Başbakan Keir Starmer’ın, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmak için hükümetin, yeni AB müzakerecisi istihdam edeceği belirtildi.
Kabine Ofisi tarafından açıklanan görev, ‘ikili ilişkiler ve uluslararası ekonomik meseleler konularında birincil danışmanlık’ olarak tanımlandı.
Müzakereci, Starmer adına görüşmelere katılacak, Ticaret ve İşbirliği Anlaşması’nın gelecek yılki yenileme müzakerelerinden sorumlu olacak.
Başbakan Keir Starmer, Birleşik Krallık ile AB arasındaki ilişkileri yeniden düzenleme taahhüdünde bulundu ancak bu düzenlemenin Brexit’in tersine çevrilmesi anlamına gelmediğini ifade etti. Birleşik Krallık, 2016 yılında düzenlenen referandumla Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı aldı.
Brexit olarak adlandırılan bu süreç, yıllar süren müzakereler ve siyasi krizlerin ardından 31 Ocak 2020’de tamamlandı.
Bu ayrılık, ekonomik entegrasyonun sona erdiği, sınır kontrollerinin yeniden devreye girdiği ve ticaretin karmaşık kurallara tabi olduğu yeni bir dönemin başlangıcını işaret etti.
AB’nin 28 üyesinden biri olarak yıllardır ortak kararlar alan Birleşik Krallık, Brexit sonrası ulusal egemenlik ve bağımsızlık vurgusuyla farklı bir dış politika çizgisi benimsemeye başladı. Brexit, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği arasında ticaret ve iş gücü akışı üzerinde derin etkiler bıraktı.
Serbest ticaret sona erdiği için sınırda gümrük kontrolleri ve yeni vergi düzenlemeleri ekonomik maliyetleri artırdı. Birleşik Krallık ihracatçıları, AB ile ticaret yaparken daha fazla bürokratik engelle karşılaşmaya başladı.
Aynı zamanda, AB ülkelerinden gelen göçmen işçi sayısında ciddi bir azalma yaşandı. İş gücü açığı ve tedarik zinciri sorunları birçok sektörde hissedilir hale geldi.
Sosyal açıdan, Brexit toplumda derin bölünmelere yol açtı. Referandumun ardından milliyetçi söylemler güçlenirken, Avrupa ile bağlarını korumak isteyenler arasında uzun süren tartışmalar devam etti.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali, Avrupa’nın güvenlik politikalarını yeniden şekillendirirken AB ve Birleşik Krallık arasında yeni iş birliği alanları yarattı.
Brexit sonrası oluşan siyasi ayrılıklara rağmen, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar ve Ukrayna’ya sağlanan destek konusunda Londra ve Brüksel aynı çizgide buluştu.
İngiltere, Ukrayna’ya önemli miktarda askeri ve mali yardım sağlarken, AB ile koordinasyon içinde hareket etti. Ancak, savaşın getirdiği enerji krizi ve ekonomik zorluklar, taraflar arasındaki ticaret ve politik gerilimleri bir kez daha gündeme getirdi.