Bir çok sorunlar yaşamasına rağmen ergen, kurduğu psikolojik ve sosyal etkileşim sürecinde gelişmekte ve kendini gerçekleştirmektedir. Özellikle sosyalleşmesi, sağlıklı ve tutarlı bir kişilik geliştirmesinde, anne-babasıyla kuracağı iletişim ve etkileşim sürecinin önemi hemen hemen herkes tarafından bilinmektedir. Uygun etkileşimin gerçekleşebilmesi ise, aile içindeki bireylerin birbirlerinden beklentilerine ve bu beklentileri karşılamalarına, aynı zamanda birbirleriyle sağlıklı ilişki kurabilmeleriyle sağlanabilir.
Gençler ailenin birlik ve desteğinin sürmesini, aile içindeki güç dengesinin ve rol tanımlamalarının değişmesini isteyerek kendi benliğini bulup, anne-baba kontrolünden kurtulabilme mücadelesi verirken, anne-baba da çocuğunun üzerindeki kontrollerini yitirmenin kaygısını yaşayabilir.
Kendilerine ve arkadaşlarına karşı yapılan eleştirilere çok duyarlı olmaları, eleştirileri benliğine yapılan saldırı okları gibi değerlendirmelerine yol açabilir. Ebeveynlerinin kendilerini koşulsuz olarak sevdiğine inanmaları ve ilişkilerde güç, öfke, hayal kırıklığı ve mutsuzluk gibi duygu durumlarını kullanmadıklarını görme gibi beklentilerinin doyurulması çok önemli destektir.
Aile bireyleri arasında duygular ve düşünceler paylaşıldıkça, birbirlerinin ortak yönlerini tanıyıp farklı taraflarına saygılı olmayı öğrendikçe; ilişkiler derinleşir, içtenlik kazanır ve dışa yansıtmak istemedikleri azalırken, karşılıklı güven duygusu daha anlamlı bir düzeye ulaşır.
Anne-Baba’nın Tutumları ve Etkileri
Yapılan araştırmalar incelendiğinde, anne-babanın çocuklarına yaklaşım biçimlerinin, onların kişilik özelliklerinin biçimlenmesinde etkili olduğu sonucunu çıkarmıştır. Anne-babanm sıkı kontrol ve yoğun özen göstermesi olarak değerlendirilebilen “Aşırı Koruma” sonucu birey, başkalarına bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal problemli kişilik geliştirebilir.
Hiçbir hareketi sınırlandırılmayan, oldukça serbest bırakılmış, her olumlu davranışı oldukça abartılmış yani, “Aşırı Hoşgörü” ortamında büyüyen birey, bencil ve daima başkalarının dikkatini çekmek isteyen ve kendisine hizmet bekleyen tutum edinebilir.
Çocuğu kabullenmeme, olumsuz duygular besleme yani, “Reddetme” durumunda ise birey, sinirli, özellikle kendinden küçük ve zayıflara karşı düşmanca duygulara sahip, yardım etme duygusundan uzak bir özellik kazanabilir.
“Baskıcı” bir tavırla yaklaşılıp, çeşitli zorlamalarla ve aşırı sınırlamalarla karşılaşan ergen, nazik, dürüst ve dikkatli olmasına karşılık, çekingen, başkalarının etkisinde kolay kalabilen, aşırı hassas ve bunun uzantısı olarak da girişimcilik, atılganlık düzeyi düşük, varlığı ve yokluğu bulunduğu ortamda hissedilmeyen bir özellik geliştirebilir.
Baskıcı tutumun tersi olarak “Boyun Eğme” olarak kabul edilebilecek bir tutum olan, ergenin her istediğinin anında yerine getirildiği, isteklerinin tartışılmadan uygulandığı ortamda ise, bencil, etrafına tahakküm etmekten zevk alan, paylaşmayı beceremeyen ve böylece çevresiyle uyumlu ilişkiye giremeyen birey hâline gelebilir.
Çocuklarıyla dengeli ilgi ve sevgi ilişkisinde bulunamayan, birini diğerine tercih eden, yani “Çocuk Kayıran” tutumun sonucunda, kardeşlerin birbirine saldırgan tavırlar geliştirmesine zemin hazırlayarak, kıskanç, çevresiyle sevincini ve kederini paylaşamayan, giderek yalnızlaşan biri hâline gelerek, gelişimi engellenebilir.
Sevecenlikle yaklaşılan, yani kabul gören bir ortamda yetişen birey, ilgilerinin farkına varıp yeteneklerini geliştirebilir. Böylece, toplumsallaşmış, iş birliğine hazır, arkadaş canlısı, duygusal açıdan dengeli ve mutlu bir insan olur.
Sonuç ve Öneriler: Bireyin, özellikle hayatın ilk yıllarında dengeli ve kararlı bir sevgi içinde yaşaması, hayatının tüm gelişim seyrini etkiliyor. Gençler, isteklerini ve sorunlarını bilen; kendilerini eseri olarak değil de birey olarak görebilen, kısacası kendini anlayabilen, canlı, sıcak ilişkiler kurabilen ebeveyn isterler. Bu özellikler doğrultusunda anne-babalara şu önerilerde bulunulabilinir:
Genç için en önemli besinin “sevgi” ve “sevecenlik” olduğunu bilerek, yeterince ilgi ve sevgi göstermelidir.
Gençlerin kendi kendilerini yönetmeleri yolundaki çabalarını “yaş küçüklüğü” gibi nedenlerle engellemeyip, güven duygusunu pekiştirmek üzere, onları yapıcı ve aktif kılacak bir ortam hazırlamalıdır.
Her gencin kendine özgü özelliklerle donanmış, ayrı bir birey olduğunu düşünerek, akranlarıyla ve kardeşleriyle kıyaslama yoluna gitmemelidir.
Anne-babalar, özellikle disiplin konusunda görüş birliğinde olmaya ve gencin yanında tartışmamaya özen göstermelidir.
Ebeveynler eğer çocuklarından anlayış ve saygı bekliyorsa, bunu önce kendisi vermeyi unutmamalı. Aksi hâlde, vermediğini istemek onları haklı kılmaz.
Çocuklarının onlarla paylaşmak istemedikleri bir kısım sırları, mektupları, hatıra defteri, resimleri olabilir. Bunlar, onların özel haklarıdır. Bu haklara saygılı davranmak anne-babaları onların gözünde büyütür. Odasının kapısını vurmak, bir şey isterken rica etmek ve hizmetine karşı teşekkür etmek, mümkün olduğu kadar kendisine emir vermekten kaçınmak… onlara ve haklarına saygılı davranmanın yollarıdır.
Herbiri ailelerin mutluluk ve huzur kaynağı olan çocukların, bedenen ve psikolojikman sağlıklı olarak topluma katılması her anne-babanın görevlerinden olduğu unutulmamalıdır.