Kâzım Altan’ın birbirine bağlı üç uzun öyküden oluşan “Pantelis” adlı kitabı yayımlandı. Kıbrıs göçmeni olan eğitimci Kâzım Altan’la geliri Kıbrıs’ta, Lefkoşa Sinir ve Ruh Hastanesi’ne bağışlanacak olan kitabı “Pantelis” hakkında konuştuk.
Kâzım Altan’ın birbirine bağlı üç öyküden oluşan Pantelis adını taşıyan kitabı yayımlandı. Kıbrıs’tan Londra’ya uzanan bir göç hikâyesinden irili ufaklı birçok hikâye çıkararak kendisini okuyucuya duyuruyor Kâzım Altan. Bu hikâyeler içinde hüzünler, kırgınlıklar, göçmenlik mücadelesi ve elbette aşk da var. Kendisi de Kıbrıs göçmeni olan eğitimci Kâzım Altan’la geliri Kıbrıs’ta, Lefkoşa Sinir ve Ruh Hastanesi’ne bağışlanacak olan kitabı “Pantelis” hakkında konuştuk.
Kâzım Bey, sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Kıbrıs’ın Baf köyleri nden biri olan Ayia Varvara’da (Engindere’de) doğdum. İlkokul ve lise eğitimim Baf kasabasında geçti. O yıllarda Baf Kazası, Kıbrıs’ın mahrumiyet bölgesiydi, şimdilerde ise Güney Kıbrıs’ın önemli turistik merkezlerinden biridir. Baf’ta Kurtuluş Lisesi daha yeni kurulmuştu. Annem hep avukat olmamı isterdi. Babam ise bu konuda pek renk vermiyordu. Buna rağmen daha iyi bir eğitim alabilmemiz için bizi kasabadaki ilkokula kaydetmekte ısrarlıydı.
Şimdi geriye baktığımda köyümüzün ilkokulundan mezun olanların çoğunun yüksek eğitim aldığını görüyorum. Belki de buna gerek yoktu, ama o öyle istemişti. Kulaktan kulağa aktarılan ve tarlada, bağda, bahçede, insanımın kendine has bir tarzla anlattığı masallara, gerçek hayat hikâyelerine, atışmalı söyleşilere ve halk müziğimize çocukluğumdan beri âşıktım. Okulun kütüphanesi yoktu. Evimizde de kitap kültürü yok denecek kadar azdı.
O yıllarda, çevremde “roman okumak, sinemada film izlemek, edebi bozar” inancı hakimdi. Böyle düşünmeyen akraba ve arkadaşlarım kitaplarını benimle paylaştılar. Onlara müteşekkirim. Londra’ya yüksek eğitim için geldim. Kıbrıs’ta iki toplum arasındaki çatışmalar sonucunda burada kalmak zorunlu oldu. Geçim derdi, İngilizceye hakim olma çabalarım, üniversite yılları, eğitim alanında kariyerim, ailevi sorumluluklarım, toplum çalışmalarım derken zaman geçti, ama okuma ve yazma hevesim devam etti. İki lisana da eşit hakimiyetim olduğu halde, üç öykü içeren Pantelis’i, İngilizce yazdım, sonra da Türkçeye çevirdim.
Öykülerinizde hangi konuları işlediniz?
Yazılarımda konuşulması gereken “tehlikeli” konular var. Hayat maalesef bir gül bahçesi değil; ama sanırım, ben konuların en zorunu seçtim. Sinir ve ruh sağlığı bu zor konulardan biridir. Üç öyküde, belki de ilk iki çocuğunu kaybeden annemin öfkesi, çocuksuz yaşama mahkum anne adayının feryadına karışır. Babasını hiç bilmeyen Panteli’nin sessiz isyanı da aynı koro içindedir. Anlayamadıkları sebeplerden dolayı “gerçek” neyse, onu görmekte güçlük çeken, topluma bir türlü ayak uyduramayan ruh hastalarının halleri yine o harmanlanmış hayat tecrübemden çıkmıştır. Bu, yüksek eğitim yıllarımda kendini kaybeden sınıf arkadaşımın, ya da bir öğrencimin ruhsal değişiminin farkındalığı olabilir. Sokakta kendi kendine konuşan bir hastanın beynimde bıraktığı iz de bu etkenlerden biridir. Ruh hastalarını her zaman tehlikeli ya da komik gören toplum bireylerinin tepkileri de bir şekilde kendini bu satırların içinde bulur.
