Euro Bölgesi’nin kamu ve özel borç yükü, borç affının yakında yeniden gündeme geleceğine işaret ediyor. Aksi takdirde devlet iflaslarının önlenmesi mümkün olmayacak.
Kapatılması mümkün görünmeyen kamu borçlarının yanı sıra, ayağını yorganına göre uzatmayıp bol keseden harcayan özel hanelerin borçları da astronomik boyutlara vardı. DW Ekonomi Servisi’nden Zhang Danhong, özel borçların tavan yapmasından da neden ortak para birimi Euro’nun sorumlu olduğunu uzmanlara sordu:
Madrid’de yaşayan İrene Gonzales, ondan önce ve ondan sonra da milyonlarca İspanyol’un yaptığı gibi bundan on iki yıl önce az peşinatla pahalı bir apartman dairesi satın aldı. Kredi faizlerinin çok düşük olmasından ve ev alanlara devletin sağladığı vergi indiriminden o da yararlanmak istemişti. Ama krizle birlikte dairenin değeri düştü. Üstelik İrene de artık eskisi kadar para kazanamıyor.
Borcun geliri aşması iflas anlamına geliyor. İrene de çoktan müflis. Faiz ve taksit ödeyecek durumda değil. Daireyi sattığı takdirde elde edeceği fiyat kalan borcu kapatmaya yetmeyecek. Çaresizlik içinde evden çıkarılacağı günü bekliyor.
Borç yükü Euro’yu ezecek
Yüz binlerce İspanyol ailesi de İrene gibi evinden zorla tahliye edilme tehlikesiyle karşı karşıya. İspanya’nın borcu 2,5 trilyon Euro’yu aştı. Özel hanelerin borçları bu meblağın yüzde 70’ini tutuyor. Bu durumdaki tek ülke İspanya değil. Euro Bölgesi’ndeki kamu borç yükü Gayrı Safi Yurtiçi Hâsıla’nın yüzde 90’ını bulurken özel borçlar Euro ülkeleri milli gelirinin üç katına denk geliyor.
Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Clemens Fuest bu borçların neden birbirine karıştırılamayacağını şöyle izah ediyor: “Özel sektörün kendine borçlandığını unutmamak lazım. Yani birinin borcu, diğerinin alacağı sayılır.”
İrene Gonzales bankasına borçlu. Borcunu ödeyemediği için banka alacağını tahsil edemeyip zarar hanesine yazmak zorunda kalacak. Çok sayıda kredi müşterisi ödeme yapamaz duruma düştüğü takdirde bankanın geleceği tehlikeye girecek.
İspanyol bankaları gayrı menkul balonunun patlamasıyla krize sürüklendi. Devlet geçen yıl Euro İstikrar Fonu’ndan 40 milyar çekerek bankaları kurtardı ve bankaların borcuna kefil oldu. Bankalar dipsiz kuyuya dönerse İspanya da, özel bankaları kurtarmak için 70 milyar harcadıktan sonra Euro kurtarma şemsiyesine sığınan İrlanda’nın akıbetine uğrayabilir. Bu da devlet borçlarıyla özel borçların kesin çizgiyle birbirinden ayrılamayacağını gösteriyor. Ekonomist Fuest borçlanmanın mutlaka kötü olmaması gerektiğini, çünkü işletmelerin kredi almadan yatırım yapamayacağını ve kredi ilişkilerinin refahın temeli olduğunu ifade ediyor.
İktisat Profesörü Hanno Beck, borçlarla gelir ve katma değer yaratma gücü arasındaki bağlantı bozulduğu takdirde problemlerin başlayacağına işaret ediyor. Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Clemens Fuest bazı Euro ülkelerinin bu sınırı aştığını ve yatırımcının borçlu ülkelere bakışını değiştiren ortak para biriminin bunda önemli rolü olduğunu belirtiyor. Nitekim devalüasyon tehlikesinin ortadan kalkması yatırımcıya cazip gelmiş, faizlerin düşmesi de özel haneleri daha fazla borçlanmaya özendirmişti.