Preklinik aşamaları tamamlanan, ileri aşamaları ise süren çalışmaya göre, Kazdağları’nın endemik bitkilerinden ve meşe palamudu ağacının akıntısından beslenen arılardan elde edilen siyah bal, hem kanser hücrelerini yok etmede hem de kansere karşı önlem almada kullanılabilir. Araştırmanın başındaki Prof. Dr. Abdurrahim Koçyiğit’in konuya ilişkin makalesi, Amerika’daki Integrative Cancer Therapies (ICT) adlı tıp dergisinde yayımlandı.
Prof. Dr. Abdurrahim Koçyiğit, 9 kişilik ekibiyle beraber balın kanser üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde yetişen çiçek, çam ve kestane gibi 14 farklı baldan numune topladı. İki yılı aşkın süren araştırmada, numuneler üzerinde içerik analizleri ve hücre kültürü çalışmaları gerçekleştirildi.
Araştırmalar neticesinde, fenolik madde içeriğinden en zengin ve kanser hücrelerini öldürme potansiyeli en yüksek balın, Kazdağları’nın Bayramiç ve Çan ilçelerine uzanan bölgesinin zirvesinde, zengin endemik bitki türleri ile özellikle meşe palamudu ağacının akıntısından beslenen arılardan elde edilen siyah bal olduğu belirlendi.
Henüz preklinik aşamaları tamamlanan ve ileri çalışmaları süren balın, kanser hücrelerini yok etme özelliğinin yanı sıra kansere karşı önlem almak için de kullanılabileceği öngörülüyor. Siyah balın kullanılması gereken net doz miktarı ise hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılacak deneysel çalışmaların ardından belirlenebilecek.
Doktor Abdurrahim Koçyiğit tarafından çalışma sonuçlarıyla ilgili kaleme alınan “Quercus pyrenica honeydew honey with high phenolic contents cause DNA damage, apoptosis and cell death through generation of reactive oxygen species in gastric adenocarcinoma cell” başlıklı makale, Amerika’daki Integrative Cancer Therapies (ICT) adlı tıp dergisinde yayımlandı.
AMERİKA’DA “KOYU BAL” KATEGORİSİNDE BİRİNCİLİK ALDI
Öte yandan, ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinin Asheville kentindeki Bal Arısı Araştırma Merkezi’nce düzenlenen “8. Uluslararası Bal Yarışması”na gönderilen Kazdağlarının siyah balı, değerlendirildiği “koyu bal” kategorisinde birincilik elde etti.
Prof. Dr. Abdurrahim Koçyiğit, üniversite bünyesinde kurulan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp İleri Araştırmalar ve Uygulamalar Merkezi’nde (GETAMER), geleneksel tıpta kullanılan bitkilerin bilimsel araştırmalarının yanı sıra arı zehiri, propolis, arı ekmeği ve bal gibi arı ürünlerinin maddelerinin romatizma ve kanser gibi çeşitli hastalıklar üzerine etkilerini de incelediklerini söyledi.
Türkiye’nin dünyadaki bal üreticisi ülkeler arasında Çin’den sonra ikinci sırada geldiğini belirten Koçyiğit, ülkenin, flora çeşitliliğinden dolayı bal türlerinden de zengin olduğuna işaret etti.
Kanser tedavisinde de kullanılan Yeni Zelanda kökenli “manuka” balından bahseden Koçyiğit, “Bizim de böyle bir balımız olabilir mi?” düşüncesiyle yola çıktıklarını anlattı ve 3 yıldır süren çalışmanın aşamalarına ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“İlk olarak, Türkiye’nin muhtelif bölgelerinden çiçek, çam, kestane gibi 14 farklı balı topladık. Balın içerisinde yaklaşık 250 etken madde var. Bunun, bölgeden bölgeye, arının beslendiği bitki florasına göre de değişkenlik gösterdiğini biliyoruz. Balların öncelikle içerik analizlerini yaptık ve şunu gördük, fenolik içeriği çok yüksek ya da çok düşük ballar var. Daha önceki çalışmalarımızdan da biliyoruz ki, fenolik içeriği ne kadar yüksekse o kadar kanser hücrelerini öldürme kapasitesi de yüksek oluyor. Çünkü, fenolik bileşikleri yüksek olanlar pro-oksidan aktiviteyle kanser hücrelerini öldürebiliyorlar. Analizlerden sonra, en yüksek ve en düşük fenolik içeriğe sahip 2 balı seçtik. İkisiyle hücre kültürü çalışmaları yaptık. Bu çalışmada, fenolik içeriği yüksek olan siyah balın aynı dozda diğerine göre yaklaşık 3 kat daha fazla apoptozis yoluyla öldürme potansiyeline sahip olduğunu gördük. En düşük öldürme potansiyeline sahip olan bal Kazdağları bölgesinden çiçek balıydı. En yüksek olan da yine Kazdağlarından, özellikle meşe palamudunun yaygın olduğu ormandan elde edilen ‘siyah bal’ dediğimiz çeşitti. Bu balın temel özelliği, siyah rengiyle orantılı olarak, çok fazla fenolik içeriğe sahip olmasıydı.”
Koçyiğit, Kazdağları’nın zirvesinde meşe palamudunun yoğun olduğu bölgede konuşlandırılan kovanlardan elde edilen siyah balı, “meşe palamudu balı” ya da “pelit balı” şeklinde de adlandırdıklarını dile getirdi.
Kanser hücrelerini büyütücü etkisinden dolayı hastaların şekerle beslenmemesi gerektiğine değinen Koçyiğit, “Balı kanser ilacı olarak kullanacağız ama yüzde 80’i şeker. Doğal şeker olması bir şey değiştirmez, önemli olan hastanın az şeker alması. Balın tedavi edici özelliğinden yararlanacağız ama bir taraftan da miktarın düşük olması lazım. Hedefimiz, düşük dozda yüksek öldürücülük yapan balı yakalamak.
Bizim, 14 bal içerisinde en yüksek öldürücülüğü, kanser hücresini tedavi edici özelliği yakaladığımız bu bal oldu. Bu balla ilgili çalışma dünyada yok, özellikle kanser tedavisiyle ilgili. Türkiye’de de ilk bizim çalışmamız oldu” diye konuştu.