Türkiye ve dünya çapında adını altın harflerle yazan askeri ve siyasi deha Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda saat 9’u 5 geçe yaşama veda etti. Büyük önder, Cumhuriyet’in kurucusu ve Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı olan Atatürk, vefatının üzerinden 85 yıllık geçmiş olmasına rağmen hala derin bir saygı ve özlemle anılmaktadır.
Bugün,(10 Kasım) Türkiye genelinde ve yurt dışında pek çok etkinlikle, anma töreniyle, saygı töreniyle Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yılı dönümü anılıyor. Onun geçmişindeki Cumhuriyet devrimleri ve modern Türkiye’nin temelleri, bugün hala yaşayan bir miras olarak görülmektedir. Atatürk’ün öğretileri, Türk milletinin birlik ve aralıklı ideallerini pekiştirmeye devam etmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk: Bağımsızlık Mücadelesinin Liderliği
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve lideri Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıllık yaşamında milletinin ve vatanının bağımsızlığı için girdiği mücadeleyi askeri ve siyasi dehasıyla zaferle taçlandırarak, adını Türk ve dünya tarihinde altın harflerle yazdırdı. Atatürk, sadece askeri zaferleriyle değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in temellerini atan devrimleriyle de Türk milletinin gönlünde özel bir yer edindi.
Bağımsızlık ve modernleşme idealinden ilham alan Atatürk, Türkiye’yi çağdaş bir ulus devletine dönüştürdü. Eğitimden hukuka, sanattan siyasete kadar birçok alanda gerçekleştirilen reformlarla Türkiye çağdaş medeniyetler arasında hak ettiği yere taşındı.
Büyük Önder Atatürk’ün Erken Yılları
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım’ın arzusuyla Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlayan Atatürk, daha sonra babası Ali Rıza Efendi’nin isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti ve okulu başarıyla tamamladı.
Atatürk’ün eğitim hayatı, daha sonra askeri eğitim almaya kadar uzandı. Harp Okulu’nu bitirerek askeri kariyerine adım atan Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı olarak süren dönemlerinde önemli görevleri üstlendi. Bu süreçteki liderlik yeteneği, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde ve aralıklı mücadelesinde kritik bir rol oynamasının olanaklarını tanındı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Askeri Kariyeri Başlıyor
Ortaokul eğitimini tamamladıktan sonra Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nden yararlanan Mustafa Kemal, eğitimine Selanik Askeri Rüştiyesi’nde devam etti. Matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi’nin ona “Kemal” adını vermesiyle tanındığı bu dönemde, Atatürk’ün için önemli dönemeç oldu.
Selanik Askeri Rüştiyesi’ni başarıyla tamamladıktan sonra Manastır Askeri İdadisi’ne devam eden Atatürk, bu okuldan ikincilikle mezun oldu. 1899’da Harp Okulu’na giriş yaparak askeri eğitimini 1902’de teğmen rütbesiyle tamamladı. Daha sonra 1905’te Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu.
Bu dönemde yabancı dil eğitimine önem veren Atatürk, yaz aylarında Selanik’te Fransızca dersleri aldı. Askeri kariyerindeki yükselişiyle birlikte, Atatürk’ün liderlik ve başarma yeteneği daha belirgin hale gelmeye başladı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Askeri Kariyerindeki İlerleyiş
Mustafa Kemal Atatürk, kurmaylık stajı için 1905’te Şam’da 5. Ordu emrine atanarak Suriye bölgesinde görev aldı. Üstün hizmetleri nedeniyle Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı ile ödüllendirildi. 1907’de Manastır’daki 3. Ordu Karargahı’na atanan Atatürk, Selanik’teki kurmay şubesinde görevlendirildi.
Atatürk, 1909’da İstanbul’daki 31 Mart Vakası’nı bastıran Hareket Ordusu’nda görev alarak başarılı bir performans sergiledi.
Atatürk’ün askeri kariyerindeki bu başarılar, onun liderliği ve dehasının ilk belirtileriydi. Balkan Savaşı sırasında gösterdiği üstün performans, Türk milletinin bakış açısını önemli bir komutan ve lider olarak tanımlamaya başlamasına neden oldu.
