5 Aralık 1934 senesinde kabul edilen “Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı” tanıyan ve yurdumuzun çağdaş uygarlık seviyesine çıkması için çok önemli olan devrim yasasının 89. ve Cumhuriyet’imizin 100.yılında: Türkiye’de kadının yeri nerededir?
Osmanlı Devleti’nde kadınlar sosyal, kültürel ve siyasal haklardan mahrum bırakılmış, hatta nüfüs sayımında topluma bile dahil edilmemişlerdi. Osmanlı dönemini, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını, ve son 21 yıldır yaşadığımız dönemi daha iyi anlayabilmek için 3 Nisan 1923 gününe gidelim: “Analar cennetten bile yücedir”
Mecliste önemli bir yasa görüşülüyor. Birinci Meclis yenilenecek ve seçime gidilecektir, yeni bir seçim yasasına gereksinim duyulmaktadır. Eski yasada her elli bin erkek nüfus için 1 milletvekili seçiliyordu. Uzun süren savaşlar yüzünden erkek nüfus iyice azalmış, elli bin sayısının yirmi bine düşürülmesi tartışılıyordu. Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey ile küçük bir grup milletvekili kadın nüfusunun da sayılmasını önerdi. Öneri şok tesiri yarattı, Çoğunluk erkeklik onurlarının rencide edildiğini haykırarak, gürültü çıkararak Tunalı Hilmi’yi konuşturmuyorlardı. Tunalı Hilmi Bey, “sıralara vurularak ve ahşap yer döşemesinden ayakla çıkarılan gürültüler içinde” sesini duyurmaya çalışıyor ve Meclis tutanaklarına geçen konuşmasında; “Savaşa katılan analar, erkeklerden daha çoktu… Lütfen ayaklarınızı vurmayınız… Efendiler, ayaklarınızla yere değil, kutsal analarımızın bacılarımızın başlarına vurmuş oluyorsunuz. Sizden rica ediyorum, benim anam, babamdan daha yücedir… Analar cennetten bile yücedir. (şiddetli ayak sesleri)… İzin veriniz, arkadaşlar, sizlerden analara bacılara (artan gürültüler) oy hakkı, seçilme hakkı vermenizi istemiyorum, yalnızca sayılmalarını istiyorum” diyordu. Karşıtçı milletvekillerinin başında yer alan Eskişehir Milletvekili Emin Bey, Tunalı Hilmi Bey’i; “Böyle düşünce olmaz, dinsel yasaya saygı göster, milletin duyarlılıklarıyla oynama” diye tehdit ediyor, Konya Milletvekili Vehbi Bey ise, “Bizim memleketimize bolşeviklik daha girmedi, Hilmi Bey” diye bağırarak sert tepki gösteriyordu. Seçim Yasası, kadın nüfusu değerlendirme dışı bırakarak kabul edildi ve tartışma 1923 yılı için bitmiş oldu.
Önce Cumhuriyet ilan edilmeli
Sonuç Mustafa Kemal’in kurmak istediği çağdaş Türkiye gerçeği ile tezat teşkil ediyordu. Başarı için devlet yapısını, hukuku, kadına bakışı değiştirmesi gerekiyordu ve bunu ancak kadın ve erkeğin eşit olduğu laik düzende yapabilirdi, Buna rağmen sessiz kaldı, meclis tartışmalarına katılmadı. Önce Cumhuriyet ilan edilmeli, Meclis’in yapısı değiştirilmeli ve çıkarılan devrim yasaları ile halkı bu düşünceye alıştırmalıydı.
Cumhuriyet’in ilanından sonra kadın haklarıyla ilgi yapılan devrim yasaları:
Çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni hedefleyen Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları, kadınların toplumda eşit bireyler olması için gerekli yasal düzenlemeleri ardı ardına hayata geçirmişlerdir. Medeni Kanun’un 1926 yılında kabulü ile aile hayatına yenilikler getirilmiş ve kadına erkekle eşit haklar tanınmıştır. Bu haklardan en onemlilerinden biri de, 5 Aralık 1934’te Türkiye Büyük Millet Meclisinin kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek, Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar vermesidir. 1935 yılı seçimlerinde Türk kadını ilk kez seçilme hakkını da kullanmıştır, TBMM’ ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Ve yüzde 4.5 oranında temsil edilmişlerdir..
Türkiye o günlerde, parlamentodaki kadın sayısı oranıyla dünyada ikinci sırada yer aldı.Türkiye, Fransa, İtalya, Hırvatistan, Slovenya’dan 11, Romanya’dan 12, Bulgaristan’dan 13, Belçika’dan 14, Yunanistan’dan 15, İsviçre’den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştır.
Bu karardan sonra Atatürk şöyle der:“Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatle kullanacaktır.”
