Konu kişilik ve siyaset olduğunda, Başbakan ve Başkan Donald Trump arasındaki farkların Atlantik Okyanusu’ndan daha geniş oldugu aşikar ancak kamuoyu önünde ve en azından şimdilik, ikisinin birbirleri hakkında kullandıkları dil ve diplomasi genel olarak geleneksel görünüyor.
Sir Keir Starmer ve Trump, Başkan’ın BBC’ye başbakanın “şimdiye kadar çok iyi bir iş çıkardığını” söylemesinden saatler sonra, hafta sonu 45 dakika boyunca telefonda görüştü.
Trump “o bir liberal ki bu benden biraz farklı. Felsefesine katılmayabilirim ama onunla çok iyi bir ilişkim var” dedi.
BBC’ye göre, eğer diplomasi ortak çıkarlar ve içgüdüler bulma sanatıysa, özellikle de bunlardan biri, diğeri ya da her ikisi de yetersizse, Downing Street ve Beyaz Saray’ın yemin töreninden bu yana yapılan bu ilk görüşmeyi tanımlama biçimi tam da bu konuda bir vaka çalışması: Diplomasi.
Londra’daki kaynaklar görüşmeyi “çok sıcak” ve “çok kişisel” olarak tanımlıyor. Görünüşe göre amaç politik detaylardan ziyade büyük resmi görmek ve birbirlerini tanımaktı. Elbette anlaşmazlıklar politika detaylarında ortaya çıkıyor.
Ancak şimdilik en azından her iki tarafta da bir yakınlık kurma ve her birinin diğerini ölçüp biçme çabası var gibi görünüyor; tüm bunlar başbakanın önümüzdeki birkaç hafta içinde yapması beklenen Washington gezisi öncesinde gerçekleşiyor.
İki uluslararası lider konuştuğunda, her iki tarafın da görüşmenin nasıl geçtiğini ve nelerin konuşulduğunu nasıl yorumladığını anlatan bir “okuma metni” yayınlaması alışılagelmiş bir durum. Bu okumalar genel olarak örtüşme eğiliminde, aksi takdirde her iki taraf da farklı bir çağrıdan bahsediyor gibi görünebilir ancak vurgu ve dil farklılıkları aramaya değer.
Tahmin edebileceğiniz gibi Orta Doğu’daki ateşkes ve İngiliz-İsrailli rehine Emily Damari’nin serbest bırakılması konuları ele alındı. Ayrıca, her iki taraf da Başkan’ın, Kraliyet Ailesi’ne olan sevgisinden bahsetti ki bu, Başbakan’ın önümüzdeki yıllarda Beyaz Saray ile ilişkilerini yönetmek için elinde bulundurduğu hayati ve eşsiz bir diplomatik koz. Başkan’ın, küçük kardeşi Nick’in yakın zamanda ölümü nedeniyle Başbakan’a başsağlığı dilediğinden de bahsedildi.
Ancak en çok etkileyen, her birinden birer cümle okunan iki cümle oldu.
İlk olarak Downing Street’ten bir cümle:
Downing Street sözcüsü iki liderin “ticaret ve ekonomi konularını ele aldıklarını ve başbakanın büyümeyi arttırmak için nasıl deregülasyona gideceğimizi açıkladığını” söyledi.
Bir sol kanat lideri için deregülasyondan bahsetmek mantığa aykırı bir şey ama Başkan Trump’ın yanında kullanmak için sihirli bir kelime.
Başbakan için de tutarlı bir söylem: hem kendisi hem de Maliye Bakanı Rachel Reeves son birkaç gündür ekonomik büyüme arzularını dile getirirken bunu çeşitli şekillerde vurguluyor.
Reeves’in Çarşamba günü yapacağı önemli bir konuşma ve bu konuşmanın öncesinde ve sonrasında yapılacak çeşitli duyurular da dahil olmak üzere bu hafta bu konuda daha fazla şey duyacağız.
İkinci olarak, Beyaz Saray’dan bir cümle:
Beyaz Saray sözcüsü “iki lider ayrıca… her iki ülkenin adil bir ikili ekonomik ilişkiyi nasıl geliştirebileceğini de ele aldılar” dedi.
Gümrük vergileri ya da ithalat vergilerinden açıkça bahsedilmiyor ancak Başkan Trump’ın, Amerika’nın dostlarını olduğu kadar düşmanlarını da tehdit ettiğini hepimiz biliyoruz.
Bu cümle, “adil” ifadesine yapılan bu atıfla, önümüzdeki bazı inişli çıkışlı görüşmelerde gülümsemek için çok iş yapıyor gibi görünüyor. İnişli çıkışlı olsa da, bu başka bir günün konusu. En azından şimdilik.