Çanakkale Savaşı’nda Atatürk’ün Üstün Başarısı
Atatürk, 1913 yılında Sofya’da ataseye atanarak planlama görevlerinde bulundu. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine cephede aktif görev alınması istendi. Başkomutanlık Vekaleti’ne başvuruda bulunuldu, ancak kendisine Sofya’daki atasemiliterlik görevinin daha önemli olduğu bilgisi verildi.
Bu duruma itiraz olarak Atatürk Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya şu mektubu yazdı:
“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da atasemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf memur olmak liyakatinden mahrumsam, inancınız bu ise lütfen açık mahrumiz.”
Bu mektup, Atatürk’ün vatan müdafaasına olan bağlılığını ve cephede aktif görev almak istediğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu tutum, Atatürk’ün liderliği ve vatanseverlik ilkelerinin bir olarak kabul edilmesidir.
Atatürk’ün 1915-1916 Yılları Arasındaki Askeri Başarıları
Atatürk, 1915 yılında Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı 19. Tümen Komutanlığı’na atanarak Gelibolu Yarımadası’nda önemli bir göreve getirildi. Conkbayırı taarruzunda gösterdiği liderlik ve birleştirme zekasıyla düşman birlikleri geri çekilmeye zorlandı ve bu başarı sayesinde “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.
Atatürk’ün ölümden kıl payı kurtulduğu olay, Conkbayırı taarruzundaki görevi sırasında meydana geldi. Göğsüne isabet eden şarapnel parçası, Atatürk’ün göğüs cebindeki saati parçalayarak dönüşümü sonucu, olası bir ölümden kurtulmasını sağladı.
Bunun üzerine Atatürk, Doğu Cephesi’nde 16. Kolordu Komutanlığı’na atanarak, 1916 yılında Bitlis ve Muş’u düşmanlarına karşı Rus saldırılarına karşı geri aldı. Bu başarıları, Atatürk’ün askeri dehasını ve liderliğini bir kez daha ortaya koydu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917-1919 Yılları Arasındaki Faaliyetleri
1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7. Ordu Komutanlığı’na atanarak bu önemli görevde yer alan Atatürk, aynı yıl içinde Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve savaş cephelerinde incelemelerde bulundu. Bu süreç, depolama ve askeri bilgi geliştirme açısından önemli bir dönemdi.
1918’de tekrar görevlendirildiği Suriye cephesinde 7. Ordu Komutanı olarak başarılı bir performans sergileyen Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından İstanbul’a geri döndü. Bu dönemde düşman işgalinden kurtulma hedefini gizli tutarak, Ordu Müfettişliği göreviyle İstanbul’dan ayrıldı.
Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a özgür milli mücadele sürecini başlattı. Bu süreçte, 22 Haziran 1919’da yayımladığı Amasya Genelgesi ile Türk milletinin vatanının bütünlüğünün ve bağımsızlığının tehlikede olduğunu bildirerek, Sivas’ta bir kongre toplanacağını duyurdu. Bu, tam aralıklarla ve milli mücadele için atılan ilk adımdı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele Dönemi ve TBMM’nin Kuruluşu
Osmanlı hükümetinden istifa eden ve askerlik görevinden yararlanan Mustafa Kemal, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, ardından 4 Eylül 1919’da Sivas’ta düzenlenen kongrelerin başkanlığını üstlendi.
Bu kongrelerde alınan kararlarla düşman işgaline karşı milletin vatanını savunacağı, geçici bir güç kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği ilan edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920’de Ankara’da açıldı ve Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı olarak seçildi.
Milli Mücadelede Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz
Osmanlı planı ile İtilaf resimleri arasında 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’na karşı çıkılması, Milli Mücadele’nin ana hedeflerindendi. Mustafa Kemal Atatürk, Sevr Antlaşması’nı tanıdıklarını belirterek, Türk milletinin siyasi, adli, ekonomik ve mali bağımsızlığını yok etmeye yönelik bu antlaşmayı kabul etmeyeceklerini ilan etti.
