İngiltere’deki enflasyon oranı geçen aralık ayında yüzde 2,1’e düşerek, yaklaşık iki yıldır görülen en düşük seviyeye ulaştı.
Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) tarafından yayınlanan veriler, enflasyon oranının geçen kasım ayında yüzde 2,3 olduğunu gösteriyor.
Enflasyon oranının analiz uzmanlarının beklentileriyle uyumlu bir şekilde gerilediği ve petrol fiyatlarındaki düşüşün bu gerilemede etkili olduğu belirtiliyor. Enflasyon oranı, İngiltere Merkez Bankası’nın yüzde 2’lik hedefine oldukça yaklaşmış bulunuyor.
Bu durumun, Merkez Bankası’nın yakın bir gelecekte faiz artışına gitme olasılığını azalttığı ifade ediliyor. Yeni veriler sonrasında, İngiltere genelindeki maaş artışlarının enflasyon oranını oldukça geride bırakmış olduğu görülüyor.
Maaş artışlarıyla ilgili son mevcut veriler, primler dahil edilmediğinde maaşların, Ekim 2018’e kadar süren üç aylık dönemde yüzde 3,3 oranında arttığını gösteriyor.
ONS’de enflasyondan sorumlu olan Mike Hardie, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Akaryakıt fiyatları son birkaç aydır tepetaklak olmuş durumda ve enflasyondaki gerilemenin başlıca nedeni, petrol fiyatlarındaki büyük düşüş.
“Uçak bileti fiyatları da enflasyonun gerilemesine yardım etti. Sezonluk bilet fiyatlarındaki artışlar, geçen yıl görülen artışlardan daha az oldu. Bunlar, otel fiyatları ve cep telefonu ücretlerinde görülen küçük fiyat artışlarıyla kısmen dengelendi.
“Kasım ayına kadar geçen bir yıllık dönemde ev fiyatlarındaki artışın ise az olduğu görüldü. İngiltere genelinde fiyat artışları hareketli bir görüntü çizse de bunlar Londra ve Güneydoğu bölgeleri tarafından bastırıldı.”
Geçen yılın ekim ayında yapılan tahminler, İngiltere Merkez Bankası’nın enflasyon baskısını azaltmak için bu yılın mayıs ayına kadar temel faiz oranını yükseltmesi yönündeydi.
Şimdiki tahminler ise faiz artışının kasım ayına kadar gerçekleşmeyeceği yönünde.
Bunun nedenlerinden birinin de Brexit konusundaki belirsizlikler olabileceği belirtiliyor.
Brexit konusundaki belirsizliklerin, tüketicilerin harcamaları konusunda daha temkinli olmasına ve işletmelerin yeni yatırımlarını ertelemesine yol açtığı ifade ediliyor.
Bu durumun mal ve hizmetlere yönelik talepleri düşürdüğü, bu nedenle fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü baskının azaldığı ve sonuç olarak erken bir faiz artışı ihtiyacının da azaldığı belirtiliyor.