İngiltere’nin Avrupa Birliği’nde kalıp kalmayacağının tarihi referandum günü
Geçtiğimiz Cuma günü AB liderleri Cameron’a, ülkenin çıkma kararı alması halinde ikinci bir referandum gerçekleştirme şansı olmayacağı konusunda uyarıda bulundular.
Fransa ve Belçika, Britanya’nın üyelik statüsü görüşmelerinde başbakan Cameron’un ‘ya kabul et ya terk et’ maddesini kabul etmesini istedi. Bu şekilde, eğer seçmenler referandumda AB’nin şu anki teklifini kabul etmezlerse, ikinci bir görüşme seçeneği olmayacak.
Dokuz aydır devam eden ve Britanya’nın AB içindeki konumunun yeniden gözden geçirilmesini öngören görüşmeler, geçtiğimiz Cuma günü Brüksel’de yapılan anlaşma ile sona erdi.
Cameron, Britanya’ya dönerek kabinesi ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında Downing Street’te, AB üyeliğine karar verilecek olan referandumun gerçekleştirileceğini açıkladı
Başbakan, Brüksel ile yaptığı görüşmelerde Britanya’ya özel bir statü tanıyacak iyi bir anlaşma zemini yakaladıklarını belirtti. Cameron aynı zamanda AB’den ayrılmanın ülkenin ‘ekonomik ve ulusal güvenliğini’ tehdit edeceğinin altını çizdi.
Kabinenin büyük çoğunluğunun, Brüksel ile varılan uzlaşmadan memnun olduğu belirtildi. Fakat açıklamanın dakikalar sonrasında, bakanların bir bölümü Britanya’nın AB’den çıkması için sonuna kadar savaşacaklarını açıkladılar. Altı kabine üyesi, Michael Gove, Iain Duncan Smith, Chris Grayling, Theresa Villiers, John Whittingdale ve Priti Patel, Vote Leave kampanyasının ana binası önünde fotoğraf çektirirken, Brexit kampanyasına destek vereceklerini açıkladılar. Cameron, parti üyelerinin inandıkları politikalar doğrultusunda kendi kampanyalarına destek vermelerinin engellenmeyeceğini ve önümüzdeki aylarda bu konuda çok çetin tartışmaların yaşanacağını, fakat son kararı Britanya halkının vereceğini söyledi.
Ulusa seslenişinde başbakan, “Kendi ömrümüz boyunca bu ülkede verilecek olan en büyük kararlardan birine yaklaşmış bulunuyoruz: reform yapılmış bir AB’de kalmak veya birliği terketmek. Bu seçim, gelecekte olmak istediğimiz ve çocuklarımıza bırakacağımız ülke ile ilgili çok büyük önem taşıyor. “Brüksel’i sevmiyorum. Britanya’yı seviyorum. AB’nin kendini geliştirmesi gereken pek çok konu olduğunu söyleyen ilk insanlardan biriyim. Avrupa’da yapılacak köklü bir reform, dün yapılan görüşme ile sınırlı değil. Asla ülkemizin AB dışında var olamayacağını da söylemem. Asıl soru bu değil.
Asıl soru, reform yapılmış, daha güçlü, daha güvenli ve daha iyi durumdaki bir AB ile çalışmak mı, yoksa kendi başımıza çalışmak mı? Asıl cevaplamamız gereken soru bu” dedi. Cameron ne istedi, ne aldı
‘ACİL FREN’
Cameron ne istedi: Birleşik Krallık’ta çalışan AB vatandaşlarına sağlanan sosyal yardımların 4 yıl süreyle durdurulması. Geçen hafta gerçekleşen Avrupa zirvesinden önce David Cameron, bu değişikliğin hâlihazırda Britanya’da bulunup çalışan AB vatandaşlarını kapsamayacağını, sadece yeni gelenlere uygulanacağını açıklamıştı.
İngiliz hükümeti, ‘acil fren’ uygulamasının 13 yıl boyunca sürdürülebilmesini istemişti; ancak Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti, zirvedeki müzakere masasında pazarlıkları 5 yıldan açtı. Ne aldı: AB üyesi ülkelerinden İngiltere’ye gelen göçmenler sosyal yardımlardan 4 yıl ardından yararlanmaya başlayacak. Bu uygulama yedi yıl boyunca geçerli olacak.
ÇOCUK YARDIMLARI
Cameron ne istedi: Cameron, göçmenlerin başka ülkede yaşayan çocukları için hiçbir şart altında yardım almamalarını talep etmişti.
Ne aldı: AB ülkelerinden gelen göçmenlerin İngiltere dışındaki çocukları için verilen çocuk yardımı, yeni AB yasası altında söz konusu ülkelerin yaşam maliyeti üzerinden hesaplanacak. Bu uygulama, yasa yürürlüğe geçtikten sonra ülkeye gelenler için hemen devreye sokulacak. Şu anda yardımdan faydalanmakta olanlar içinse uygulama 2020’den itibaren geçerli olacak.
‘SÜRATLE İÇ İÇE GİREN AB’
Cameron ne istedi: ‘Hiç olmadığı kadar yakın birlik’ kurallarının İngiltere’yi kapsamaması istendi. Haziran 2014’te AB liderleri, tüm üye devletlerin entegrasyona maruz kalmayacağıyla ilgili bir anlaşmaya varmışlardı ama Cameron bundan daha güçlü bir anlaşma istiyordu.