İzmir’in işgali ve Sevr Antlaşması’nın imzalanmasının ardından TBMM tarafından kabul edilmeyen antlaşmanın bir sonucu olarak Türk-Yunan Savaşı başladı. Yunan güçleri, İzmir’i işgal etmiş ve Anadolu içlerine doğru ilerlemişti. Ancak Milli Mücadele’nin kararlılığıyla 1921’de Birinci ve İkinci İnönü Savaşları kazanıldı, Yunan ilerlemesi durduruldu.
Sakarya Meydan Muharebesi, 23 Ağustos 1921’de başladı ve Türk ordusu tarafından kazanıldı. Atatürk’ün ünlü emri olan “Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her şahsın vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” bu dönemde verildi. Sakarya Meydan Muharebesi, Türk ordusunun düşmanının bozguna uğramasıyla sonuçlandı.
Bu başarı, Kurtuluş Savaşı’nın kaderini değiştirdi ve Büyük Taarruz’a doğru bir adım olarak nitelendirildi.
Büyük Taarruz ve Kurtuluş Savaşı’nın Zaferle Sonuçlanması
Sakarya Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasının ardından, Mustafa Kemal Paşa’nın hükümdarlığındaki Türk ordusu, Büyük Taarruz’a başladı. 26 Ağustos 1922’de başlayan taarruz, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Muharebesi ile zaferle sonuçlandı. Bu tarihi savaş, Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak da adlandırılır.
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin mücadelesinin en kritik bölgesinin kendisinde elde edilen büyük bir zaferdi. Yunan ordusunun büyük bir kısmı imha edildi ve Türk ordusu tarafından bozguna uğratıldı. Bu zafer, Türk milletinin kurtuluş mücadelesindeki kararlılığının ve birliğinin sembolü haline geldi.
9 Eylül 1922’de Türk ordusu, İzmir’e girdi ve işgal altında son büyük şehir kurtarıldı. Bu tarih, Türk milleti için kurtuluş ve ayrılık günleri olarak kabul edilir. Atatürk, bu zaferin ardından Türk milletine “Sıradan ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Emri kullanarak, düşman işgali altında diğer bölgelerin kurtarılması için yeni bir aşamayı başlattı.
Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasıyla 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak ilan edildi.
Atatürk Dönemi ve Cumhuriyeti İnşası
Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretilerindeki Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından bir dizi önemli reforma girişti. Atatürk, Türkiye’yi çağdaş, laik, demokratik bir cumhuriyet olarak inşa etmeyi hedefledi. İşte Atatürk döneminde gerçekleşen bazı önemli gelişmeler:
1. Hukuki ve Siyasi Reformlar: Atatürk, Türkiye’nin hukuki ve siyasi mülkiyetini modernleştirmek için önemli adımlar attı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine TBMM’nin kurulmasıyla monarşi sona erdi, cumhuriyet ilan edildi. Türkiye’de kadınların oy hakkının sağladığı 1934’te gerçekleşen seçimlerde kadınların milletvekili seçimi ve seçim hakkını kazandı.
2. Dil Reformu: Atatürk, Türk dilini yeniden açmak amacıyla alfabe değişikliği gerçekleştirdi. 1928’de Arap alfabesi yerine Latin alfabesi kabul edildi, bu da Türk dilinin yazısını daha basitleştirdi.
3. Eğitim Reformları: Atatürk, eğitim sürecindeki değişimlere gitti. Medrese sistemi kaldırıldı, laik eğitim modeli benimsendi, karma eğitime geçildi. Bu reformlar, Türkiye’nin modern bir eğitim sistemine kavuşmasına yöneticilik yaptı.
4. Hukuk ve Ceza Reformları: Atatürk, Türk hukuk sistemini modernleştirmek için çalıştı. Batılı hukuk normlarına uygun yeni kurallar kabul edildi. İslam hukukunun unsurları kaldırıldı ve laik hukuk sistemi benimsendi.
5. Ekonomik Reformlar: Atatürk, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını kazanmak için çeşitli ekonomik reformlar gerçekleştirdi. Tarım ve sanayi alanında modernleşmeye yönelik adımlar atıldı.
6. Sağlık Reformları: Sağlık alanında önemli adımlar atan Atatürk, modern hastanelerin oluşumunu destekledi ve genel sağlık standartlarını yükseltti.
