Ünü sadece Toscana’yı değil tüm İtalya’yı aşmış, eskinin şehir devleti, şimdinin şirin kasabası Lucca, İtalya’nın son yıllarda turizme kapılarını açmış noktalarından biridir.
Aslında tam anlamıyla açmış ta sayılmaz. Turist yoğunluğunun en çok olduğu saatlerde yerel halk evlerinde olmayı tercih eder. Lucca’ya sabah erken saatlerde ya da akşam üzeri giderseniz, bu muhteşem kasabanın gerçek yüzünü görmeniz mümkündür.
Sizi ilk karşılayacak olan şey, büyükçe bir meydanda yer alan, ünlü İtalyan besteci Giacomo Puccini’nin heykelidir. Bu heykelde, dünyanın bütün rahatlığını, keyfini, sefasını, konformizmini görürsünüz. Kısa hayatından keyif alabilmek için tüm dertlerden, tasalardan sıyrılmış bu adam, hafif bir sanatçı duyarlılığıyla oturduğu yerden dünyayı ince ince izler. Aslında bu heykelden şirin mi şirin Lucca kasabasının karakterini anlamak gerekir.
Bir zamanlar Venedik ile birlikte iki büyük İtalyan şehir devletinden biri olan Lucca, o büyük kent ciddiyetini hala korur. Ama asla sadece ciddi değildir. Lucca sokaklarının tamamına yakını araç trafiğine kapalıdır. Bu nedenle kasabanın en yaygın ulaşım aracı bisiklettir.
Söz konusu sanat olunca aktivitelerin hiç durmadığı rahatlıkla söylenebilir. Hemen her tarihi yapı, her akşam bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapar. Yani Lucca’da akşam katılacak aktivite bulamamak gerçekten zordur. Çok sayıda kilise ve galeri de birçok sergiye ev sahipliği yapar. Özellikle Lucca’ya gitmişken Puccini dinlemek isteyenler için, katedrallerde gerçekleştirilen Puccini operaları da bulunmaz bir nimettir.
Lucca’da görülecek yerler:
Lucca’da çok sayıda irili ufaklı meydan, kilise, saray ve müze bulunur. Kasabadaki meydanları, Anfiteatro Meydanı, Napoleone Meydanı, San Martino Meydanı ve San Michele Meydanı olarak sıralamak mümkündür. Bunlardan en ünlüsü Lucca’nın kuruluşundan beri var olan, isminden de anlaşılacağı üzere ilk kurulduğunda amfi-tiyatro olan, Anfiteatro Meydanı’dır. Amfi-tiyatroyu oluşturan yapılar günümüze kadar geçirdiği dönüşümlerle birer ev halini almıştır. Fakat dizayn açısından aynı kaldığı için oranın bir amfi-tiyatro olduğunu anlamak oldukça kolaydır.
Kilise ve katedral açısından da çok zengin olan Lucca’da, Lucca Katedrali ve San Michele in Foro Kilisesi oldukça görkemli birer mimari olup, aynı zamanda oldukça geniş birer meydana da sahiptir. Lucca Katedrali’ni dev kulesi nedeniyle kasabanın birçok yerinden görmek mümkündür.
Kasabayı çevreleyen dev surların üzerinde çok sayıda ağaç bulunur.
Bu yüksek yapıların üzerine yapılmış bahçeler ilkbahar, yaz ve sonbaharda muhteşem bir hale gelir. Özellikle Guinigi Kulesi’nin üzerinde yer alan bahçe görülmeye değerdir. Babil Asma Bahçesinden esinlenilerek hazırlanmış olan bu bahçe Lucca’nın en çok ilgi gören noktalarındandır.
Bir de Puccini’den La Boheme operasını dinleme şansınız varsa, Lucca’da geçireceğiniz bu zamanın hayatınız boyunca aklınızdan çıkmayacağından emin olabilirsiniz.