Click on the link to read in English please: https://olaygazete.co.uk/kibris-gundemi/aci-kayip-sevim-sadrettin.html
Sevim Sadrettin, sevgili eşi ve hayat arkadaşı Sadrettin Ali yaklaşık 20 yıl önce vefat ettiğinden beridir, Sadrettin ailesinin başında durdu.
Sevim hanım, Kıbrıs’ın Lefkoşa, Hisarönü bölgesinde, Serdarlılı (Çatoz) Mustafa bey ve Fatma hanımın çocukları olarak dünyaya geldi. Hayata, büyük beş (Seniha, Enver, İsmail, Mehmet ve Vasit) ve küçük iki (Seval ve Ali) kardeşiyle birlikte mütevazi bir başlangıç yaptı. Hem aklı hem de vücudu güçlü olan, Kıbrıs’ın güzel kadınlarındandı. O dönemde yaygın olarak görüldüğü gibi, genç yaşında Sadrettin Ali’nin evlilik teklifini kabul etti. Ardından da ilk çocukları Ahmet’i kucaklarına aldılar. Çok geçmeden Sevgül, Mustafa ve Ali isminde 3 çocukları daha oldu. Sevim hanım, 12 yaşında ortaokulu bırakmış olmasına rağmen, hem Osmanlı hem de modern Türkçe olarak yazılan yazıları okumayı öğrendi ve kendini Kıbrıs tarihi alanında eğitti. Bunun yanında, meslek okulunda giysi tasarımı ve kalıp yapma konusunda uzmanlaştı. Bu becerilerini yetişkinlik yıllarında değerlendirdi.
Sadrettin bey 1950’lili yıllara özgü, Kıbrıslı Türk öncülerindendi. Türkçe, Yunanca ve İngilizce konuşabilirdi. Çok çalışkan ve girişken olmasının yanında, tuttuğunu koparan biriydi. Sadrettin bey, adanın siyasi ve ekonomik dengesizlikleri nedeniyle 1961 yılında Kıbrıs’ı terk ederek, ailesi için yeni bir hayat kurmak için Birleşik Krallık’a gitti. Bir ay sonra da Sevim hanım, dört çocuğuyla birlikte deniz yoluyla Londra’da göç etti. Kayınbiraderi Ahmet de ona katılıp destek oldu. Bu, o dönemlerde genç bir Kıbrıslı Türk kadın için oldukça cesurca bir karar ve yolculuktu. Dahası, Birleşik Krallık’a geldikten birkaç yıl sonra, mütevazi bir başlangıcın ardından, Sevim hanım ve Sadrettin bey, kendi işlerini kurdu. Son çocukları Aynur’un da doğumuyla birlikte, beş çocuk yetiştirdiler ve Güneydoğu Londra’nın orta sınıf banliyölerinden Lee bölgesinde kendi evlerini aldılar. Hem de etnik azınlık göçmenleri olarak yaşadıkları zorluklara rağmen.
Sevim hanım, ailenin belkemiğiydi. Kararlı, açık sözlü ve talepkârdı. Yorulmadan çalışır ve şükrederdi. Oldukça tutumlu olan Sevim hanım, birikimlerini hane halkını geliştirmek için kullanırdı. Birbirlerine aşk ve sadakat ile bağlı olan çift, yenilmezdi. 1960 ve 80’li yıllar arasında uzun yıllar boyunca, iki taraflı restoranlarıyla birlikte, Londra’nın Peckham bölgesinin seçkin üyelerinden oldular. Shish Kebab Restaurant ve Topkapı Grill, Türk toplumu için adeta bir merkez gibiydi. Ev yapımı hakiki Türk yemekleri ve hazır yemekler, yerel Afro Karayipli ve İngiliz toplumları da oraya çekmişti. Sevim hanıma “Mama” ve Sadrettin beye de “Pops” diyorlardı. 1982 yılında yerel halkın düzenlediği ve yerel haberlere çıkan organize protestolar da onların Peckham bölgesinde edindikleri yerin bir göstergesiydi. Bu protestolar, yerel yönetimin restoranın ve bitişik aile işletmesinin zorla satılmasını amaçlayan planlarına karşı yapılmıştı. Restoran, Sadrettin ailesinin odak noktası olarak kaldı ve unutulmaz partilerle etkinliklere ev sahipliği yaptı. Restoran birçok kişinin oldukça değer verdiği bir yerdi. Daha sonra 2003 yılında, Sadrettin beyin ölümünden bir yıl önce satıldı.
