Hükümet İslami liderlere genç müslümanların Britanya kimliği ile gurur duymaları çağrısında bulundu.
Camilere gönderilen mektupların altında, (Communities Secretary) Eric Pickles ve Peer Lord Ahmad’ın imzaları vardı. İçişleri Bakanı Theresa May de Pazar günü Britanyalı Yahudilerin düzenlediği yürüyüşe katıldı. May, Avrupa ve İngiltere genelinde Paris saldırıları sonunda antisemitizmin arttığını söyledi.
Eski baş haham (Rabbi) Lord Sacks ise geçtiğimiz Pazar günü yaptığı açıklamada, Britanyalı Yahudiler arasında yaşanan endişenin ‘rekor seviyede yüksek’ olduğunu belirtti. Sacks, insanların sinagoglara ve hatta sokağa dahi çıkmaktan çekindiğini söyledi. Hükümet ise beklenmedik bir hamle ile ülke genelindeki bütün camilere bir mektup yollayarak yardımlarını istedi. Hükümetin gerekçesi ise, cihatçı ideolojiyle kendi başlarına savaşmalarının imkânsız olması oldu.
Hükümet aynı zamanda Müslüman liderlerin, gençlerin ve bayanların radikalleşmesini önlemek gibi bir “sorumluluğu” bulunduğunun altını çizdi.
Fakat hükümetin yolladığı mektup, Müslüman liderlere aşırıcılığa karşı sorumluluklarını hatırlatmak için hazırlanan bir yazı olsa dahi, İslami liderlerin ve Müslüman toplumun kendilerinin cihatçılar ile aynı kefeye koyulması tartışmalarını körükleyebilir. Mektupların yollanması, bu kesim tarafından ayrılıkçı bir hareket olarak görülebilir.
Pickles daha önceki dönemlerde, aşırı sağcıların kundaklamalarının hedefi olan imamlara ve Müslüman liderlere destek için de bir mektup yollamıştı. Fakat bu sefer bu gruba ilk kez, aşırıcılık ve cihatçılara karşı koymaları konusunda çağrıda bulundu.
Britanyalı Müslümanlar Konseyi’nin sekreter yardımcısı olan Ibrahim Mogra, ülke genelinde bütün imamların yıllardır, Batı ülkelerinin yurtdışı politikalarına kızan gençleri “daha iyi eğitmek” için çaba sarf ettiğini belirtti.
Mogra genç Müslümanların, yapılan her terör saldırısını sanki kendi suçlarıymış gibi kınamak zorunda hissetmesine kızdığı konusunda uyarıda bulundu.
Mogra yollanan mektubun bazı imamlarca ‘Hipokratlık’ olarak görüleceğini, Müslümanların ise kendileriyle uğraşıldığı hissine kapılabileceğini söylerken “Ne zaman bir bakan, dini bir gruba böyle bir mektup gönderdi?” sorusunu sordu. Camilere göre ise, asıl sorun internet. “Bu durum, imamların ve camilerin eliyle çözülecek bir sorun değil.”
David Cameron, bu hafta sonu yaptığı açıklamada Papa Francis’in dinleri aşağılayanların “yumruk yemeye hazır olması gerektiği” yorumlarına katılmadığını söyledi. Washington’a yaptığı gezi sırasında CBS News’e açıklamalarda bulunan başbakan, “Özgür bir toplumda, bir kesimin dini inançlarına karşı kusur işlenmesi ihtimali vardır. Ben bir Hristiyanım ve eğer birisi İsa hakkında aşağılayıcı bir şey söylerde ben bundan alınabilirim. Fakat özgür bir toplumda, benim bu konuda öç almaya çalışmam söz konusu dahi olamaz” şeklinde konuştu.
Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise, mevkidaşı İsrail Başbakanı Netanyahu’yu, Gazze’ye yaptığı bombalamalar ve saldırılar ile provokasyonda bulunmak ve Müslüman dünyasını radikalleştirmek ile suçladı.
Reuters ile yaptığı röportajda Davutoğlu, Ortadoğu’da barışın ve aşırıcı grupların yok edilmesinin Filistin devleti kurulmadan gerçekleşemeyeceğini belirtti.
Davutoğlu, uluslar arası toplumun ise bütün çabalarını İŞİD ile çatışmak için harcamasının bir hata olduğunu ve bütün problemlerin başlangıç noktasının Suriye Devlet Başkanı Başar Esad’ın “gaddarlığı” olduğunun altını çizdi.
AB üye adayı ve bir Nato üyesi olan Türkiye, Batı ülkelerinin cihatçılar ile verdiği savaşta kilit bir önem taşıyor. Fakat ülkenin liderleri, Batıda yükselişe geçen İslamofobi jıbysybda endişeliler ve İsrail’e karşı sert söylemlerinin şiddeti son dönemde artmaya devam ediyor.