İbrahim Arslan 1969 da başlayan Almanya Gurbetinin iş, aş, emek, çocuklara gelecek sağlamak için başladığını söylüyor. Bir kaç yıl çalışır dönerim dedim. Nafile 41 yıl… Hayatımı geride bırakıp döndüm diyor.
Sinop ve Ayancık’tan göç edenlerin fotoğraf ve hikâyelerinin bir araya getirilmesiyle oluşacak “Valizimde Gurbet” sergisinde, ‘hele bir gideyim dedim şu gurbete, beş yıl kalır, para biriktirir dönerim’lerle başlanan yolculuklar, bölünen aileler, gurbetten bir türlü para biriktirip dönemeyen babalar, hatta Türkiye’deki ailesini unutup orada yeni bir yaşam kuran eşler anlatılacak.
Atılgan, projenin, Ayancıklı ailelerin 1890’lı yıllardan 1960’lı yıllara kadar oluşan aile albümlerinden yola çıkarak hazırlanan “Bir Ayancık Belgeseli: Tarabalar” ile ilgili dost sohbeti esnasında filizlendiğini söylüyor. Bugün “Almancı” diye nitelendirilen ikinci kuşağın kendini iki tarafa da ait hissedememesine, üçüncü kuşağın ise Türkiye’ye sadece tatil için gelmesine neden olan bu başlangıcın yol hikâyeleri Atılgan’a göre önemli bir tarih oluşturuyor.
Sinop ve Ayancık tarihine gönül veren fotoğrafçı için bu tarihin her zaman göz önünde bulundurulup duyurulmasına olan inancı da projenin hayata geçirilmesine katkı sağlamış. Goethe-Institut’un desteğiyle gerçekleşecek projede siz de eğer hikâyeniz ve fotoğraflarınızla yer almak isterseniz www.facebook.com/valizimdegurbet adresinden başvuru yapabilirsiniz. 1961 yılında Türkiye ile bazı Avrupa ülkeleri arasında yapılan iş gücü anlaşmasıyla başladı bilinmeyene yolculuğu Türk vatandaşlarının.
Çoğu köyünden ötesini bile görmemiş, kent yaşamını hiçbir şekilde tanımayan, Büyük bölümü okuma yazma bilmeyen, Türkiye’nin en yoksul insanlarının umuda yolculuğu günlerce süren yolculuklar sonrası vardıkları ülkelere attıkları ilk adımla hissettikleri şaşkınlığı, çaresizliği, imkânsızlığı, şokları nice melodilere söz, nice filme konu oldu. Volkan Atılgan serginin içeriği ile ilgili şu bilgilere verdi: “50 yıl önce Sirkeci’den Avrupa’ya hareket eden trenin içinde gurbetçilere eşlik eden sadece ayrılık acısı vardı.
Köylerinden daha iyi bir yaşam için yola çıkan insanların önemli bir bölümü, değil bulundukları ülkenin farklı dilini bilmek okuma-yazma dahi bilmiyorlardı. Memleketlerinden binlerce kilometre uzakta aileleri için katlandıkları fedakarlık, aile özlemiyle adeta işkenceye dönüyordu. ‘Hele bir gideyim dedim şu gurbete, bir beş yıl kalır, para biriktirir dönerimlerle başlanan yolculuklar, bölünen aileler, gurbetten bir türlü para biriktirip dönemeyen babalar, hatta Türkiye’deki ailesini unutup orada yeni bir yaşam kuran kocalar ile de sonuçlanıyor bazen de bu söz yerini buluyor biriken sadece paralar olmuyor değişen hayatlar, acılar, özlemler, çaresizlikler ile geri dönülüyordu”.
Sanatçı, “Valizimde Gurbet” projesini en iyi duyurabileceği ve yola çıkış hikayelerini belki de ilk ağızlardan alabileceği ortamda yani sosyal medyada bir sayfa oluşturarak başlatmış. Kendisine bu projenin nasıl ortaya çıktığını sorduğumuzda; ilk göz ağrısı Ayancıklı ailelerin 1890 lı yıllardan Cumhuriyetin erken dönemine ve 1940 lı 1960 yıllara kadar oluşan aile albümleri ortaya çıkmış “Tarabalar” Bir Ayancık Belgeseli ile alakalı bir dost sohbeti esnasında filizlendiğini söyledi.