Sevim hanım ve Sadrettin bey, yabancı bir ülkede yeni bir hayat kurma çabası içinde de geldikleri yeri unutmadılar. Kardeşlerinin ailelerine destek olmak için, sık sık Kıbrıs’a para ve hediye gönderdiler. Bu destekler oldukça takdir görüyor ve aradaki mesafeye rağmen aile bağlarının yıllar geçse de güçlü kalmasını sağlıyordu. Sevim hanım ve Sadrettin bey, maddi olanakları dahilinde Kıbrıs’ı ve Türkiye’yi de ziyaret ediyordu. Hatta bir keresinde çocuklarıyla birlikte, küçük bir kamyonetle Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye uzanan bir Avrupa yolculuğu yapmışlardı. Yıllar geçtikçe ve Sadrettin ailesi torunlarının hayata gelişiyle birlikte genişledikçe, Sevim hanımın yumuşak tarafı ve hazır cevap kişiliği de daha çok belirginleşti. Yine de kararlılığı yerindeydi.
Sevim hanım ve Sadrettin bey, 30’lu yaşlarının sonu ve 40’lı yaşlarının başında, manevi bir aydınlanma yaşayarak Hacca gittiler. Sevim hanım, dininin gerekliliklerini yerine getiren bir Müslüman olarak hayatına devam etti. Hayat boyu sürecek arkadaşlıklar kurdu ve Türk Müslüman toplumu tarafından oldukça saygı duyulan biriydi. Ancak, birçok Türk gibi, Sevim hanım da hem geleneksel hem de çağdaş yaşama değer verirdi. Hem dini hem de Türkçe müzikleri çok sever, dinlerken huzur bulurdu.
Sevim hanım, hayatının son yıllarında oldukça güçlü ve ağırbaşlı durdu. Hiç şikayet etmedi ve espri anlayışı da hiç kaybolmadı. Aile bireyleri yatağının etrafında oturur, onunla sohbet ederdi. Tam da onun uyuduğunu sandıkları bir anda, Sevim hanım bir espri patlatır ve herkesi kahkahaya boğardı. Sevim hanım, hayatının son yıllarını Lee’deki aile evinde, oğlu Mustafa ve hayatının son 7 yılını kayın validesine bakarak geçiren gelini Gülper’in yanında huzurlu bir şekilde geçirdi. Sevim hanımın diğer çocukları, torunları ve ailesi de onlara destek oldu.
Sevim hanım, öldüğü gün, en sevdiği şarkı olan Yavuz Bingöl’den Sarı Gelin’i dinlerken, Yasin Suresi eşliğinde hayata gözlerini yumdu. Suphanallah.
Sevim hanımın ardında bıraktıkları:
• Çocukları ve Gelinleri: Ahmet, Sevgül, Mustafa, Ali, Aynur; Nevin, Gülper ve Rita.
• Torunları: Kaan, Serdar, Canan, Sevim, Seniha, Seda, Sera, Ahmet, Tomris, Şerin, Leyla, Ali ve Sami.
• Torun çocukları: Kamren, Lottie, Gemima, Dayo, Neterma, Saba, Turkan, Yazmin, Eliz, Peri, Kenan, Zeki, Eren, Chanel, Louie, Alex, Ryan, Roman, Jasmine, Sofia, Alara, Bethanie, Charlie, Bradley, Alice ve Vienna.
Sevim hanım İnşallah huzurla ahirete göçüp Yaratanla, ruh ikizi Sadrettin beyle ve ölmüş diğer sevdikleriyle buluşur.
Allah Rahmet Eylesin.