“O yalnız Türklerin değil, bütün Doğu’nun Atası ve önderidir”
Türkiye kadına siyasi hak tanıyan ilk ülkelerden biri olması nedeniyle , dünya kadın hareketi üzerinde hepsinden çok etkili olmuştu. Dünyanın her yerinden, Türkiye’deki uygulama ve Mustafa Kemal için övücü açıklamalar geliyordu. Örneğin; Mısır kadın hakları savunucusu Şitti Şavari, Atatürk’ü kendi önderleri olarak görüyor ve “Türkler ona Atatürk diyor. Biz ise ona Ataşark diyoruz. O yalnız Türklerin değil, bütün Doğu’nun, özellikle kardeş Mısır’ın da atası ve önderidir” diyordu. Uluslararası Kadınlar Birliği Romanya Delegesi Aleksandrina Cantacuzene, 1935’te, “dünyada yeni bir dönem başlatan Atatürk, Türk kadınına verdiği haklarla, anayı hak ettiği yüksekliye eriştirdi. Batı’ya verdiği bu dersin unutulması mümkün değildir” derken; Avustralya Delegesi Cardel Oliver, “tüm dünyanın ilgisini üzerine çeken Türkiye, kadın hakları konusunda gerçekleştirdiği atılımlarla, birçok Avrupa ulusunu geride bıraktı. Bizi İstanbul’a getiren en büyük etken budur. Tüm dünya kadınları, Türk kadınının bugünkü haklarına erişebilirse, kendilerini gerçekten şanslı sayacaktır” diyordu. İngiliz Daily Telegraph Gazetesi ise, şu yorumu yapıyordu. “Kadınlar, hiçbir ülkede, Türkiye’deki kadar hızlı ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu düzeyde değişmesi, tarihte gerçekten eşi olmayan bir olaydır.”
Cumhuriyet’imizin 100.yılında ise Türk kadını hayatta kalma mücadelesi veriyor
Bütün dünyanın o zamanlar hayran kaldığı Türk kadınlarının elde ettiği haklar ve eşit birey olarak toplumda yer almalarının ardından 89 yıl sonrasında, günümüzde Türk kadını maalesef hayatta kalma mücadelesi vermektedir. 2023 Dünya Ekonomik Forumu (DEF) Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’ndan ülkemiz açısından öne çıkan tablo çok endişe vericidir. Tüm dünyada bu konuyla ilgili gözle görünür bir gelişme sağlanamadığı gibi ülkemizde bu durum daha da kötüye gidiyor:
-Eşitsizliğin en az olduğu ülke İzlanda iken en fazla olduğu ülke Afganistan.
-Türkiye cinsiyet eşitsizliği oranında 146 ülke arasında 129. sırada yer alıyor.
-Ekonomik yaşama katılım ve fırsatlar bakımından Türkiye uçurumu 50 oranında kapatabilmiş ve 146 ülke arasında 133.sırada yer alıyor.Suudi Arabistan 130.sırada.
– Geçtiğimiz dönemin sonunda kadın milletvekili sayısı 100, erkek milletvekili sayısı ise 477’ydi. Böylece Meclis’te geçtiğimiz dönem %17,1 olan kadın temsil oranı, yeni dönemde %20,1’e yükseldi.
Ortaçağ karanlığına dönmek isteyen zihniyet:
Kadına şiddetin, tacizin, cinayetlerinin ve mahalle baskısının korkunç derecede arttığı, özellikle son 21 yılda kadına yapılan bu baskı ve şiddetle toplumun susturularak esas olarak Cumhuriyet’in hedef alındığı bir noktadayız. Çünkü Cumhuriyet en önemli devrimlerini kadın hakları üzerinde yapmıştır. Bu yüzdendir ki, ortaçağ karanlığına götürülmek istenilen bir toplum ancak ve ancak kadınların susturulmasıyla gerçekleştirilir. Kadınlar olarak görüyoruz ki sorun zihniyet sorunudur. En üst makamlardakilerin kadına yönelik kullandığı dil sorunudur ve en önemlisi de artık laik eğitimin ortadan kaldırılmış olmasıdır. Kadınlarımızı eğitmedikçe, aydınlatmadıkça, toplumun aktif ve eşit bireyleri olamazlar. Kendilerine verilen hakların önemini kavrayamazlar seçme ve seçilme hakkı da seçim zamanlarında sandığa oy atmakla sınırlı kalır ki o da genelde ya eşlerinin ya da babalarının tercihleridir .
Türkiye Cumhuriyeti kadınları, kaybetmekte olduğu kadın haklarını, eşitlik savaşını ve yaşama hakkını, anayasal haklarını kullanarak yılmadan, korkmadan, örgütlenerek, birbirini bilinçlendirerek ve sahiplenerek kendi mücadeleleriyle geri alacaktır.
ADDP Yönetim Kurulu adına
Jale Ozer /Başkan