Bir süredir İlayda Uzunarslan’ı takip ediyorum. Londra’da yaşayan Türkiyeli sanatçıları bir araya toplayıp küçük, sevimli güzel sergiler açıyor.
Uzaktan bakana kolaymış gibi görünür ama küratörlük zor iş. Her şeyden önce estetik bakış açınız olacak. Bir yanınız da onca insanı bir araya toplayıp iş çıkaracak denli becerikli olmalı ki o sergiler sanatseverlerle buluşabilsin.
Geçtiğimiz hafta Özlem (Yüksel) haber verdi. Arkadaşlarla birlikte Mayfair’de Fitzrovia Gallery’e gittik. Billur Engin, Dilek Hermenci, Feride Morçay, Hilal Danacı, İbrahim Türk, Marinella Pashova, Özlem Yüksel, Sanem Güvercin, Sezin Aksoy ve Tansel Tanyeri’nin eserleriyle katıldığı karma bir sergi.
Küratör İlayda Uzunarslan, “Her yer, içinde barındırdığı kişilerin ruhunu taşır. Kimlikleri, düşünceleri, hayalleri bulundukları yerlerin kimliğini belirler. Ev, evren, beden aslında aynıdır. Hepsi ruhlara, düşüncelere, hayallere ve duygulara ev sahipliği yapar.
Bu sergide de sanatçılar kendi evrenlerini kendi teknikleriyle tanımlıyorlar. Kendi pencerelerinden, merceklerinden, duygularından, kendi derinliklerinden eserlerine yansıtıyor ve izleyiciyle bir bağ kurmayı bekliyorlar,” diyor.
Haksız değil. Şu Londra’daki Türkçe konuşan topluma bakın. Ne görüyorsunuz? Bana kalırsa buraya gelenlerin hiçbiri boş gelmemiş.
Göçmenin cepleri illaki dolu oluyor. Günü geldiğinde geride bıraktığı coğrafyayı anlatan bir şeyleri heybesinden çıkarıp etrafına diziyor. İşte tam da sergide olduğu gibi. Sağlıcakla kalınız.