılamadığı taktirde AB’nin geleceği ne olacak tartışması var.” Can Baydarol, konunun Türkiye boyutunda ise Ankara’nın AB ile aynı kavramları kullanmakla birlikte içeriklerinin bazen örtüşmediğine dikkat çekti.