Eğer siz de bir Londra West End müzikalleri kültürü aşığıysanız, size büyük bir haberimiz var. New York’un Broadway’i ve Londra’nın West End’inin yaratıcılığı, görsel şahaneliği ve kısaca ‘deneyimi’ için çok uzağa bakmanıza gerek yok desek, ne derdiniz?
Wicked, Aladdin gibi büyük Broadway yapımlarından farklı olarak Amerika’dan gelen ekibiyle West End’de dans, müzik, hikaye ve görsellik anlamında izleyiciden tam not alan Motown, müzikal severleri 1980’lerin efsane müzik prodüktörü Berry Gordy’nin gözlerinden 80’lere götürüyor. Siyahi kültürün müzik alanında çığır açan Diana Ross, The Supremes, Michael Jackson, Jackson 5, Stevie Wonder, Smokey Robinson, Miracles ve Marvin Gaye gibi dev isimleri adeta günümüze taşıyan dahiyane oyuncu kadrosuyla Motown, duygusal tabanıyla da izleyicileri eğlendirirken kimi zaman derin duygulara sevk ediyor.
80’lerin büyüyen ve gelişen Amerikası’nda ‘insan olma’ dilemmasını sanat dünyası gözünden aktaran Motown müzikali, ‘siyahi ırk müziği ve sanatı’ damgasına karşı sanatçıların mücadelesini, sanatın hem sanat hem de toplum için var olduğunun çığlıklarını yansıtan, aslında günümüzde onca sene sonra bile halen değişmeyen kalıpların varlığını gözler önüne seriyor. Bir tarafta efsane isimleri plak şirketinde temsil ederken ırkçılık söylemleri ile de savaş veren Berry Gordy, bir diğer yanda sahne ışığı aşkıyla yanıp tutuşan genç sanatçılar, bir yanda ne olursa olsun müziği müzik olduğu için dinleyen halk Motown müzikalinin adeta başrol oyuncuları şeklinde. Hayallerin aşka, aşkın tutkuya, tutkunun kadere dönüştüğü onlarca hikayenin birleşimini West End’in en görkemli mekanlarından Shaftesbury Tiyatrosu’nda sahnelere taşıyan Motown prodüksiyonu, Londra’da kaçırılmaması gereken bir müzikal deneyimi sunuyor.