Dünyanın en uzun süre görev yapan başbakanı olan Jean Claude Juncker’i ülkesi Lüksemburg’da koltuğundan bir dinleme skandalı etti. 1995’ten bu yana girdiği bütün seçimleri kazanan Juncker, 18 yıllık başbakanlığının ardından istifa etti. Juncker, Lüksemburg istihbarat teşkilatını kontrol edememekle itham ediliyor.
Yakın bir süre önce ABD ve Fransa’da patlak veren dinleme skandalları sonrasında ilk istifanın benzer sebeplerden AB’nin en küçük üyesi Lüksemburg’dan gelmesi dikkat çekiyor. ‘En uzun süre görev yapan başbakan’ rekorunun sahibi Juncker’in Lüksemburg istihbarat teşkilatı SREL ile yaptığı gizli bir konuşma 2008’de basına yansımıştı. SREL daha sonra devlet başkanı olan Lüksemburg Büyük Dükü’nün de telefonlarını gizlice dinlediğini, Büyük Dük’ün İngiliz istihbarat örgütü MI6 ile düzenli temas içinde olduğunu açıklamıştı. Bu ifşaatlar üzerine Meclis’te kurulan komisyon, geçtiğimiz günlerde raporunu kamuoyuna açıklamıştı.
Ülkesinin küçüklüğüne rağmen AB’de oynadığı büyük rollerle tanınan Juncker, 2005-2013 yılları arasında 8 yıl boyunca Euro üyesi ülkelerden müteşekkil Euro Bölgesi’nin başkanlığını yürüttü. IMF ve Dünya Bankası başkanlıkları da yapan Juncker, Almanya eski Başbakanı Helmut Kohl ve Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’la birlikte ortak para birimi “Euro’nun mimarları” arasında sayılıyor. Koalisyonun küçük ortağının erken seçimler istemesi üzerine istifasını veren Juncker’in 3 ay içinde yapılması beklenen seçimlerde aday olma ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor. Juncker’in mensubu olduğu Hıristiyan Demokrat Parti (CSV), II. Cihan Harbi’nden bu yana biri istisna bütün hükümetlere başkanlık etti.
Türkiye’de lüksemburg zirvesi ile tanındı
Juncker’in başkanlığında 12- 13 Aralık 1997’de Lüksemburg’da toplanan AB Zirvesi, Rum Kesimi dâhil 10 ülkeyi aday ilan ederken, Türkiye’yi “insan hakları ihlalleri” sebebiyle dışladı. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, Juncker’e ve Almanya’ya tepki göstererek, AB ile siyasi ilişkileri askıya aldı. Yılmaz’ın Almanya’ya yönelik eleştirilerine sert tepki veren Juncker, sonraki mülakatlarında “1997’de hiçbir üye Türkiye’nin adaylığını istemedi.” dedi. AK Parti iktidarının AB reformlarını hızlandırmasının ardından ise Juncker genelde Türkiye yanlısı bir tavır aldı.