Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı tarafından düzenlenen ve 21-23 Kasım tarihleri arasında Girne Acapulco Resort Otel’de gerçekleşen “III. Dünya Kıbrıs Türkleri Kongresi” sonuç bildirgesi yayınlandı. Sonuç bildirgesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, uluslararası hukuk kriterlerine göre meşru bir devlet niteliği taşıdığı ifade edildi. Müzakere heyetine nitelikli teknik kadroların dahil edilmesi gerektiği kaydedilen bildirgede, “Müzakerelerin bu defa da sonuçsuz kalması durumunda, anlaşmalı bir ayrılığın gündeme getirilmesi ve iki bağımsız devletin oluşması için iki tarafın kabul edeceği karşılıklı bir uzlaşı ve KKTC’nin tanınması için çalışmalar başlatılması kaçınılmaz olmalıdır” denildi.
Kongre süresince 6 oturumda toplam 30 sunum yapıldı. Kongre programı kapsamında “Dış Ülkelerde Yaşayan Kıbrıslı Türklerin KKTC’de Seçme ve Seçilme Hakkı”; “Kıbrıs adasının sahip olduğu hidrokarbon kaynaklarının ölçeği, muhtemel paylaşım şekli, yaratacağı bölgesel ittifaklar, KKTC Yönetimi tarafından geliştirilmesi gereken strateji, Türk ve Rum tarafının ekonomik kalkınmasına sağlayabileceği katkı ve Kıbrıs sorununun çözümüne etkisi” ile “1963- 2013 döneminde geçen 50 yıl içerisinde Kıbrıs Türk Halkının siyasi yaşamındaki yapısal gelişmelerin tarihi perspektif çerçevesinde değerlendirilmesi ve gelinen yeni süreçte Kıbrıs Türk tarafı için öngörülen yeni siyasi hedef ve strateji” ismiyle 3 açıkoturum gerçekleştirildi.
Bildirgenin tam metni
Bildirge aynen şöyle:
Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı Kongre Sonuç Bildirgesi
1.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, uluslararası hukuk kriterlerine göre meşru bir devlet niteliği taşımaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rumların 1963’de Kıbrıs Cumhuriyetini, “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne” dönüştürmeleri ve Kıbrıslı Türklere yaptıkları yasa ve insanlık dışı muameleler nedeniyle, Kıbrıs Türk halkının barışı yeniden tesis etmek ve insanca bir yaşam için self-determinasyon hakkını kullanması sonucu ortaya çıkmıştır. Uluslararası hukuk BM Güvenlik Konseyine tanıma ile ilgili herhangi bir yetki vermemektedir. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili aldığı siyasi kararların uluslar arası hukuk açısından geçerliliği söz konusu değildir.
2.İki kurucu egemen devletin eşitliği temelinde federal çözümü arayan müzakereleri bugüne kadar destekleyegeldik. Görüşme sürecinde başarılı olunabilmesi ve etkin sonuçlar alınabilmesi için izlenmesi gereken stratejiler aşağıda belirtilmiştir:
a)Kıbrıs uyuşmazlığının, siyasal nitelikleri yanında teknik nitelikleri de dikkate alındığı zaman, müzakere heyetine nitelikli teknik kadroların dahil edilmesi şarttır.
b)Müzakereler şeffaf bir şekilde yürütülmelidir.
c)Müzakerelerde, kapsamlı, güven yaratıcı faktörlerin yer alması gereklidir.
Ancak, Rumların uzlaşmaz tutumu ve Kıbrıs’ın tümünde egemen olma hedefleri nedeniyle bugüne kadar Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılamamıştır. 2004’ten sonraki gelişmeler de BM zeminindeki çözüm arayışının nafile bir süreç olduğunu ortaya koymuştur. 45 yıldır belirsizlik içerisinde yaşayan Kıbrıs Türk halkı için bu müzakereler sonsuza kadar devam edemez.
Sonuç vermeden ucu açık biçimde sürüp giden BM zeminindeki müzakerelerin, Rumlar tarafından, Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğü sürdürme; bu suretle KKTC üzerindeki ambargoların devamını sağlama; KKTC’nin Türkiye’den başka devletlerce de tanınmasını önleme; Kıbrıs Türk halkını yorarak, bezdirerek, teslimiyet duygusu ve çözülme meydana getirme ve Türkiye’nin AB sürecini engelleme amaçlarına hizmet eden bir mekanizma olarak kullanıldığı belli olmuştur. Müzakerelerin bu defa da sonuçsuz kalması durumunda, anlaşmalı bir ayrılığın gündeme getirilmesi ve iki bağımsız devletin oluşması için iki tarafın kabul edeceği karşılıklı bir uzlaşı ve KKTC’nin tanınması için çalışmalar başlatılması kaçınılmaz olmalıdır.