Ne aldı: Birliğin yetkilerini artıracak düzenlemeler İngiltere’yi kapsamayacak. Bu, İngiltere’nin hiçbir zaman ‘siyasi entegrasyona zorlanamayacağı’ anlamına geliyor. ‘Hiç olmadığı kadar yakın birlik’ kuralları İngiltere’yi kapsamayacak.
‘ACİL KORUMA SİSTEMİ’
Cameron ne istedi: Euro bölgesi dışındaki üye devletler için ‘ayrımcılık’ durumunun söz konusu olmaması ve Euro’ya geçmeye zorlanmamaları istendi.
Ne aldı: İngiltere’nin bir ‘acil koruma sistemini’ devreye sokma hakkı olacak. Bu sistem, Londra’nın korunmasını, İngiliz şirketlerinin Avrupa içine taşınmaya zorlanmasının durdurulmasını ve İngiliz işletmelerinin Euro bölgesi dışında olduğu için ‘ayrımcılığa’ uğramamasını sağlamayı amaçlıyor.
ANLAŞMA DEĞİŞECEK Mİ, DEĞİŞMEYECEK Mİ?
Avrupalı liderlerin hâlihazırda çözdüklerini düşündükleri bir şey varsa, o da şudur: AB anlaşması, David Cameron’un hatırı için değiştirilmeyecek ya da yeniden gözden geçirilmeyecek. Britanya ve AB arasındaki yeni anlaşma, uluslararası bir anlaşma bakımından yasal olarak bağlayıcı ve Birleşmiş Milletler tarafından tescilli olacak.
Ortada büyük bir ‘ama’ var. Lüksemburg yargıçları sadece AB anlaşmasına bağlı olduğundan, Avrupa Adalet Divanı bu yeni anlaşmaya bağlı olmayacak. Bu da, AB mahkemelerinin anlaşma unsurlarını bozma kararı alabileceği anlamına geliyor.
Referandum nedir ?
Bir referandum, oy verme yaşı gelmiş her vatandaşın normalde ‘evet’ veya ‘hayır’ oyları kullandıkları bir soruya verilen cevap. Hangi kesim oyların yarısından daha fazlasına sahip olursa, kazanmış sayılıyor.
Avrupa Birliği nedir?
Avrupa Birliği (AB), 28 Avrupa ülkesini çatısı altında barındıran bir politik ve ekonomik birliktir. İkinci dünya savaşı sonrasında, ortak ekonomik çalışmaların ve ülkeler arası ticaretin artmasının, bu ülkeler arasında savaş çıkma olasılığını azalttığı gerçeği göz önünde bulunarak kurulmuştur. Kuruluşundan beri değişikliklere uğrayan AB, şu anda ‘tek pazar’ haline geldi ve bu pazar içinde ürünlerin ve insanların serbest dolaşımını bütün üye ülkeler tek bir ülkeymiş gibi sağlıyor. Kendi para birimi olan Euro, 19 üye ülke tarafından kullanılıyor. AB’nin kendi parlamentosu ve pek çok farklı konuda kendi yasaları bulunuyor.
Referandum sorusu ne olacak?
Referandumlarda sorulacak soru her zaman kritik bir önem taşır. Seçim Komisyonu, milletvekilleri tarafından kabul edilen önerisinde; “Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’nin bir üyesi olarak kalmalı mı, yoksa Avrupa Birliği’ni terk etmeli mi?” şeklinde sorulmuştu. Kimler oy verebilecek? Birleşik Krallıkta yaşayan ve 18 yaşın üzerindeki Britanya, İrlanda ve İngiliz Uluslar Topluluğu vatandaşları ve Birleşik Krallık vatandaşı olan ve yurtdışında 15 yıldan az süredir yaşayan kişiler oy kullanabilecekler. Lordlar Kamarası ve Gibraltar vatandaşları da genel seçimlerin aksine oy kullanabilecekler. AB üyesi ülkeler olan Güney Kıbrıs, İrlanda ve Malta vatandaşları ise oy kullanamayacaklar.
Nasıl oy kullanacaksınız?
Diğer seçimdekilere benzer bir sistem uygulanacak. İlk olarak seçim için kayıt olmanız gerekiyor. Ardından nerede ve ne zaman oy vereceğinizi belirten kartlar adresinize gönderilecek ve bu noktalarda 23 Haziran tarihinde oylarınızı kullanabileceksiniz. Soru kâğıdını aldıktan sonra, kabine girerek burada bulunan kalem ile istediğiniz seçeneği işaretleyeceksiniz. İçine ‘X’ işareti koyduğunuz kutucuk yaptığınız seçimi gösterecek. Alternatif olarak, posta yolu ile oy vermeyi de seçebilirsiniz.
Referandum neden yapılıyor?
Britanya, AB’ye katıldıktan kısa bir süre sonra 1975 yılında bir referandum gerçekleştirdi. Ülke bu dönemde memnuniyetsiz seslere rağmen birlikte kalmayı tercih etti. Şu anda politikacıların ve kamunun yaptığı çağrıda, 40 yılda AB’nin değişikliklere uğradığı ve yeni katılan ülkelerin de etkisiyle kuruluşun insanların günlük hayatlarında çok daha fazla söz sahibi olduğu çıkış için bir sebep olarak gösteriliyor.
David Cameron, bu çağrılara uzun süre kulak tıkadı fakat 2013 yılında fikrini değiştirerek referanduma yeşil ışık yaktı