Kurgu tecrübe, araştırma ve hayal gücünün yarattığı sinerjinin ürünüdür. Yazmak ise öğrenilmesi gereken bir tekniktir. Yazar bu dörtlüyü bağdaştırmak için didinip durur. Bazen başarılı olur, editörün alkışını duyar, bazen de kurguya perde düşer, o ilham denilen şey neyse, onu oturup bekler ya da beklerken başka şeyler yapar. Perde düşünce ben de öyle yaptım.
Kitabınızın başında Panteli’nin Kıbrıs’tan Londra’ya uzanan öyküsüne şahit oluyoruz. Siz de Kıbrıslı bir yazarsanız. Panteli gerçek bir karakter mi?
Biraz Panteli karakterinden söz edebilir misiniz? Panteli bir Kıbrıslı Rum kadınla sevgilisi Kıbrıslı Türkün oğludur. Ama bu karakter bir Kıbrıslı Türk kadınla bir Rum gencinin oğlu da olabilirdi. Bence, duygular sınır tanımaz. Eminim, hepimiz, farklılıkları göz ardı ederek birlikteliğe karar veren çok insan tanıyoruz. Öyküde bu iki insan sadece bir aşk yaşadı. Az önce de belirttiğim gibi, Panteli’de konular ve karakterler hayat tecrübemin hayal gücümle harmanlanması sonucunda ortaya çıktı. Bu öykü aynı zamanda, farklı coğrafyalarda doğmuş, şu veya bu sebepten dolayı ülkelerinden göç etmek mecburiyetinde kalmış insanların da öyküsüdür. İçsavaş, belki toplumdan dışlanma veya ekonomik sıkıntılar göçün başlıca sebebidir. Kaderi kırmak için çalışmak didinmek de bu insanların ortak mücadelesidir. O mücadeleyi Panteli’yle birlikte yaşıyoruz. Onun, kalabalık Londra şehrindeki yalnızlığına rağmen, dürüst ve düzenli çalışmaları, sebatı, tutumlu olması, köyüne, insanına olan bağımlılığı, azınlık toplum fertlerinin çabalarını ve duygularını yansıtır.
Kitabınızın gelirini “Kıbrıs Sinir ve Ruh Hastanesi’ne bağışlayacağınızı ifade ediyorsunuz, üç öykünün ortak noktalarından biri de her öyküde bir şekilde bu konunun yer alıyor olması… “Ruh Sağlığı” konusunun öykülerinizin odağında yer alması konusunda ne söylersiniz?
Birçok ülkede olduğu gibi, Kıbrıs’ta da ruh hastalıkları gizli tutulmaya çalışılır. Halbuki dünya nüfusunun altıda birinin hayatları boyunca en az bir kez bu tür hastalıklara maruz kaldığı kanıtlanmıştır. Bunların arasında lise ve üniversite yıllarımda hastalanan arkadaşlarım, öğrencilerim, savaş mağdurları, şiddet sonucu kendilerini kaybeden anneler ve çocuklar da var. Tüm imkânsızlıklara rağmen hastalığı normalleştirmeye çalışan bu kurumun finansal yardıma ihtiyacı olduğu malumdur. Umarım bu anlamda kitabın kazancı bol olur. Üç öyküde, sinir hatalıklarını bağlayıcı konu olarak işlemek zor fakat benim açımdan, ilginçti. Bu konu şık hayatları sergilemiyor. Ama o hayatı kitaptaki kahramanlarla biraz olsun yaşamak, hepimize iyi gelir sanırım.
• Kâzım Altan’ın kitabını Fieldseat Cafe’den (665 High Rd, Tottenham, London N17 8AD) ve https://pressdionysus.com/product/pantelis/ internet adresinden edinebilirsiniz. (info@pressdionysus.com).