3.Kıbrıs Türk Futbol Federa– yonu’nun, Kıbrıs Rum Futbol Federasyonuna üye olmayı kabul etmesini talihsiz bir gelişme olarak değerlendirmekteyiz. Bu sonucu doğuran sözde anlaşma ile KKTC üzerindeki futbola ilişkin uluslararası tecrit tedbirlerinin kaldırılacağını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Sözde anlaşmanın, KKTC’nin yine “sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” himayesi altına girmek ve dünya ile ilişkilerini “sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” bayrağı altında yürütmek gibi tasavvur dahi edilemeyecek bir sonuca razı olunmasından hiçbir farkı yoktur. Gözden kaçırılan ciddi bir gerçek, halen geçerli olan 1959Londra ve Zürih Antlaşmalarında spor, kültür, eğitim ve din konuları ile ilgili tüm irade ve kararların münhasıran Türk halkına ait olduğudur. Söz konusu antlaşmalar Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini teyit etmektedir. Hem KTFF’nun, hem de FİFA’nın bu gerçeği dikkate alması gerekmektedir.
4.KTFF Başkanının yaptığı anlaşmanın tehlikeli sonuçları ortaya çıkmadan KKTC’nin yetkili makamları tarafından “yok hükmünde” ilan edilmesi gerekmektedir.
5.Kıbrıs Türk halkı verdiği mücadele sonunda bir devlet kurmayı başarmış ancak siyaset sistemi (siyasi mekanizma) sorunları çözecek bir yapıda oluşmamıştır. Aşağıdaki hususlar toplumun acil olarak çözülmesi gereken temel sorunları olarak belirlenmiştir:
a)Siyasetin kendisi;
b)Seçim sistemindeki dengesizlik ve çok bölgeli seçim sistemi;
c)Demokrasimizin popülizm, ganimet kültürü ve erkek egemen yapısı gibi hastalıkları;
d)Parti sistemindeki oligarşik yapı;
e)Türkiye-KKTC ilişkiler biçiminde yaşanan sorunlar;
f)Eğitim sisteminin yetersizliği ve kendi vatandaşını yaratacak nitelikten uzak olması;
g)Yerel yönetimlerin yetersizliği;
h)Yargı sisteminin kendi başına harekete geçememesi;
i)Siyasal sistemdeki yozlaşma;
j)Meritokrasi sisteminin uygulanmaması nedeni ile devlet bürokrasinde oluşmuş olan verimsizlik ve çöküntü;
k)Fuhuş ve Gazino turizminin yarattığı sosyo-ekonomik çöküntü.
6.Devlet yapısının çağdaş hale getirilmesi ve daha sağlıklı işleyen bir devlet yapısı oluşturması için, gerek yerel gerekse dış ülkelerden, konularında uzman kişilerin ve akademisyenlerin oluşturacağı bir komisyonun kurulması ve bu komisyonun belirleyeceği sorunların ve çözüm önerilerinin devlet tarafından en erken zamanda hayata geçirilmesi elzemdir.
7.Siyaset sisteminin sorunları çözemeyen yapısı, devlete inançsızlığı değil tam tersine devleti yeniden yapılandırma doğrultusunda bir hareketi başlatmalıdır.
8.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anayasasına göre, seçme hakkı KKTC yurttaşı olmak ve 18 yaşını bitirmiş olmak koşullarının dışında herhangi bir koşul içermemektedir. Ayrıca, anayasamızda seçimlere katılmanın bir yurttaşlık hakkı ve her yurttaşın görevi olduğu belirtmiştir. Anayasamızın vatandaşları oy vermeğe teşvik eden düzenlemesi kapsamında yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin oy verme hakları vardır ve bu hakkın kullanılması yasalar ile düzenlenmelidir.
9.Kıbrıs Türk kimliğinin korunması adına Dünyanın koyduğu ambargoların ortadan kaldırılması için en temel hakkımız olan Evrensel İnsan Haklarını elde etmek ve KKTC’nin tanınması için lobicilik faaliyetlerini etkin ve programlı bir şekilde artırarak yürütmek temel hedefimizdir. 10.Sürdürülebilir ve yüksek rekabet gücü olan istikrarlı bir ekonomik yapı ve yatırımcı ve iş insanlarımız için uygun iş yapma şartları oluşturulduğu ve Kıbrıslı Türk iş insanları ve üreticiler haksız rekabete karşı korunduğu takdirde, sanal ortamın da daha etkili bir şekilde kullanılması ile ambargolar daha etkisiz bir hale getirilebilir. Bu bağlamda aşağıda belirtilen yapısal eksikliklerin giderilmesi gerekliliği vurgulanır:
a)Çözüme ulaşılması beklenmeden, veri tabanlarının güncellenmesi ve uluslararası standartlara ulaşılması;
b)Altyapı çalışmalarında sosyal ve çevresel faktörler dikkate alınmadığı takdirde sürdürülebilir bir ekonomi yaratılamaz;
c)Özel sektörün gelişimini engelleyen yapısal, kurumsal ve bürokratik engellerin kaldırılması şarttır;
d)Kamu sektörü kademeli bir şekilde küçültülmelidir;
e)Ekonomik, sosyal ve kültürel unsurları içeren planlı bir kalkınma programı derhal hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.