7. Lozan Antlaşması: Atatürk’ün egemenliklerindeki Türkiye, 1923-1924’te Lozan Antlaşması’nı imzalayarak uluslararası alanda bağımsızlığını kazandı ve sınırları yeniden belirlendi.
Mustafa Kemal Atatürk, ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk milletinin lideri olarak saygı ve sevgiyle anılmaya devam etti.
O’nun ülkesindeki reformlar, Türkiye’nin modern bir ulus devleti olarak yollarını sürdürmesinde temel bir rol oynadı.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e 14 Haziran 1926’da İzmir’de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Suikast girişiminin elebaşları İzmir’de tutuklandı.
Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin yaptığı açıklamada, “Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Bu olay, Atatürk’ün Cumhuriyeti ve ilkeleri için kararlılık ve vatanseverliğini vurgular.
Gazi Mustafa Kemal’e, 24 Kasım 1934’te 2587 sayılı Kanun’la “Atatürk” soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
“Atatürk”, Türk milletinin liderine bağlılığının bir ifadesi olarak kabul edilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerindeki Türkiye, iç politikada ve dışta önemli adımlar atılmış ve ülkenin politikasının kalkınmasına katkı sağlanmıştır. Beş Yıllık Sanayi Planı, Türkiye’nin ekonomik açıdan piyasada olması ve sanayileşmeyi teşvik etmek amacıyla hayata geçirilmiştir.
Ayrıca Atatürk’ün tarihinde Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne üye olmuş, Balkan Antantı’nı imzalamış, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni gerçekleştirmiş ve Sadabat Paktı gibi önemli anlaşmalara imza atmıştır.
Bu girişimler, Türkiye’yi bölgede ve dünyada etkili bir aktör haline getiriyor.Atatürk, Hatay’ın ana vatana katılması için yoğun diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939’da gerçekleşti.
Bağımsızlık Mücadelesinin Lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün Vefatı Büyük Bir Hüzünle Karşılandı
Türk milletinin mücadelesini başarıyla yöneten, devrimleri gerçekleştiren ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak tarihe geçen Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrıldı. 57 yıl süren hayatında vatan ve millet için adeta bir kahramanlık destanı yazan Atatürk’ün vefat haberi, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde büyük bir üzüntüye neden oldu.
Dolmabahçe Sarayı’nda saat 9′ u 5 geçe hayata gözlerini yuman, Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı, tarihi bir dönem sona erdiği hissini yaratırken, yabancı devlet adamları da bu büyük liderin ardından derin üzüntülerini dile getirdiler.
Atatürk’ün naaşı, büyük bir devlet töreniyle 10 Kasım’da Türk bayrağına sarılı tabut, Dolmabahçe Sarayı’nda üç gün süreli milletin ziyaretine açılarak, ona minnet ve saygının bir ifadesi oldu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün geride bıraktığı devrimler, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluştururken, onun ilkesi ve inkılapları hala Türk milletinin yürüdüğü yolda yol almaya devam ediyor.
Atatürk’ün Cenazesi, Büyük Bir Törenle Türkiye’nin Başkentine Getirildi
Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazeyete intikali Türk milletini yasa boğarken, cenazesi özel bir törenle Ankara’ya getirildi. 20 Kasım 1938’de Ankara’da gerçekleşen cenaze, 21 Kasım 1938’de Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine defnedildi. Dünya devletleri, Atatürk’e duydukları saygıyı göstermek için özel olarak törenlere katıldı.
Atatürk’ün naaşı, ölümünün 15’inci yılı olan 10 Kasım 1953’te Türkiye’nin başkenti Ankara’nın simgesi haline gelen Anıtkabir’e nakledildi. Türk bayrağına sarılı tabut, bu kez sonsuzluğa uğurlanırken, milletin sevgisi ve özlemiyle dolup taştı. Anıtkabir, Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikal ettiği bu birikimin ardından onun büyük mirasını muhafaza etmeye devam ediyor.
Büyük Önder, ölümün üzerinden geçen yıllara rağmen, Türk milletinin his ve düşüncelerinde varlığını sürdürmeye devam ediyor.
‘SAYGI ve MİNNETLE” anıyoruz.



ENFIELD
HACKNEY
HARINGEY
ISLINGTON











