Ali Şakar, Müzik Düğün Salonu’nu çalıştıran ve toplumun yakından tanıdığı bir isim.
Şakar, toplumda ilk kez; güzellik, ses ve fotoroman yarışması düzenlediğini ve üç uzun metrajlı film yaptığını anlatıyor.
Şimdi emekli olan Şakar, kendi yaşamı anlattığı “Dokuz Canlı Adam” kitabını tanıttı… Şakar, çocukluğundan bu yana pek çok ölüm tehlikesi atlattığı için kitabına “Dokuz Canlı Adam” koyduğunu belirterek, Türkiye’de Cinius Yayınları’ndan çıkan kitabının Londra’ya geldiği 1979’dan bu yanaki toplum tarihine de ışık tutacağını söyledi.
Şakar kitap yazma gerekçesini şöyle anlattı:“Londra’da uzun yıllar çok farklı işler yaptım. 1990’da açtığım düğün salonunu 20 yıl çalıştırdım ve toplumu yakından tanıma şansım oldu. 1989 sonrasında Türkiye’den pek çok insanın göç etmesine ön ayak oldum. Göç edenlere Londra’da yol gösterdim. Bütün bunları hiç bir karşılık beklemeden yaptım. ‘Dokuz Canlı Adam’da kendi yaşamımı anlatırken aslında toplumu aktarmak istedim. Bugünlere kolay gelinmedi. Unutulsun istemedim…”
Şakar Fatma Girik’ten Emel Sayın’a pek çok sanatçıyla anıları olduğunu vurgulayarak, “Londra’daki kültür ve sanat faaliyetlerine karınca kararınca katkım olduğunu düşünüyorum. 1986’da Londra Başkonsolosu Oral Aygün’ün bana kültür müşavirliği teklifini İngilizcemin yetersizliği nedeniyle kabul etmemiştim” dedi. Toplum üyesi olarak ilk uzun metrajlı filmleri çeken, ilk güzellik yarışması organizasyonu yapan isim olduğunu belirten Şakar, toplumda yine bir ilki gerçekleştirerek toplum tarihine ışık tutacak bir biyografi yazdığını sözlerine ekliyor. Ali Şakar, 1950’de Adana Saimbeyli’de 7 kardeşin 6’ncısı olarak doğar. Babası marangoz ve annesi ev kadınıdır.
İlkokul yaşamının başka köylere gidip geldiği için çok zorlu geçtiğini söyleyen Şakar, okul yaşamında öğretmenlerin “Bu çocuk cingöz, okumalı” demelerine rağmen aile Kadirli’den Adana’ya taşınınca iş yaşamına erken atılır. Ali Şakar çocuklukken Yılmaz Duru’nun Adana’da film çekimlerini izlediğini ve etkilendiğini, fizik olarak artistlere benzediği için de arkadaşlarının kendisini sinemaya teşvik ettiğini anlatıyor.1966’nın sonunda İstanbul’eniştesinin yanına gider. İlk işi bir kulüpte çaycılık olur. 1967’de Yeçilçam’da figüran olur.
Şakar o günleri “Uykusuz Geceler filminde Ediz Hun’un arkadaşı rolündeydim, 15 gün sette rol yaptım. Kameraman Ali Uğur benim Ediz Hun’dan daha yakışıklı olduğumu söylüyordu. Sİnemaya gittiğimde kendimi göremedim. Ondan sonra figüranlıktan vazgeçtim” diye anlatıyor. 1970-72 arasında Ankara’da yaptığı askerlikte Faruk Gürler Paşa’nın koruması olur. 1971 darbe koşullarında sıkıyönetim de görev alır, Ankara-İstanbul yolunda arama görevinde de bulunur.
Askerlik sonrası İstanbul’a döner, Çağaloğlu’nda “Sinema 99” dergisinde çalışır. Hergün Gazetesi için 1975’de İşçi Güzeli Yarışması organize eder. Fenerbahçe Dergisi adına 1976’da Fenerbahçe’ye Gönül Yazar’ın sahne aldığı Bebek Gazinosu’nda gece düzenler. Gece organizasyonlarıyla İstanbul’daki sanat çevresini de genişletir. Farklı bir iş olarak fotoroman çekimi de yapar. 1979 sonlarında İngiltere’de yaşayan bir kadınla evlenince Londralı olur. İlk işi eşi de “makineci” olarak çalıştığı Stoke Newington’da Rum patronun tekstil atölyesinde “kumaş serici”liğidir. Nevill Road’da (N16) ilk Türk emlakçıyı açtığını belirten Şakar, Avcılar Küçükçekmece’de bir yarımadanın satış yetkisini aldığını, o mekanların video filmlerini çekerek fabrikalarda öğle aralarında işçilere gösterdiğini anlatıyor…
Bir yıl içinde ancak 10 arsa satınca emlakçılıktan vezgeçip 1984’de konser düzenleme işine girer… Tottenham’da Ritz Konser Salonu’nda 1985’de Giysili Güzellik Yarışması, Fotoroman Yarışması ve Londra Ses Yarışması yapar. “Zararın yarısını bu yarışmalarla kapattım” diyen Şakar, Ses Yarışması’nın ödüllerinin Fatma Girik tarafından verildiğini söyler.
1986’da 2’nci Ses Yarışması’nda çıtayı biraz daha yükseltir ve Almanya’daki toplumu da yarışmaya katar. Yarışmacıları minibüsle Almanya’ya götürürken yanlışlıkla Doğu Almanya’ya girdiklerini ve ciddi bir tehlike atladıklarını anlatan Şakar, 1987’de kısa ömürlü olan tekstil atölyelerinde ortaklık girişimleri olduğunu anlatıyor.
1989’da Türkiye’den pek çok tanıdığının Londra’ya gelmesine vesile olduğunu belirten Şakar, aynı yıl “449 Kingsland Road E8” adresindeki tekstil atölyesini Has Düğün Salonu’na dönüştürür. Salonun adı daha sonra Müzik Düğün Salonu’da dönüşür Şakar, Londra’da içinde uhde kalan sinema serüvenini de sürdürür, 1996’da yapımcı, senarist ve başrol oyunculuğunu kendisinin üslendiği “O Baban”, “Kabadayı” ve “Töre” isimli filmleri Türkiye’de çeker.
Filmler sinemanın krizde olduğu bir döneme rastladığı için seyirciyle buluşmadığını anlatan Şakar, toplum üyesi olarak bir ilki gerçekleştiğini belirtiyor.