Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sokak köpeklerini toplama yasası, hayvan hakları savunucularını kızdırdı.

Çok sayıda turistik fotoğrafa ve belgesel filme konu olan bu köpekler, Osmanlı döneminden bu yana toplum tarafından bakılıyor. Ancak salı günü kabul edilen bir yasa, Türkiye’nin sokak köpeklerinin artık toplanacağı ve bazı durumlarda uyutulacağı anlamına geliyor.
Yasa, Türkiye’deki hayvan hakları savunucuları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhafazakâr iktidar partisinin destekçilerini karşı karşıya getirdi. Ayrıca sokak köpeklerinin tehlikeli ve pis olduğuna inanan Türklerle, onların ülkenin tarihi ve kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunda ısrar edenleri de ikiye böldü.
The Times’ta yer alan haberde verilen bilgilere göre, Türkiye’de sokak hayvanlarına ilişkin tartışmalar iki yüzyıldır devam ediyor. Erken Osmanlı döneminde, hayvanlara iyi davranılmasını emreden bir İslam hadisi ya da ayeti sayesinde hayvanlar el üstünde tutuldu ve korundu. Evler genellikle saçaklara iliştirilmiş kuş kutuları ve hayvanların su içebilmesi için girişe entegre edilmiş su kapları ile inşa edilirdi. Hayvan istismarına karşı yasalar 16. yüzyılda çıkarıldı ve 17. yüzyılda Sultan I. Ahmed, evdeki fazla yiyeceklerin hayvanlar için dışarıda bırakılmasına karar verdi.
Dünyanın ilk hayvan hastanesi 19. yüzyılda Türkiye’nin kuzeybatısındaki Bursa şehrinde açıldı. Ancak aynı dönemde sosyal ve siyasi tutumlar da değişmeye başladı. Osmanlı’nın son dönemlerindeki modernleşme ve batılılaşma çabaları sokak hayvanlarının toplatılmasına yol açtı ve 1910 yılında 80.000 köpek İstanbul sokaklarından alınarak Marmara Denizi’nde bir ada olan Hayirsizada’ya götürüldü, burada açlıktan öldüler.
Kediler hala çoğu muhafazakar Müslüman tarafından hoş görülüyor ve hatta saygı görüyor. İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki bir imam, bir kedinin yavrularını caminin minberinde veya kürsüsünde emzirmesine izin vermesiyle tanınıyor. Ancak köpekler artık bazıları tarafından kirli ve tehlikeli olarak görülüyor. Yasa, sosyal medyada aylarca süren tartışmaların ardından getirilirken, yasayı destekleyenlerin çoğu uğradıkları saldırıları anlattı.
Bugün Türkiye’de, bir kısmı sokakta doğmuş, bir kısmı da sahipleri tarafından sokağa terk edilmiş yaklaşık dört milyon sokak köpeği olduğu tahmin ediliyor. Bu köpeklerin bakımı, onları besleyen ve veteriner faturalarını ödeyen yerel gönüllüler tarafından yapılıyor. Belediyeler sokak hayvanlarını kısırlaştırmakla yükümlü ve son 20 yılda tahminen 2,5 milyon köpek kısırlaştırıldı. Daha sonra mahallelerine geri gönderiliyor ve burada genellikle ortak evcil hayvanlar olarak muamele görüyorlar.
Hatta bazıları küçük ünlüler haline geliyor. İstanbul’da Boji adında bir sokak köpeği, şehrin toplu taşıma sistemine binerken görüntülendikten sonra üne kavuştu. Mikroçip takıldıktan sonra, yerel yetkililer Boji’nin metro, otobüs ve hatta Boğaz’daki vapurlarla günde 25 mil kadar yol kat ettiğini ve yol boyunca hayran kitleleri kazandığını keşfetti.
Ancak Boji, bazı Türklerin onun trenlerde dışkıladığını iddia etmesiyle de tartışmalara neden oldu ancak bu iddia hiçbir zaman kanıtlanamadı. Yakın zamanda Türkiye’nin önde gelen işadamlarından Ömer Koç tarafından evlat edinildi. 2020 yapımı bir belgesel olan Stray, İstanbul’u, şehirdeki günlük yolculukları sırasında Suriyeli mülteciler, tüccarlar ve uyuşturucu bağımlılarıyla karşılaşan bir sokak köpeği olan Zeytin’in gözünden anlatıyor.
Habere göre, iyi bakıldıkları mahallelerde sokak köpekleri genellikle sakin. Ancak düzenli beslenmedikleri ya da istismara uğradıkları bölgelerde saldırganlaşabiliyorlar. Anadolu’nun yerli çoban köpekleri olup, insanları kolayca öldürebilecek kadar iri olan Kangallar, hırsızları caydırmak amacıyla kırsal bölgelerde genellikle yarı vahşi olarak tutuluyor.
Türkiye’de hayvanlar saldırıya uğradığında ya da istismar edildiğinde büyük bir tepki gösteriliyor. 2021 yılında kabul edilen bir yasa, hayvanlara eziyetin dört yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. Ancak uygulamada, iki yıldan az cezalar genellikle erteleniyor, yani failler genellikle hapse girmekten kurtuluyor. Hayvan hakları aktivistleri de istismarcıların bilgilerini paylaştıkları için veri koruma yasaları kapsamında kovuşturmaya uğradı.

Belediyelerin artık tüm sokak köpeklerini toplayıp barınaklarda barındırması gerekecek. Saldırganlık ya da bulaşıcı hastalık belirtileri gösterenlerin uyutulması gerekiyor; sahibi bulunamayanları da aynı akıbet bekliyor olabilir. Bazı Türkler, ülkenin ekonomik sorunları ve artan hayat pahalılığı krizinin dikkat dağıtıcı bir unsur olduğunu düşünerek, bu öfkeyi görmezden geliyor. Ancak aktivistler yasanın iptali için mücadele etmeye devam edeceklerini ve köpekleri toplama girişimlerini engelleyeceklerini ısrarla vurguluyor; “Hayvanlarımızı almalarına asla izin vermeyeceğiz.”



ENFIELD
HACKNEY
HARINGEY
ISLINGTON











